neo liberalizm

    1.
  1. klasik liberalizme reform getiren ve devletin daha aktif bir müdahelesini savunan ekonomist ve filozofların temsil ettiği düşünce akımı.
    7 ...
  2. 3.
  3. kapitalist devletin, iktisadi devlet teşebbüslerinden ve eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim gibi kamusal alandan elini çekerek, ekonomiyi tamamen piyasanın serbest gidişatına bırakmasını ve tüm bu kuruluşların özelleştirilmesini savunan siyasi düşünce. özellikle sovyetlerin dağılmasından sonraki sömürü politikaları bu düşüncenin hızla yayılmasını sağlamıştır. aslında bu neo liberalizm gericiliği, çökmekte olan kapitalist sistemin kurtarıcısı olarak görüldü. Sovyet tehdidinin de ortadan kalkmasıyla birlikte, Özelleştirmeler, iflaslar, şirket küçülmeleri ve birleşmeleriyle dayatılan işsizlik büyük bir artışa geçti. işi olanlar için de çalışma saatleri arttı, çalışma koşulları ağırlaştı, bugün de sokakta elimize tutuştururlan, sosyal güvencelerden yoksun part-time çalışma, ve özellikle inşaat sektöründe taşeronlaşma gibi uygulamalar hızla yaygınlaştı, sosyal hak ve güvenceler zaten az olan önemini iyice kaybetti. işte neo-liberalizm adı altında yapılan bu gericilik, ekonomideki zaten var olan kutuplaşmaları arttırdı, dünyada egemen güçler kavramını ortaya çıkardı, aslında kapitalizmi erken bir çöküşten kurtardı ve küreselleşmeye doğru sürükledi de diyebiliriz.
    8 ...
  4. 4.
  5. herkesin kendi kıçını kurtarması gerektiğini aşılayan düşünce sistemi.
    6 ...
  6. 43.
  7. Başına neo gelen her şey gibi insanlık düşmanıdır.
    Neo conluk neo nazizm neo osmanlıcılık neo liberalizm hepsi.
    5 ...
  8. 42.
  9. Başına neo gelen her şey gibi insanlık düşmanıdır.
    Neo conluk neo nazizm neo osmanlıcılık neo liberalizm hepsi.
    5 ...
  10. 36.
  11. neo-liberalizmde, katılımcılık, yönetişim, federatif yapı, yerel-yerinden yönetim ve özerklik gibi biçimlerle kitlelerin yönetime iştirak ettiği yanılsaması yaratılır. bu yanılsama beraberinde, tüm toplumsal kesim ve grupların, eskiden kendilerini dışlayan ve bastıran toplumsal-siyasal kurumlara (parlemento, medya, aile, eğitim kurumları, bilumum sivil toplum örgütleri vd.) özerkliği de içerecek bir şekilde katılımını da gerektirir. ancak bu katılım, kitleler içinde dayanışmaya değil bireyler arasında, tüm kesimler arasında çoklu rekabete dayalı katılımdır.
    5 ...
  12. 11.
  13. ece temelkuran tam olarak belirtmiş kitabında*. ama anlayamadığım neden ben bu kadını, yazdıklarını okuyunca sanki okulda sınıf başkanı seçmek kadar kolay bir şey sanar insan? neden bir çok insan a göre hayalperest bir ürün olarak görülen başka bir dünya nın mümkün olma olasılığına bu kadar bağlanır bir insan?

    şöyle anlatmış yazar bu olayı:

    insanlık son yüz yılda, en az tanrı kadar iyi bir masal daha üretti:neo liberalizm in yeryüzünün yapabileceği en iyi şey olduğuna dair bir masal bu. başka hangi yüzyıllarda krallar,daha az kişinin daha çok yiyeceği, daha çok kişinin aç kalarak öleceğini ve herkes için en iyisinin bu olduğunu söylese bu kadar geniş bir tebayı inandırabilirdi kendine? hangi kral 'gökyüzünün ve yeryüzünün tüm renkleri yok olana kadar sömürüceğiz maviyi ve yeşili' doğanın kusmuklarından ciklet ve deodorant yapacağız', dese hangi çılgın teba sevinçle koşardı cikletlerle deodorant almaya? ' asyalı çocuklar çocukları tualetebile gitmelerini yasaklayarak çalıştıracağız ve onların küçük ellerle yaptıkları plasitk oyuncakları hazır yiyecek zincirlerinde dünyanın dört bir yerinde hediye alarak, zehirli 'çocuk menüleriyle' birlikte başka çocuklara vereceğiz. böylece doğu daki ve batı daki çocukların aynı anda canına okuyacağız' dese krallar, hangi cahil ortaçağ insanı inanırdı buna? başka ne diyor krallar?

