hayatta eleştirmenlik haricinde hiçbir şey yapmamış olan hıncal uluç'un, her fırsatta gençlere önem verdiğini söylemesine rağmen" yerden yere vurarak kırk tane konservatuarlı genç oyuncunun heveslerini kırıp beğenmediği film. o beğenmiyorsa demek ki iyidir diyelim henüz izlememiş olanlara. ayrıca hıncal'ın savaş ay'ın çektiği dansöz filmi için "türk sineması'nın en güzel filmlerinden biri" dediğini de hatırlatalım. baştan sona doğudaki bir askeri karakolda yaşananları insani boyutuyla anlatan ve size pek çok şeyi sorgulatmayı başaran, üstelik bunu yaparken şovenizme asla bulaşmayan çok sıkı bir filmdir. boşverin hıncal'ı gidin görün bu filmi. yapabilen yapar; yapamayan da eleştirmen olur di mi hıncal?
hıncal uluç'un dediği gibi 10 dakikalık bir belgeseli 2 saatlik film yapmışlar. bir çok gereksiz ayrıntı. askerlerin anneleriyle telefon konuşmaları bilmem ne. akılları sıra ajitasyon yapayım derken baymışlar iyice.
levent semercinin çektiği film.görüntüleri,yönetmenliği çok iyi olan ama senaryosunun çok kötü ve saçma oldugu bu filmin yönetmenine kesinlikle saygı duymuyorum.2 yılda bu filmi mi çektin abi dedirtiyor bana.ayrıca o üstegmen mete'nin sürekli ağlak oynaması filmden nefret etmeme neden oldu.
tamam film güzel, iyi hoş da askerliğini izmirde yapmış biri olarak anlamadığım şu; görev yaptığım birlik için en büyük tehlike alsancak'taki travestilerle, tepecikte kafayı ziftlemiş sarhoşlardan ibaretken bile birlikteki ani müdahale mangası, baskına bu filmdeki karakoldan daha hazırdı be kardeşim.
güzel filmdir. daha önce izlediğim komedi tarzındaki askerlikle ilgili filmlerden duyduğum bulantı ve bu filmin fragmanlarındaki ciddiyet filme gitmemdeki en önemli etkendi. tedirginde oldum açıkçası böyle kritik bir dönemde aşırı milliyetçi tavırlarla millete gaz verilmesinden. ama film hiç öyle değildi. dozundaydı hepsi. ama en önemlisi daha önce eline silah almamış gençlerin her an ölümle burun buruna olmalarından dolayı içinde bulundukları ruh haliydi. her an bir yerden bir kurşun gelicek diye izledim filmi, gerçekten bu psikolojiyi oldukça iyi yansıtmışlar. komutanın eşiyle konuşurken terörist başının hata girmesi ve komutanın sakince eşine telefonu kapat demesi, kendinizi o an komutanın yerine koymanız sizi olayın içine katıyor. komutanın karısının ölüm haberini alacağını anlayınca çaresizce en üst kattaki evine kaçıp kapıyı kilitlemesi, kendinizi onun yerine koymaksa kendinizi filmin içinde bulmanızı sağlıyor.
deniz baykal'ı, ilker başbuğ'u tuzağa düşürüp ters köşeye yatırmış filmdir. sözlükteki bir çok yazarı ise saymıyorum. film özellikle ünlü bu isimler sayesinde milliyetçi çevrelerde sessiz bir kabul ve ilgi ile yola çıkmıştır bu sayede. eh, az kazanç değil tabii. filmde orduseverlerin de tutunacakları bir kaç dal, emecekleri bir kaç topitop elbette var. ama film beklendiği kadar militarizm övgüsü yapmayarak, insani kıyılarda gezinerek övgü almaya başlayınca, çoğu kişi yeni bir gözle bakmaya başladı.
bir ara daha ayrıntılı bişeyler yazmayı umduğum, ancak kısaca, mutlaka gidin görün ön yargılarınızdan kurtulun dediğim filmdir...
