tınlamamak da değildir aslında bu.hayatımdan defolup gitse keşke demektir.nefret bile etmezsiniz, nefret de bir duygudur çünkü, ama ona karşı ne içinizde bir duygu kalsındır, ne de beyninizde bir hatıra.herşey silinsin gitsin, görmeyeyim, duymayayım, bilmeyeyim istersiniz sadece.
sana gelince...
ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..
(bkz: nazım hikmet)
eski sevgiliye karşıysa hele, o kadar acıdır ki.
çünkü bilemezsiniz ne hissedeceğinizi.
bi yokluk, bi boşluktur artık yaşananlar.
hatırladığınızda boş boş bakarsınız etrafa.
sinir yoktur, acı yoktur.
aslında bunun sevinilecek bişey olmadığını anlarsınız bi süre sonra.
öyle bi boşluk olur ki içinizde, nefret bile edemediğinize ağlarsınız kimi geceler, nefrete muhtaç olursunuz...
bir insana verilebilecek en büyük ceza. değersizlendirmenin, aşağılamanın tam karşılığı. zira nefret ettikleriniz varlıklarını, etkilerini kabul ettiklerinizdir, zihninizde, içinizde yer kaplıyanlardır. ama artık nefret bile etmiyorsanız, o şahıs sizin benliğinizden tamamen çıkmıştır. sizin için artık kumsaldaki bir taş, camdan bakarken uzaktan geçen bir yabancı, tv kanallarını zaplarken arada görülen görüntüler kadar yoktur.
var görmediğini ifade etme şeklidir.
ne ağır bir durum, düşünene...
nefret edilen bu durumda daha iyi durumdadır.
şahsına bir duygu besleniyor, ne âlâ, bir şekilde sayılıyorsun, varlığın onaylanıyor demektir.
nefret bile edilmeyen; akla gelmeyen, "yok" olandır. ölüdür diyemiyorum çünkü ölen; iyi ise yası tutulurken, nefret edilen ise bayram yapılır. bu bayram yapma dahi varlığını onaylamadır.
sonuç, ölü dahi olamamak, esamesinin geçmemesidir.
bir başka deyişle, tınlanmamaktır. "tın"lanmamaktır; boş filan olsa "tın" diyecek de, boşbile değil...