sigara içmemek, diş fırçaladıktan sonra masada bulduğunuz çikolatayı yememek, her sabah "bir 10 dakika daha" uyumamak, şu anda kalkıp ders çalışmaktır. getirisi her neyse nedir de "bu yaşamak mıdır?".
nefsin buyruklarina karşi gelmek; nefsi belli bir kıvama getirmeden evvel yapılmasi gereken öncelikli ve hatta mecburî işlerin başinda gelir.
şöyle ki, önemli olan nefsin her isteğine karşi çikmak değil, nefsi doğru şeyleri isteyecek hâle getirmektir. ancak insan, nefsini belli bir kivama getiremediyse, o nefis elbette ki yanlişa meyledecek, zararli da olsa yanliş olanı yapmak isteyecektir. işte bu noktada anlaşilmasi gereken şudur ki: nefis, insanın hayati boyunca inatlaşacaği, daima karşi tavir takınacaği bir kavram değildir. önemli olan nefsi eğitebilmek, ona doğru ile yanlişi tam olarak belletebilmektir. bu durumda da akıl denilen kavram ön plana çikar ki; nefse, istediği şeyin "hangi sebepten ötürü istenmemesi" gerektiğini açiklar. ancak bu durumda aklın da belli bir seviyeye ulaşmiş olmasi gerekir. örneğin nefse, sigara istememeyi öğretebilmek için, sigaranin insan sağlığına verdiği zarari akıl yoluyla ona kanıtlanmali ve böylece nefsin yanlişa gitmesi engellenmelidir. fakat birey, herşeyden önce sigaranın zararli bir şey olduğunu akıl yoluyla kavrayamamaiş ise, aklın bu konuda nefse uygulayabileceği bir yaptirimdan söz edilemez.
vel hâsıl-ı kelâm nefis, insanoğlunun düşmanı değil, yardim bekleyen bir dostudur. ona doğru şekilde yardim ettiğimiz takdirde emeğimizin karşiliğini fazlasiyla alacağimiz da açiktir. işte bu yuzden içimizde bir düşmanın varliğini kabul etmektense, unutulmuş ve yardima muhtaç bir dostun varliğini kabul etmemiz gerekir. aksi takdirde nefis, hayat boyu alt edilemeyecek bir düşmana dönüşür ki, böyle bir düşmanın varliği bile insanı yanliş yollara sokmak için yeter de artar bile.