nihal atsiz'in kardesidir. irkcilik-turancilik davasi saniklarindan biriydi. sucsuzlugu anlasilinca diger saniklar gibi o'da beraat etti. kabri karacaahmet mezarligi'ndadir. hatta mezar tasinda nihal atsiz'in kendisi icin yazmis oldugu bir siir vardir. yamulmuyor isem soyle bir seydi ;
butun omrunce onun tuttugu
buzlu bir dag, kavuran bir coldu
nice haksizliga, kin darbesine,
felegin kahrina yalniz guldu
tuketip turkluk icin varligini
en metin ruh ile sessiz öldü.
hüseyin nihal atsız'ın kardeşi. büyük türkçü, düşünür ve yazar. istanbul üniversitesi
edebiyat fakültesi mezunudur.
eserleri:
1 - tarihte türk - italyan savaşları
2 - ırkımızın kahramanları
3 - türklük sevgisi
4 - afşın'a mektuplar
5 - gizli komünist belgeleri
6 - kızıl cennet masalı
7 - türkçülük üzerine makaleler
8 - ismet inönü ile hesaplaşma
nihal atsız'ın kardeşi aynı zamanda da dava arkadaşı.atsız gibi ırkçı,türkçü ve turancı olup 1944 yılında tabutluklara konarak yıldırılmak istenen fakat yılmayan karakterler arasındadır.türk ırkı sağolsun cümlesinin babasıdır.
1944 ırkçılık turancılık davasında müthiş bir savunma vermiş atsız ata'nın kardeşi dava adamı.
şimdi objektif gözlüklerinini takmanızı ve sançar beğ'in savunmasını okumanızı ve bir yandan da ''devlet bizi eziyur, devlet bize bakmıyur11!!! diye ortada dolaşan yığınları göz önünüze almanızı istiyorum. aradaki fark türk milliyetçisi ve kürt milliyetçisi farkıdır.
işte o savunması;
beni beraat ettirin demeyeceğim.
çünkü benim için suç olarak gösterilen şey bu toprakları,
bu ırkı sevmekten başka birşey değildir.
yurdumu ve ırkımı seviyorum.
onun içindir ki türk ırkçısıyım.
bu sevginin manasını anlamayanlara sözüm yok.
türk'ü sevdim.. seveceğim..
ama bunun sonunda ızdıraplar varmış.. felaketler varmış..... hatta türlü kahpelikler doluymuş..
nejdet sançar (çiftçioğlu)(d. 1 mayıs 1910 , istanbul - ö. 22 şubat 1975 , istanbul)ünlü türkçü ve turancı hüseyin nihal atsız'ın küçük kardeşi, eğitimci ve yazardır. hüseyin nihâl atsız ile soyadının ayrı olmasının sebebi ise, soyadı kanununun yürürlüğe girdiği tarihte birbirleri ile irtibatlarının olmayışıdır.
nejdet sançar, istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi mezunudur. askerlikten sonra sivas öğretmen okuluna edebiyat öğretmeni olarak tâyin edilmiş fakat zamanın milli eğitim bakanı hasan âli yücel'i karşılama törenine katılmadığı gerekçesi ile bu görevden alınmış ve balıkesir lisesi'ne atanmıştır.
balıkesir lisesi'nde görevine devam ederken türkçülük - turancılık adı altında mayıs 1944'de başlayan ve hüseyin nihal atsız, alparslan türkeş, ankara konservatuarı direktörü orhan şaik gökyay, hikmet tanyu, türk tarihi profesörü zeki velidi togan, reha oğuz türkkan gibi türkçülerin de bulunduğu davada tutuklanmış ve sıkıyönetim mahkemesi'nde yapılan duruşmalar neticesinde 14 aya mahkûm olmuştur. bu arada askeri yargıtay, türkçüler hakkındaki kararı esastan bozmuş, yani nejdet sançar o zamanlar "tabutluk" tabir edilen hücrede 14 ay boşuna yatmıştı.
nejdet sançar, 1960 yılında 16 yaşındaki oğlu afşin'i kaybetmesi üzerine felç geçirmiş, afşin için 1962 yılında yeni istanbul gazetesinde "türk gençliği nasıl olmalıdır?" konulu ödüllü bir yarışma düzenlemiş, bu yarışma daha sonra ki yıllarda da devam etmiştir. afşın'ın ölümü üzerine amcası hüseyin nihal atsız, afşın'a ağıt başlıklı duygusal bir şiir yazmıştır.
nejdet sançar'ın öldüğü gün daktilosunda, daha geniş basımını için hazırlamakta olduğu "tarihte türk-italyan savaşları" isimli eserinin ikinci basımı için hazırladığı bir sayfa takılı bulunmaktadır.
1944 türkçülük-turancılık davasında öyle bir savunma yapmıştır ki odamın duvarını süslemektedir. Gençliğe hitabe nasıl okunuyorsa o savunmada okunmalıdır. Dava adamıdır kendisi ve H.Nihal Atsız'ın öz kardeşidir. Mekanı tanrı dağı olsun. Tanrıya şükür sizin gibi insanlar var olmuş yakın tarihte yoksa bir yanımız arap eli bir yanımız haçlı nifak! halimiz ne olurdu.