(bkz: yaftalamadan yargılayın)
filme güzel bi çatışma sahnesi ve doktor-yüzbaşı karşılaşmasıyla kaliteli bi son yapmışlar; ama sırf filmi dramatize etmek için yüzbaşıyı öldürmüşler, şöyle ki, doktoru vuran asker niye ateş etmek için doktorun yüzbaşını vurmasını bekliyoki hayır o asker kötü durumda da değil gayet sağlam yani...
evet bencede çok güzel bir film ve tamamı ile gerçekci. ama filmde anlaşılıyorki bu işi yapacak kişi 3 aylık eğitimle dağa çıkan acemi asker değil bu işi tam anlamıyla yapabilecek profesyonel, paralı askerlerdir. filmin sonundaki çatışma sahnelerindede 20 yaşında bir çocuğun bu psikolojiyi taşıyamayacağı görülmektedir.
Şu an vizyonda olan, geçenlerde izlediğim harika bir film. ibretlik bir çok olay gözler önüne seriliyor. Terörle mücadele eden Mehmetcik lerimizin kahramanlıkları, yürek burkan dramları hiç bu kadar net ve gerçekci şekilde izleyicinin gözleri önüne serilmemişti. On üzerinden on veriyorum.
Film gerçekten çok güzeldi.Özellikle baskın sahnesi ustaca yapılmış diğer türk filmleri gibi saçmasapan değildi.Filmde izleyiciye çok net mesajlar verilmiş.Sonunda bir askerin baskında kırılan Atatürk heykelinide yerden alması çok güzeldi.
elbette para kazanılacak dediğim film. *
1- 1993 yılını konu aldığı için 'sanırım' o yıllarda kar kamuflajı askeriyelere dahil değil.
2- iki yıl üzerinde çalışılacak filmin ve insanlara bedava sunulacak? var mı böyle yağma? *
not: böyle bir şey yok, unutmayın ki dünya çıkarlarımız doğrultusunda hareket ediyor.
".mına kodumunun bakkalı" sözünden sonraki her sahnesini hass.ktir hass.ktir lan diye diye, teröristlere söve söve izlediğim film. gerçeklerin resmi ancak bu kadar güzel çizilebilirmiş. o bilet parasını hak ediyor bu film. herkes gitsin izlesin muhakkak. çatışma sahnelerinin mükemmelliğine diyecek tek bir söz dahi yok. helal olsun emeği geçen herkese.
jandarma karakolarına gerektiğinde piyade komando da desteğe gider. topçu bile destek verir.kara kuvvetleri desteklemez diye bir şey yok.
zaten piyadenin de sınır karakolları var.oraya da jandarma veya polis özel harekat da gidebilir.
pusuya düşen time her zaman destek yollanayabilir. çünkü desteğe gelecek adamaların yolu da tutulmuştur. desteğe gidenler de pusuya düşer.duruma göre kobralarla tepelerine inilebilir. ama pusuya düşen grubun içinde yarbay albay olması başkadır,bir asteğmen ve 20 küsur er olması başkadır.
tim birbirine yakın ilerlerse hepsi kolay vurulur. araları açık olmalı, havancı, roketçi, bixci olmalıdır. filmde olmaması yanlış.
karakolda roketçi falan olmaması da saçma .komet şu kadar ışık yayar da bilmem ne. kardeşim bu filmi çeken adam emekli albay değil. yönetmen. o kadar ayrıntı hatası olur.ayrıca 1993 teki alet edevat malzeme ile bugunkü de bir değil.genel olarak düzgün bir film denebilir.
şimdi efenime söyleyeyim, yeşilçam'ın holivut'a benzemeye çalıştığının ispatıdır bu antin kuntin film... yani en başta kendini haklı görüp, bunun üzerine inşa edilen bir kurgu var ortada...
örneğin abd vietnam'da b.ka batmıştır, bunun üzerine kahramanlık filmleri çeker dediğimiz gibi... bu filmin de bu durumla benzerlik gösterdiğini belirtmiştik daha önceleri...
ama asıl sorun abd'nin vietnam'da başarılı olup olmadığı değil ki, orada ne bok işi olduğu? dolayısıyla olay baştan çürük bir zemine inşa ediliyor... bu durumda iyi film nedir? komple metal ceket'tir, ya da biz gavurların deyimiyle full metal jacket'tir: kübrick'tir...
bu film film değildir, propagandadır, Himmler'dir...
vatan sevgisi ne demek öğreten, her şeyin para olmadığını gösteren bazılarının faşistler diye nitelendirdiği kahraman askerlerin öyküsünü anlatan, 2009 yılının belkide en iyi filmidir.
