nefsime söz geçiremiyorum

entry2 galeri0
    2.
  1. Nefsine söz geçirmek zordur, insanoğluna yapılmaması gereken her şey hoş gelir ancak iman gücünün yüksek olması gerekir tüm ibadetlerini yerine getiren insan nefsini terbiye etmiş olur.
    0 ...
  2. 1.
  3. allah'ı ve buyruklarını dikkate almadan yaşayan etrafınızdaki kimi insanlara hatalarından vazgeçmeleri için nasihat ederek onlara Allah'ın ayetlerinden örnekler verdiğinizde zaman zaman;
    "Abi haklısın ama ne yapayım nefsime söz geçiremiyorum"
    "Dünya nimetleri tatlı geliyor"
    "ibadetlere üşeniyor, vakit bulamıyorum" şeklinde bahanelere sığındıklarını görüyorsunuz. Sanki nefis adına her ne varsa sadece bu insanlar sahipler ona. Yasak olan bazı şeylerin kendi içinde bir süsü, çekiciliği olduğu içindir ki bunlar yasak edilerek kişi için imtihan kılınmıştır. Zaten yasak olmasa da kimsenin yapmak istemeyeceği ya da yaptığında tiksineceği bir şeyin yasak edilmesinin bir anlamı olmazdı. Allah'ın kullarından beklediği şeyler kul tarafından yapılabilir şeylerdir.
    Yapılabilir şeyler oldukları için Allah yapılmalarını istemiştir. Allah engin rahmeti gereği kulları için zorluk değil kolaylık ister. Ama yerim dar diyen gelin misali nazlanır durur insan ve hem dünyası hem de ahireti için kendisine faydalı olan şeyleri yapmamak için türlü bahaneler sıralar.

    Dünya hayatı tatlıdır elbette. Tatlı olduğu için imtihandır zaten. Allah'a olan teslimiyetin ve kulluktaki mertliğin gerçek göstergesi, Allah'ın yasak ettiği bir şey kulun hoşlandığı bir şey olsa da kulun o şeyden Allah'ın rızası için vazgeçmesiyle ortaya çıkar. Yoksa Allah'ın değil de kendi yapıp yapamadıklarının kulluğunu yapan biri Allah'ın değil keyfinin kulu olur. Kur'an ayetleri bu konuda da uyarıda bulunur:

    "Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?" (kassas/60)

    Evet, insan şeytanın vesveselerine kapılarak nefsine yenik düşüyor ve sonsuz ahireti bir kenara bırakarak geçici dünya hayatının kendi gibi geçici nimetlerine tutku ile bağlanıyor. Nefsini bahane ederek kendini kandırmasının ise ahirette vereceği hesap için geçerli bir gerekçe olmadığını bilmiyor.

    "Kim nefsinin bencil tutkularından korunursa; işte onlar, kurtuluşa erenler olacaklardır." (tegabun/16)

    Aslında samimi değildir çoğu insan. Nefsine yenik düştüğünü iddia ederek yaptığı pek çok hatadan parası ya da sağlığı uğruna vazgeçebilir. Örneğin, alkolü ya da uyuşturucu bir maddeyi bırakmaması durumunda geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde kanserin tüm hücrelerine yayılacağı ve kısa zaman içinde de hayatının son bulacağı söylense bir insana ve üstelik bunun çeşitli belirtileri de çıksa ortaya kolay kolay ısrar edemez kimse hatasında. Ya da parasını tümden kaybetmemek uğruna da hemen çeki düzen vermeye çalışır hayatına. Sevdiği kişi onu beğensin diye ya da mesela evlilik öncesi gösterişli bir gelinlik ya da damatlığın içinde güzel gözükmek uğruna günler öncesinden rejime girer. Çalışmayı çok istediği bir şirkete kabul edilmesi, tiryakisi olduğu sigarayı bırakmasına bağlı olsa ağzına emzik edinerek vazgeçilmezi kıldığı sigarayı bile bırakır iki günde, ama iş hem dünyası hem de ahireti için hayırlı bir şey yapmaya gelince güç yetiremez, nefsine söz geçiremez. Oysa parası, sağlığı ya da karizmatik görüntüsü imanından daha önemli değildir insanın.

    "Nefsini temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır." (şems/9-10)

    Hatalardan uzak durulamamasına gösterilen nefse söz geçirememe bahanesi aynı şekilde yükümlü olunan kulluk vazifeleri ve ibadetlerin yerine getirilememesinde de ileri sürülür çoğu zaman. Sabah uykusunu bölerek namaza kalkamayan çoğu insan yurtiçi ya da yurtdışı bir seyahate katılmak için güneş doğmadan yollara düşer, erkenden havaalanı ya da otobüs terminalinde alır soluğu. Ya da günün bir kısmında veya gece saatlerinde Allah için ayakta dur veya Kur'an oku desen kendine zor gelen çoğu kimse, günlerini ve gecelerini feda edebilir, saatlerce telefonda konuşabilir ya da onlarca mesaj atabilir; sevgilisinin kırılan kalbini telafi edebilmek uğruna. Yağmur çamur demeden bir stad önünde saatlerce üşüyebilir;
    fanatiği olduğu takımının aşkına. Ramazan ayını oruçlu geçirmeyi çok gören çoğu kimse sonunda ödül ya da şöhret olan bir oyunda günlerce aç susuz kalarak yaşam mücadelesi verebilir. Şüphesiz mümkündür çoğaltmak örnekleri ama nefsini bahane eden pek çok insanın ne denli samimiyetsiz olduğunu anlamak için sanırım bu kadarı yeterlidir. Arkasına sığınılan bahaneler ancak şu geçici dünya hayatında paravan vazifesi görebilir insana. Ahirette ise yoktur sığınılacak kimse; Allah’tan başka. Bununla birlikte esasen insan da kendi durumuna ve ileri sürmüş olduğu bahanelere tanıktır, ama düşünmeyerek yaşadığı için, hesap günü dünyadayken ileri sürdüğü bahaneler bir fayda sağlamaz insana.

    "Der ki insan o gün: "Kaçılacak yer nerede?" Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. O gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeyler insanın önüne getirilir. Doğrusu, insan kendi kendisine tanıktır. Dökse de ortaya tüm mazeretlerini" (kıyamet/10-15)

    Allah'a inanan ama buyruklarını dikkate almayan biri kimin kuludur? Allah'ın mı nefsinin mi? Hesap günü ileri süreceğimiz hiçbir mazeret kurtaramayacaksa bizi, şu sorular ve gerçeklerle yüzleşmelidir insan, Sahip olduğumuz her şeyi bize veren, zor zamanımızda yalvarıp yakardığımız Allah, rahatımız yerindeyken hayatımızın neresinde? Ey nefsim! Her defasında ümitsizliğe düşüp çaresiz kalınca mı Allah'a yöneleceksin? Her an O'na muhtaç olduğunu ne zaman öğreneceksin?

    edit: imla.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük