egosuna savcı olmaktan iyidir. yani egonun dürtülerini haklı çıkarıp savunma yapmayıp akıl ve mantık çerçevesinde kendine dur diyebilmektir. her babayiğidin harcı değildir.
nefse hakim olmak ise nefsin isteklerine karşı koyabilmektir.
insan nefsinin isteklerine karşı koyabildiği ölçüde yücelir ve diğer insanlardan üstünlük sağlayabileceği tek nokta budur.
zira peygamber efendimiz(a.s.m) veda hutbesinde, insanın insandan üstünlüğü ancak takva dadır buyurmuşlardır. nefse hakim olmak takva ile bire bir ilişkilidir.
nefis neredeyse tüm inançsal sistemlerde ve felsefelerde kötü olarak nitelenir ve şeytanın bir oyunu, aracı olarak lanse edilir.. nefsi öldurmek ise kamil insan olma ve Tanrı’ya yakınlaşma aracı olarak görülür. Nitekim pek çok ibadet özünde buna hizmet etmektedir.
Ancak şu gerçeğin de ayirdina varmak gerekiyor;
Nefis, aynı zamanda yaşamdan bir seyler almamızı sağlayan, bizi dizginleyen ve canlı tutan, ihtiyaçlarımızın ve isteklerimizin farkına varmamızı sağlayan, kısacası bizi ‘insan’ yapan bir kavramdır.
Buradaki sır, elbette nefsimizi tamamıyla dizginlemek değildir; ki pratikte mümkünatı yoktur bunun... olması gereken ona hakim olmak ve kötülüğe engel olmaktır.
Kanımca bu durumu en iyi özetleyen felsefe, Aleviliğin de özündeki mantalite olan ‘eline, diline, beline hakim ol’ özdeyişidir...