    bir kıtanın bütün güzel, kızlarını alıp para karşlığı tecavüze uğramaları için gemilere bindirip başka memleketlere göndereceğiz!

    geri kalan erkeklere birbirlerini öldürmeleri için esk masalları hatırlatacağız. 'kimlik' ve 'inanç' diye iki karışmış yumağı önlerine atacağız ve onlar bu yumakların olmayan ucunu bulmaya çalışırken gerek duydukları silahları, kurşunları biz onlara satacağız!

    güney i öyle sömüreceğiz ve susturacağız k iyice sersemleyip gövdelerine bombalar bağlayıp şehir merkezlerinde patlayacak insanlar. biz bu arada fabrika gemilerimizle kendimize ucuz işçi aramak için ülke ülke dolaşacağız. hangi ülkenin zenginleri bizi yerli açlardan korumak için daha çok silaha ce vicdansızlığa sahipse orada konaklayıp emeceğimiz zenginlikler bitince '' bay bay'' diyip çekip gideceğiz.. ha, belki geride bizden hatıra olsun diye ufak tefek toplumsal sorumluluk projeleri bırakacağız. diyelim nijerya da toprağın canını emip, buna karşı çıkanları astırıp arkasından bi çocuk parkı yaptıracağız.

    ordadoğu nun kalbini duvarlarla ikiye ayıracağız. duvar işi tutarsa bu fikri amerika kıtalarına taşıyacağız..

    batı da insanların yapılanlardan vicdan azabı duymaması için yeni filmler üreteceğiz durmadan.. kötü adamları vampirlerden ve şeytanlardan tutacağız.. gençler artık dünyayı kurtarmak istemeyecekler çünkü kötülüğün, vampirlerden ve ufo lardan geldiğine inanacaklar.. eski isyan hikayelerini onlardan o kadar iyi saklayacağız ki yoksulluğun kaderleri olduğundan başka bir şey bilmeyecekler.. öfkelendikçe ellerindeki play station düğmelerine daha hızlı basıp hayali canavarları öldürecekler.. yetmezse internetten silah ısmarlayıp, kurşunlarını wall mart tan alıp gidip okullarında asgari ücretle çalışan öğretmenlerini vuracaklar. onlar öğretmenlerini vurmazlarsa öğretmenler akıllarını oynatıp öğrencilerini kurşunlayacaklar. bu arada hiç bir şey üretmeden sayılarla oynayanlar wall street de, öğretmenler ve öğrenciler için onlar hiç bilmeden karar verecekler. onlar karar vermeden önce sabahları gelip askerler, ortadoğu ya uzaktan attıkları bombaların çocukları öldürdüğünü saklayarak borsanın başlangıç çanını çalacaklar.

    gün akşam olacak, avrupa nın arka sokaklarında ' kağıtsız' ve 'kayıtsız' adamlar ve kadınlar, nelerini satsalar sabaha bir çörek parası kazanacaklarını düşünecekler. en çok kamyonların arkasından gelen yeni kağıtsız ve kayıtsız adamlardan ve kadınlardan, yani kendilerinden de ucuz olandan nefret edecekler. gölge gibi büyüyecek kalabalıklar sokaklarda. çünkü sistemin güneşi battıkça uzayacak yoksulluğun gölgesi. bütün avrupa kapkara bir buluta benzeyen yoksulluk gölgesiyle karanlıkta kalana kadar sürecek bu.. sonra bir gün paris in arka sokaklarında gölgelerin arasında bir patlama duyulacak, bir araba yanacak. büyük isyanlar için geri sayım başlayacak.