"beni beraat ettirin demeyeceğim çünkü benim için suç olarak gösterilen şey bu toprakları, bu ırkı sevmekten başka birşey değildir.
yurdumu ve ırkımı seviyorum, onun içindir ki türk ırkçısıyım.
bu sevginin manasını anlamayanlara sözüm yok.
eğer bu günahsa beni mahkum ediniz. bu mahkumiyeti övünçle kabul ederim, şeref sayarım.
sizden adalet bekliyorum da demeyeceğim çünkü bu mahkeme adil değilse, o zaman büsbütün manasızdır.
en büyük mahkeme olan tarihin huzurunda alnı açık bir türk oğlu olarak, hiç endişem yok.
on ayı doldurmakta olan ve büyük kısmı tahta masalarda yatmakla geçen hürriyetsizliğimi, millet yolunda çekilmiş, şerefli bir felaket olarak sayıyorum.
duvarlar, ezilmiş hayvanların kan lekeleri ve rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmayacağı pis hücrelerde geçen haftalarım içinde bir ışık sızacak kadar küçük deliği olmayan, tavanı basık bir inde, hayır bir in değil, mezarda, ışığa güneşe ve hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykusuz gecelerim, yarın benim için acı fakat övünçlü hatıralarım olacaktır.
bunlardan yılmış değilim. bilakis bahtiyarım.
yuvamın dağıtılmış olmasına, eşimin bir türk anası olmak şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ızdırapları ve akıttığı gözyaşlarını unutmamış olmama ve bugün hayat kavgasında minimini yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ruhunda yarattığı fırtınalara rağmen bahtiyarım.
türk'ü sevdim, seveceğim.
ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş.
hepsi kabul!
Atatürkçülük adı altına saklanıp iş çevirenlere en güzel cevabı vermiş kişidir.
--spoiler--
Evet, Atatürkçülük, Gazi Mustafa Kemalin heybetli varlığını siper yaparak, o siperin arkasından kendi adi çıkarlarını, siyasi ihtiraslarını veya Türklük aleyhindeki melun fikirlerini kolayca, rahatça ve hatta şirretçe söylemenin, yazmanın adından başka bir şey değildir. Öyle olmasaydı, hürriyetçisinden diktacısına, sosyalistinden kapitalistine, solcusundan komünistine, renksizinden Türklük düşmanına kadar o yıllardan beri o kadar kişi Atatürkçülük taslayıp durabilirler miydi?
--spoiler--
"Sembol ile milletin birbirine en uygun düşeni, şüphesiz kurt ile Türk'tür. Çünkü kurt, hayvanlar dünyasının pençesi en sert olanı; Türk ise, insanlık âleminin yiğitlikte en önde bulunanıdır."
evet, atatürkçülük, gazi mustafa kemalin heybetli varlığını siper yaparak, o siperin arkasından kendi adi çıkarlarını, siyasi ihtiraslarını veya türklük aleyhindeki melun fikirlerini kolayca, rahatça ve hatta şirretçe söylemenin, yazmanın adından başka bir şey değildir. öyle olmasaydı, hürriyetçisinden diktacısına, sosyalistinden kapitalistine, solcusundan komünistine, renksizinden türklük düşmanına kadar o yıllardan beri o kadar kişi atatürkçülük taslayıp durabilirler miydi?
--spoiler--
Belki kimsenin bilmediği acılar içinde yaşayan, yoksulluk devirleri geçiren Nejdet Sançar'ın kaybı benim için bir kardeş kaybından daha ileri, bir ülküdaş kaybetmenin ıstırabıdır.
Afşın, Nejdet Sançar'a karşı sırayı bozduğu gibi, Sançar da bana karşı sırayı bozdu. En büyük kanun olan ölüm sıra diye bir şey dinlemiyor.
--spoiler--
Nejdet Sançar başkadır.
Hiç şiir yazmamıştır mesela.
Sigaradan tiksinir.
Sporcu olan kaç Türkçü var?
Fenerbahçe'de forma giymiştir.
Oğlu Afşın 16 yaşında ölünce felç geçirmiştir ama kendisi öldüğü zaman bile daktilosunda bir yazısı yarımdır.
13 kitap ve 551 makale yayınlamış; eserlerini yayın hakkını TSK'ya bırakmıştır.
Atsız Beğ'in yazdığı bir şiirle analım.
"Bütün ömrünce onun tuttuğu,
Buzlu bir dağ, kavuran bir çöldü.
Nice haksızlığa, kin darbesine,
Feleğin kahrına yalnız güldü.
Tüketip Türklük için varlığını,
En metin ruh ile sessiz öldü."
''Türk'ü sevdim, seveceğim. Ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş. Hepsi kabul! Türk Irkı sağolsun!"sözünü inönün sovyet yanlısı Türkçü düşmanı mahkemesine karşı söyleyip gönlümüzde taht kurmuş değerli dava adamı ayrıca bugün doğum günüdür.