kopyasını yollayalım da dtp li vekillere görsünler neymiş vatan sevgisi....
baskında komutanın vurulmadan önceki son anlarına kadar pencereden g3 üne ateş kusturan er aslen kürttür. ve komutanının yanından bir dakika olsun ayrılmaz. aynı er türkü söyleye söyleye bayrağı büyük bir coşkuyla göndere çekerken de görülmüştür.
korkum fragmanların arka arkaya gelmesiyle filme gösterilecek bir şey bırakılmamasıydı.
ama giden ve izleyen büyük bir çoğunluğun söylediğine göre beklenenden fazlasının kat kat alındığı bir film olmuş.
filmi izledikten sonra ise aklımda şöyle bir düşünce belirdi: izleyenlerin çoğu verilmek istenen mesajı yine ıskalayacaklar, olm skertecez bunları ölüm kan kan diye çıkacaklar salondan, buna mı açılım diyecekler...
halbuki yönetmen ortaya resmi olduğu gibi koymuş herkes alabildiği kadar mesajı alsın istemiş. her kesimden gencecik vatan evlatlarının, gidip eşiyle dostuyla mutlu bir yaşam süreceğine kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde sapır sapır döküldüğünü gözümüze sokmuş...
askerimin hangi psikolojik şartlar altında olursa olsun insani yönünün ağır bastığını vurgulayarak iyi bir karşı propaganda yapmış.
yazacak çok şey var...
filmi iyi okumak gerek diye düşünüyorum. filmdeki mesele şarjör tak boşalttaki mantık hataları değildir çünkü.
filme henüz dün gidebildim ve karar almış olmama rağmen dayanamayıp filme gitmeden önce sözlüklerden filmle ilgili yorumları okudum. öncelikle duyarlı vatandaş şapkamı takarak tüm arkadaşları uyarayım:
<caps>herhangi bir filme gitmeden önce o filmle ilgili entry okumayın.</caps>
çünkü o zaman önyargılı izliyorsun. cem yılmaz'ın da söylediği gibi takip mekanizmasını kırmadan izlediğin aktiviteden zevk alamazsın.
burdan sonrası spoiler. yani filmi izlemeyen arkadaşlar için okunmaması gereken bölüm. alıntı yani. (eğitici-öğretici sözlük yazarı)
--spoiler--
"çıkar yüzü boyalı bi karı.. iki daki- ne iki dakikası 45 saniye!.." repliğinde o ilk kelimeyi yarıda kesip sonradan 45 saniye demesi karakteri benim gözümde daha canlı kıldı. küçük ama etkili bir ayrıntıydı bana göre.
yaralı kadın teröristin kanaması durdurulmaya çalışırken o sırada açık bulunan televizyonda güzellik yarışmasının yayınlanıyor olması ve röportajdaki kızın "benim için çok önemli bir gündü gerçekten. heyecandan uyuyamadım." şeklindeki açıklaması oldukça ironik ve hoştu.
"büyük şehirlere aşk küçük gelir." lafının üzerine söylenecek kelime yok. yavaş yavaş yakalıyoruz bir şeyleri. filmi anımsatacak orijinal vecizeler, paha biçilemez elmas niteliğinde benim için.
çatışma sahnesinde bilincini kaybedip elinde ışıkla "komutanım size telefonu getirdim." diyen er, olayın psikolojik boyutunu, askerlerimizin delirmekle, savaşmak arasındaki o ince çizgi üzerindeki duruşunu çok mükemmel anlatmış.
--spoiler--
kısacası bu film, yıllardır pişirilip pişirilip önümüze konulan 2.dünya savaşındaki dandik amerikan conilerinden uzak, bizden, bizi anlatan, yıllardır beklediğimiz nitelikte bir film olmuş.
tek eksik yanı; tüm türk filmlerinin sorunu olduğunu düşündüm "tek koldan hikaye". yani film kompleks bir takım olaylar çerçevesinde ilerlese, örneğin bir yandan komutanın doktorla olan intikam ilişkisi incelenirken, diğer yandan doktor'un sevgilisiyle ilişkisi, onu karakola göndermeden önce yaptığı konuşma...(örnekler dandik oldu ama anlatmak istediğimi anlattım sanırım.) gibi seyirciyi 4 koldan saran bir senaryo yok. zaten o da olsa 10 üzerinden 10'u hak eden bir film olurdu...