    bütün bunlar olurken, bütün bunlar gelip giderken yerin yüzünden, karın kaslarımızın düzleşmesi için yeni aletler icat edilecek ve victoria's secret defilesi için yeni seçimler yapılacak. güzellik yarışmlarında kızlar insanlara yardım etmekten söz edecekve dünya barışından; ama yinede en güzel memelisi birinci seçilecek. araba ve kot pantolon reklamlarında icat edilecek hayat sloganları. giderek daha büyük kalabalıklar, içlerindeki sıkıntıdan nike ayakkabı giyerek kurtulabileceğine inanacak. kadınların dudakları kolajenle şişerken, erkekler, içinden ferrari ler geçen hayaller için bir araya gelecek sadece. çocuklarımızı göndermek için en iyi okulları bulmaya çalışacağız ve bu okullardan hiç biri çocuklara ağaçların isimlerini öğretmeyecek, bir simidi tam ikiye bölerek paylaşmayı ve arka sıralarda oturan bahtsızlarla dayanışmayı. arada bir kaç tane üretim hatası çıkarsa, bir çocuğun aklına bütün bunların yanlış olduğun takılıverirse onlarında icabına, zamanı gelince hapishanelerimiz bakacak. hapishanelerimiz kıymalaştırılmamış genç insanları sadece atm lerden para çekebilen yaratıklara dönüştürene kadar işkence edecek. işkenceden bir sonuç alınmazsa bazı mahkumlar 'sabuna basıp kayıp düşecek'. ölenler hesabı sorulmayacak kadar çoğalacak. hesap sormak isteyenler aç kalmakla tehdit edilecek. sonunda ekranlarda kolları ve bacakları olmayan bir çocuk göreceksiniz. zenginlerin bombaları ile yok edilmiş bir çocuk çıkıp o zenginlerden takma kol ve bacak alacak. dünya ağlarken izlediklerine, reklamlar girecek. en sonunda, bütün bunların yeniden başlaması için bir reklam arası verilecek. reklamlar bitince.. ne demiştik en başta? krallar yeniden konuşmaya başlayacak. konuştuklarında en çok bütün bunların insanlığın başına gelebilecek en iyi şey olduğunu söyleyecek krallar. biz başka bütün hayat seçeneklerinin uzak birer hayal olduğuna inanacağız bu keşmekeş içinde.. ya ulaşılmayacak kadar güzel ya da güzel olmayacak kadar masalsı.

    (bkz: biz burada devrim yapıyoruz sinyorita)

    not: copy paste değildir.. siz sadece okuyun..
    4 ...
  14. 2.
  15. Emperyalizmin 70'li yıllardan itibaren içine girdiği krizden çıkış yolu olarak belirlediği ve 80'lerde temelleri atılmakla birlikte esas olarak 90'ların başında yaygın uygulama şartlarına sahip olduğu yeni sömürü modelinin adı neo-liberalizmdir. Geçmişin liberal ekonomi modelinden esinlenerek tanımlanan bu politikalar, teorik kuruluşu bakımından daha eskilere gitse de yaygın biçimde ABD'li iktisatçı Milton Friedman'a bağlanır.
    Gerçekten de, M. Friedman'a Nobel Ekonomi Ödülü'nün verildiği yıllar aynı zamanda sermayenin dizginsiz saldırılarının ekonomik ve toplumsal bedelinin halklara ödetildiği bir dönem olmuştur.
    Emperyalizmin özellikle askerileştirilmiş ekonomi ve ithal-ikameci yeni-sömürgecilik çerçevesinde yoğunlaştığı III. Bunalım Dönemi'nin belli bir aşamasında gelişen tıkanma, kapitalist dünyayı yeni arayışlara yöneltmiş, eski Keynesci "refah toplumu" ve "sosyal devlet" demagojisine bulaşmış politikalar, terkedilmeye başlanmıştır.
    Kapitalizmin yeni ideologlarından Milton Friedman'ın piyasaya sürülmesi de bu döneme denk düşer. Yaşanan krizlerin ve eşitsizliklerin kaynağı olarak yanlış devlet müdahalelerini hedef gösteren Friedman çözüm olarak "serbest piyasa"yı tekrar gündeme getirir. Ekonomik etkinliğin örgütlenmesinin devletin kontrolünden alindığında piyasanın bu baskı gücünün kaynağını ortadan kaldıracağını iddia eden Firedman aslında Reagan'ın vahşi kapitalizmi tarif eden "devlet çözüm değil, sorundur" tanımlamasının bir benzerini yapar. Neoliberalizmin mantığı içersinde, devlet oyunu kurallarına göre oynağı müddetçe egemen sınıfın gereksinimlerini (siyasi, askeri müdahalelerle) de karşılar. "Firma yöneticileri, sermaye sahipleri tarafından kârı maksimize etmek için istihdam edilmişlerdir. Toplumdaki sosyal sorunları hafifletmek amacına yönelirlerse, sözleşmelerine aykırı davranmış olurlar" diyen Friedman'ın kastettiği, aslında devlet yöneticileridir.
    Böylece teorize edilen vahşi kapitalizm koşullarında gelişen neoliberalizm, daha sonra salt "serbest piyasacılık" gibi bir noktayı aşmış, 80'lerin restorasyonu 90'lara ulaştığında emperyalizmin temel sömürü modelinin adı olmuştur.
    Mali sermayenin her alanda serbestçe dolaşımının sağlanması ve mali sermaye içinde para sermayenin öne çıkarılması, bütün kamusal alanların ve özel firmaların dışına kalan üretimin tamamen özelleştirilerek genel kapitalist döngü içine dahil edilmesi neoliberal ekonominin başlıca yönleridir. Kamusal harcamaların (sağlik, eğitim, barınma, vb.) devletler için bir yük olduğundan hareketle çıkış yolu olarak tüm toplumsal yatırımların özelleştirilmesi sürecinin önü açılmıştır.
    Mali sermayenin aşırı ölçüde yaygınlaştığı 80'li yıllarla birlikte kamu yatırımlarının lanetlenmesi çok uluslu şirketlerin çıkarları açısından doğal bir seyir izlemis NAFTA, MAi gibi çok taraflı bölgesel serbest ticaret anlaşmalarıyla devlet-piyasa ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır. Bu aslında, neoliberal yalanın tersine, devletin çok daha uzun vadeli ve kapsamlı fonksiyonlarla iş görmesi anlamına denk düşer.
    Aynı biçimde kapitalist iş örgütlenmesinin yeniden biçimlendirilmesi de bu döneme denk düşmüş, her şeyi "kârın maksimize edilmesi" üzerine kuran sistem, üretim sürecini parçalara ayırarak hem işletmeleri bölmüş hem de uluslararası alanda sermayenin son derece riskli ve kaygan akışının yolunu açmıştır.
    Politik alanda da emperyalist güçlerin en gerici dönemine denk düşen neoliberal politikalar, uluslararası alanda azgın bir saldırganlık anlamına gelmiş, sermayenin akışını önleyebilecek her türlü engelin ezilmesi bu dönemin temel kuralı olmuştur.

    http://www.barikat-lar.de/barikat/4/kavram4.htm
    5 ...
  16. 18.
  17. birçok açıdan hakkında yanlış bilgi sahibi olunan sistemdir.

    keynesgil anlayışın tam tersini falan savunmaz. gerek neoliberalizm gerekse keynesyen ekonomi, her ikisi de liberal görüşün 2 farklı fraksiyonudur. yani hem keynes hem de friedman liberaldir. ancak her ikisi de liberal ekonomik görüşü savunurken biri bu sistemin sürekliliği için devlet müdahalelerinin gerekli ve kaçınılmaz olduğunu diğeri ise bunun saçma olduğunu, devletin ekonomik hayattaki yerinin çok kısıtlı olmasını ve ekonominin piyasa koşullarına göre yön bulması gerektiğini ortaya koyar.

    ille de karşıt görüş aranacaksa bir bütün olarak liberalizmin karşıtı vardır:

    (bkz: sosyalizm)
    5 ...
  18. 6.
  19. parayı seviyosan kapitalistsin moderni postmoderni yok bunun.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük