idama mahkum edildiğinde siyahi devletlulardan birisi kendisini sevdiğinden idamını engellemek için padişaha bir mektup yazmaya karar verir. nef'i de o sırada devletlunun yanında beklemektedir.
devletlu mektubu yazarken kağıda yanlışlıkla bir miktar mürekkep damlatır. nef'i o durumdayken bile kendini tutamaz;
- mübarek teriniz kağıda damladı efendim!
+ sen idam edilmeyi haketmişsin!
Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-i firkatinde râhat olur
Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem ol şeb ölürün
Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur
( ne senziz sıhatte kavuşmaya ümidim var..
ne de ayrılığının derdi ile huzurum
hangi gece senin oturduğun yere yüzümü sürmezssem, oraya gelmezssem ölürüm...
hangi gün ki seni görmeyeyim .. o gün benim kıyametim olur )
Nef'î (Ömer), (1572-1635) ünlü 17. yüzyıl Dîvân şairi. XVII. yüzyıl ve bütün Türk edebiyatının en büyük kaside şairi olarak tanınan Nef'i, bu yüzyılın başında yaşamış, kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiş bir şairdir.
1572 yılında Hasankale'de doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söze ederler. Babası ülkesinin etrafından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir.
Gerçek ismi Ömer olan Nef'î, kaynaklarda Nef'i Ömer Bey adıyla anıldığı gibi mührüne kazdırdığı beyitte de Ömer adı görülmektedir.
Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de yapmış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Fars edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Nef'i Erzurum'da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. ilk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.
Padişah 1.Ahmed zamanında istanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları 2.Osman ve 4.Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile ünlü olan Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.Dönemin müftüsü Nef'i yi öven ancak içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit söylemiştir.Nef'i de buna karşılık olarak; "Müftü efendi bize kâfir demiş. Tutalım ben O'na diyem müselman. Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere, ikimiz de çıkarız orda yalan." diyerek cevap vermiştir. Yine de uzunca bir süre 4.Murad tarafından korundu, daha sonraları 4.Murad kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah 4.Murad'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi istanbul boğazı'nda denize atılmıştır.Halk arasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle bir rivayet geçmektedir: Nef'i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir.Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef'i de oradadır.Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır.Nef'i de bu olay üzerine "Mübarek teriniz damladı efendim" diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.
sözlükte yazar olması durumunda sözlüğü kaosa sürükleyebilecek, tarihi ayarlarını sayfalara yazıp yanımda taşıdığım; moralim bozuldukça baktığım müthiş yazar, şair kişisi; hiciv ustası. ölümü de ayrı bir komedidir, ölürken bile "piçlik" yapmıştır adeta. tahir efendi ve şeyhülislam ayarı harikadır.
hiciv ustasıdır.
rivayete göre kelb hicvinden sonra tahir efendi nefi'nin ağzını araması için uşağı olan sadık efendiyi nefi'nin evine göndermiştir, sadık der ki efendim kelb hicvi ile tahir köpektir mi demek istediniz yoksa köpek temizdir demek mi ?
nefi hemen cevap vermiş;
''yok efendim olur mu öyle şey, sizde bilirsiniz ki köpek sadıktır.''
1572-1635) ünlü 17. yüzyıl Dîvân şairi. XVII. yüzyıl ve bütün Türk edebiyatının en büyük kaside şairi olarak tanınan Nef'i, bu yüzyılın başında yaşamış, kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiş bir şairdir.1572 yılında Hasankale'de doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söze ederler. Babası ülkesinin eşrafından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir.Gerçek ismi Ömer olan Nef'î, kaynaklarda Nef'i Ömer Bey adıyla anıldığı gibi mührüne kazdırdığı beyitte de Ömer adı görülmektedir.
Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de yapmış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Fars edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Nef'i Erzurum'da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. ilk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.Padişah 1.Ahmed zamanında istanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları 2.Osman ve 4. Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile ünlü olan Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti. Yine de uzunca bir süre 4.Murad tarafından korundu, daha sonraları 4.Murad kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah 4. Murad'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi istanbul boğazı'nda denize atılmıştır.
tahir efendi
Tahir efendi bize kelp demiş
iltifatı bu sözde zahirdir.
Mezhebim Malikidir zira,
itikadımca kelp tahirdir.
kadı efendi
Fırsatî sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere ceng
Sana kaç kere dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir â pezeveng
Siham-ı Kaza'dan
Gürci hınzırı a samsun-ı muazzam a köpek
Kande sen kande nigehbani-i alem a köpek
Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun
Bir senin gibideni cehl-i mücessem a köpek
Ne gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman
Hey yazuk hey ne musibet bu ne matem aköpek
Ne ihanetdür o sadra bu zamanda ki anun
Olmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a köpek
Hidmet-i devlete sair vüzeradan göreler
Bir fürumaye koca ayuyı akdem a köpek
Bu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem
Arz-ı rumu ede teshir Abaza hem a köpek
Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı
Kimseyietmedünüz bu işe mahrem a köpek
Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem
Yok yereoldı telef ol kadar adem a köpek
Hiç hanlık satılır mı hey edebsiz hain
Tutalım olmamış ol fitne muazzam a köpek
Sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır
Ne turur saltanatun sahibi bilsem a köpek
Ehl-i dil düşmeni din yoksulu bir melunsun
Öldürürlerse eğer can-be-cehennem a köpek
Böyle kalur mu soysuzlar elinde devlet
noldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a köpek
Hak götürdü arabı gitti hele dünyadan
Kim götürse akabince seni bilmem a köpek
gelibolulu ali; nefi'nin mahlas olarak ilk önce zararla ilgili anlama gelen zarri kelimesini kullandığını daha sonraları nefi kelimesini kullanmaya başladığını ifade eder.
En büyük hiciv şairidir. Ölümü de hicvetmesi sebebiyle olmuştur.
Hatta şöyle bir söylenti vardır;
Ölürken yanında bulunan vezir (adını hatırlayamıyorum.) kendisine " öbür tarafa gidince benim pedere selamlarımı ilet lütfen" demiştir ve Nef'i ise " Ama vezirim ben sizin validenizin yanına gidiyorum" diyerek ölüme dakikalar kala bile lafını söylemeyi bilmiştir.
*divan edebiyatının en büyük hiciv ve kaside şairidir.
dilini tutaması yüzünden, sık sık azledildi.
kimseyi yermeyeceğine söz verdiği halde,
vezir bayram paşa için yazdığı bir yergi yüzünden,
sarayın odunluğunda kementle boğularak denize atıldı.
nef'i, kaside türünün en usta şairidir. gazellerinde oldukça
sade bir dil kullanmıştır. kasidelerinin dili daha ahenklidir.
konuları din dışıdır. yergilerinde kaba küfürleri çokça kullanmıştır.
17.yy divan şairidir fakat klasik türk edebiyatının tarihsel süreci içerisinde konumunu şairliğinden ziyade heccav oluşuna borçludur çünkü şiirlerinde klasik edebiyatın konuları dışına çıkıp hislerini değil , sözcük oyunlarını seven zekası ve sivri dili ile eleştirilerini kaleme almayı tercih etmiştir. türkçe ve farsça birer divanı ve göze en çok çarpan siham-ı kaza adlı eserlerin sahibidir .