oğulları olan süheyl ve behzat uygur'un katıldığı bir programa telefonla bağlanan tiyatrocu.
behzat uygur ile vasiyeti konusunda muhabbete başlamışlardıe ve şu diyalog ortaya çıkmıştır;
- babacığım tabutuma "yangın söndürücü koyun" demişsiniz. niye koyacağız?
+ cennete gitmezsek diye önlem alıyorum.
- babacığım ayrıca "cenazemde mehter takımı olsun" demişsiniz. bunu neden istediniz?
+ acelen ne vicdansız? yavaş yavaş giderim işte..
bir gün gelecek tiyatronun zilleri susacak.
tiyatronun ışıkları sönecek.
tiyatro perdesi bir daha açılmamacasına üstüme kapanacak.
hiç üzülmeyin seyircilerim,
söz veriyorum sizlere dertlerinizi ben götüreceğim.
kahkahalar sizlere kalacak.
Kendisini ziyaret eden başbakanla bir süre sohbet ettikten sonra başbakan ve çevresindekilere "çişim geldi, gidin artık" diyebilecek kadar sağlığına kavuşmuş güldürü ustası.
efenim üstadın sözlükteki başlığını baştan sona okudum da, güleyim mi ağlayayım mı bilemedim? oyunculuğundan tutun da, tiplemelerine kadar yerden yere vurulmuş. aslında doğru. cesaret cehaletten gelirmiş. neymiş efendim, kötü oyuncuymuş, neymiş efendim, esprileri komik değilmiş, abartılıymış. bak cahil arkadaşım nejat uygur fars tiyatrosunu tercih etmiş ve bu alanda eserler vermiştir. fars tiyatrosunun en büyük özelliği; karakerlerin, karakterlerin giysilerinin, tiradlarının abartılı olmasıdır. (örneğin nejat uygur'un kırmızı koca burnu, dev ayakkabıları gibi) oyun temposu sürekli dikine gittiği ve büyüyerek devam ettiği için oynaması en zor tiyatro türüdür, öyle her oyuncuyum diyenin oynayabileceği bir tiyatro türü olmayıp, sağlam diyafram, bedensel yeterlilik, ve yüksek oyun gücü gerektirir. bilginiz olmayan konularda salak salak ahkamlar kesip koskoca üstadı yerin dibine sokmanız çok komik.