sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz kişiye göre değişir.
nefret ettiğiniz kişi aslında o kadar da nefret edilecek bir insan değilse, sevdiğiniz kişi de aynı minvalde çok da sevilecek bir insan değilse ve bu ikiliye duyulan sevgi ve nefreti kendi çabalarınızla besleyip ayakta tutuyorsanız nefretin size sevgi kadar fayda sağlamayacağını düşündüğünüz için nefreti aklınızdan yavaş yavaş silersiniz, elbette sevgi de bir süre sonra yok olur lakin nefret ile olan bağınız daha zayıftır.
bu ikilinin dengede olmadığı durumlarda zaten o duygu yoğunluğunu hak eden taraf tartışmasız kazanır.
lakin bir tarafta nefretinizi sonuna kadar hak eden, diğer tarafta da sizin sevmenize mahal vermeden kendini sevdiren bir insan varsa çarşı karışır.
burada kişilik devreye girer.
burada en fazla içli dışlı olduğunuz insan bir adım öne geçer.
burada sıkıntı büyüktür.
sonuç itibariyle nefret de güzeldir, hak edene karşı duyuluyorsa.
yanlıştır.
derinden hissedilen bir sevgi nefretten çok daha güçlüdür.
şöyle olabilir belki sevgi geçicidir ama sürekli nefret durumu vardır o zaman nefret sevgiyi geçer yoksa anlık durumlarda sevgi hep güçlü gelmiştir.
sevgilinizle ilk öpüşmenizi hatırlayın, bir de en nefret ettiğiniz kişiyi. hangisinin etkisi daha etkili siz karar verin.
Kesinlikle katıldığım düşüncedir. Zira nefret hep akılda tutulan ve bazen kalbin bile atma sebebi olan hele bir de nefes alma ya da varlık sebebin olmuşsa kurtulamayacak olduğundur; yakar kavurur. Sevgi öyle mi ki;hem artık herkesi öyle kolay sevemiyorsun.
(bkz: biz büyüdük ve kirlendi dünya)
sevgiyi boynunda, ılık bir şekilde göğüs kafesinde hissedersin. hafiftir, bu yüzden güzeldir.
nefreti ise damarlarinda, bileklerinde hissedersin, sevgiden çok daha gerçek ve ağırdır. kafein gibidir. güç bile verir. ama etkisi aniden bittiğinde kalakalırsın. etkisi daha kısa ama zararı daha kalıcıdır.