sevgiliye söylenebilecek güzel sözlerden biridir. yüzeysel olarak değil de derin manalarını ararsak etkileyici olur, fazla kullanımı kıroluğa gidebilir. *
(bkz: nefesim)
reklam ve klip yönetmenliği yapan levent semercibu filmde de sembolik kareler yakalamaya çalışmış ve o etkiden kurtulamamış olsa gerek.
bugüne kadar türkiye sınırları içerisinde yapılmış gerçeğe yönelik en iyi savaş filmidir. son 30-40 dakikası çok fazla karışık ve anlam veremediğim kaos ortamında geçmesi beni haylice gerdi. ağladım evet ama göz yaşlarımı silen yine kendi parmaklarım oldu.
adam-kadın ayırt etmeksizin ''vatan - sana - canım - feda'' demek istedim; koşulları düşündüğümde ise kırmızı tuborg ve sigaramı bitirmeye niyetlendim. şimdi sevgilim kollarında huzurlu ve güvendeyim.
askerin ve coğrafyanın sahip olduğu imkanları gözler önüne seren başarılı bir yapım. insanlar oraya filmde de dendiği gibi tatil yapmaya gönderilmiyorlar. ailelerini, arkadaşlarını, sevdalarını bırakıyorlar geride. ve aslında ne olacağını ve karşılarına neyi alacaklarını bilemeden gidiyorlar.
filmin eksikleri, hataları olduğu kadar dosdoğru yansıttığı ayrıntıları da var. kar üzerinde bölüğün yeşil kamuflajlarla olması gerçekten büyük bir hata. karlı arazi için beyaz kar kamuflajları mevcut. böylesine önemli bir hatayı nasıl yaptılar anlayabilmiş değilim. yüzbaşı ise gerçekten tam bir asker gibiydi. ne bir eksik ne bir fazla. hal, tavır, hareketleri, vurguları, muhabbetleri tam bir askeri anlatıyordu.
çatışma sahneleri ise çok başarılı. seyircinin hiç tahmin etmediği anda başlıyor. denebilecek pek fazla bir şey yok.
filmin içerisindeki nüansları yakalamak ise izleyiciye keyif veriyor. kadın terörist masada kanaması durdurulurken, televizyonda ülkesini güzellik yarışmasında temsil eden, başka şartlarda bir kadın beliriyor. 2 kadın arasındaki farkı çok güzel aktarıyor. türk bayrağını göndere çeken asker, kürtçe türküyle sevgisini dile getiriyor.* "göz yaşlarını akıtma ey güzel"
o bayrak uğruna orada olduğunun ve hizmetini, kanının son damlasına kadar yerine getireceğinin altı çiziliyor.
başka bir nüans; yüzbaşı başta askerlik hayatına sonradan katılan ve büyük sorumluluklar yüklenerek sınır karakollarına komutan olarak gönderilen asteğmenlerin ve orada olmak zorunda olan diğer askerlerin üzerinde baskı kuruyor. kurduğu baskı ise onları her daim ayık tutmak için. telsizde bahsettiği "kredi" konusu ise, telsizi dinleyen terörist grubu şaşırtmak amaçlı kullanılmış.
hele ki askerlerin anneleri ve sevdikleriyle olan telefon konuşmaları insanı içten içe burkan sahnelerin başında geliyor.
zordur askerde "iyiyim" demek. aç yatıyor da olsan "yedim, tokum" dersin. yutkunmaya izin vermeden "siz nasılsınız" sorusunu sorarsın ki, gözyaşlarını saklayabilmek için zamanın olsun. o veya bu, her milletten ananın askerdeki oğluna duyduğu sevgiyi öylesine güzel anlatıyor ki; yüreklere işleniyor sahne.
anne oğlunun sevdiği yemekten bahsediyor,
bir diğeri ağlamadığını yine ağlayarak söylüyor,
bir başka sevgili ise sevgisini kendi dilinde anlatıyor,
sevgililerini kaybeden askerler içindekileri haykıramadan gömüyorlar,
orayı anlamayan, bilemeyen, giden sevgililer,
t-shirt ü yıkamayıp koklayan bir anne,
yüzbaşının karısı ise "ben seni çok seviyorum, biliyorsun değil mi?" ile noktayı koyuyor.
öyle ya da böyle tüm duyguları birlikte yaşayan, sırt sırta vuruşan, birbirlerinin yaralarını saran, yeri geldiğinde aynı konserveden yiyen ve bu vatan toprağı için dökecekleri kanı düşünmeyen isimsiz kahramanların hikayesi bu film. onların hiçbiri otel odasında değiller. hiçbiri de yatmaya gitmiyorlar. davulla zurnayla uğurlanıyorlar. her an ölüm haberleri gelmesinden korkularak sayılır şafaklar.
oradakiler, karakolda şu anda 2-4 nöbetini tutanlar, bu ülkeye en çok emeği geçenlerden.
"büyük şehirlere aşk küçük gelir"
"bir karısı 2 çocugu 1 de yeni aldığı arabası vardı orhan'ın"
"öldün sen istanbullu, kahramanca ölmedin, arkadaşın uyudu diye öldün"
filmi birkaç defa izledim. ve her izlediğimde aynı şekilde etkilendim. filmde ne anlatılmak istenmişse başarılı olarak yansıtılmış ancak birkaç askeri hata var. karakol baskını haberi alınırsa veya tehlikesi varsa o askerler binanın dışında pusu atarlar. baskın sırasında kullanılan sabit makinalı tüfek uçaksavar mermileri atıyordu garibime gitti benim.
önemle belirtmek isterim film '93 yılına göre çekildiği için beyaz kamuflaj yoktu o yıllarda. o sebepten karda beyaz kamuflaj kullanmamışlar.
giriş ve gelişme güzel fakat filmin sonu içimi acıttı. komutan ve doktor un iç hesaplaşması sonucu komutanın askerlerini feda etmesi. ve şerefsiz teröristin yüzbaşıyı başından vurması..
film teknik destek görmemsine rağmen savaş koşullarını yansıtmayı başardı örneğin; silahlarda film hilesi kullanıldı (ateş animasyonları) film başında helikopter yerine teleferikten çekim yapılması gibi. böyle bir film amerikada çekilse ve amerikan ordusu anlatılsa para ve askeri mühimmat desteğinin allahını alır. ne yazık ki bizim ülkemizde sadece paşalar sinemaya giderek destekler. recep ivedik gibi dangalaklıkla 2-3 milyon seyirci yapan filme göre kaliteli izleyicileri varmış dediğim bir film olmuştur. ikinci filmin çıkmasını beklemekteyim ancak sanmıyorum bir daha böyle bir işe kalkışırlar mı. belkide tehdit edilmişlerdir kim bilir..
Bir şeyler anlatmaya çalışmış ama başaramış film. Çünkü kendileri de anlayamamışlar. Çok şişirilmesine rağmen 2 saatlik bir zaman kaybı. Film boyunca esip gürleyen bir yüzbaşının çatışma anındaki aczi, sağ kalmış üç-beş askerden birinin tuhaf Atatürk büstü kucaklama hezeyanı, çözülenmeye niyetlenip becerilememiş ruh halleri. Neresinden tutsam elimde kalan bir film. 8.1 diyor IMDB ama yarısı bile etmez. izlemeyin, hiçbir şey kaybetmezsiniz.
1-2 yıldır fragmanlarıyla insanları meraka gark eden, türk askerinin tarafından bakarak, güneydoğu'da yıllardır yaşanan savaşı küçük bir karakol özelinden anlatan film. filmin öncelikle sinematografik anlatımına baktığımızda, başarılı bir film olduğunu söyleyebiliriz. oyunculuklardan tutun da görüntü yönetmenliğine, görsel efektlerine kadar iyi bir türk filmidir. sadece çatışma sahnesinde biraz abartı vardı diye düşünüyorum. patlama ve vızır vızır kurşunların ışıkları anlamında. yoksa yaşanan çatışmanın yoğunluğuna hiçbi şey diyeceğim yok. bir de müzik konusunda bi şeye takıldım. filmin tema müziği bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama fazlaca schindler'in listesinden etkilenmiş gibi geldi. neyse.. film 1993 gibi pkk ile çatışmanın en yoğun olduğu dönemlerden birinde geçiyor. ve türk askerinin donanımsız karakollarda, baskın yiyeceğini bilerek hayatını sürdürme psikoljisini düşününce insan, içi titremeden edemiyor. şimdi, bugüne kadar sözlükte tartışılan bir sürü şey gördüm, okudum bazen kendim de içinde oldum bu tartışmaların. o yüzden şimdi biraz üstü kapalı yazacağım. film militarist bir film olarak değerlendirmek çok doğru değil, ama militarist ögeler barındırıyor. milliyetçilik dersen vatan var, bayrak var, atatürk heykeli var ama vatan millet sakarya diye bağırdığını düşünmüyorum gene de filmin.. -:(yeri gelmişken söyliyeyim, finalde büstü taşıma sahnesi nedir? var mıdır böyle bi şi, realitesi nedir. herkes bu sahneyi gözü yaşlarla izler, o ayrı. ama böle bi şi yok. kendinizi o karakol baskınındaki askerlerden birinin yerine koyun. baskın bitmiş, şoktasınız, herkes ölmüş, karakol harabe.. hanginiz böyle bi şi yapar, dürüstçe cevap verin.) önemli bi şey daha var filmde. filmin sonunda komutanını, orhan'ı ve diğer askerlerini kaybeden diğer rütbelinin, pkk militanına silahı doğrultup ama öldürmemesiyle verilmeye çalışan mesaja karnımız tok. 30 yıldır süren bu savaşta neler yaşandığını biliyoruz. bunu bi geçin.- ama dikkat edin asker çocuklara.. herkes evini, sevgilisini düşünüyor, konuşuyor. çünkü böyledir asker. kendi deneyimimden yola çıkarak söyliyeyim, antep'in suriye sınır karakolu'nda, 5,5 ay boyunca bir askerden bile vatan millet sakarya edebiyatı duymadım. herkes bitse de gitsek modundaydı. bu bi gerçek. ister sevin ister sövün. filmde de ölürsek şehit miyiz, uykuda ölürsek neyizlerin peşindeler çocuklar. bunlar gerçekçi diyaloglar. bunlar konuşuluyo çünkü askerde. film antimilitarist bir film de değil tabiki. küçük bir karakolda türk askerinin yaşadıkları anlatılıyor işte. ve gerçekçi bir dille. ama bu savaşta kimse haklı gösterilmiyor. çünkü yüzbaşı'nın da dediği gibi "savaşta ya katil olursun ya da kurban" neyse söylencek şey çok ama toparlıyorum... siz ölünce neler olacağını çok güzel anlatıyor yüzbaşı. 45 sn.lik haber malzemesi, geride kalanların feryadı vb. bunlar da çok doğru. gördük hepimiz bunları. ama bi cümle de şunu söylesenize artık; 30 yıldır iki taraftan da can verildi. niye? niiyeee?!!! bugün bu meselenin çözümü adına konuşulabiliniyor olması için bu canların verilmesi mi gerekiyordu? gerekiyor muydu?!! yarın kürtlere bu topraklarda bizim kadar özgür ve kardeşçe yaşanacak haklar verildikten sonra, dönüp bi arkaya bakıcaz heralde. bakın bundan seneler evvel kürt kelimesini telaffuz edemiyorduk! şimdi televizyon kürtçe yayın yapıyor. yarın kürtler ve türkler kardeşçe yaşayacak. bu olacak. peki ya ölen onca insan... hııı... bu savaştan çıkar sağlayanlar, körükleyenler, gencecik insanları ölüme atanlardan hesap sorulmicak mı? darbeci ressamlar gibi yargılanmadan yaşamalarına göz mü yumulcak. ya o ölen türk ve kürt çocukların sevgilileri, aileleri, çocukları.... ya onların acıları... ben size diyim, hepsine yazık oldu! devlet isteseydi, her şey daha farklı olabilirdi. bakın bugün devlet onaylasanız da, onaylamasınız da bi şeyler yapıyo, demek ki yapılabiliniyormuş. 30 yıldır aklınız nerdeydi!
cumartesi fox'ta 22:15 te veriliyor film. izleyin, çünkü bu konu hakkında bir daha böyle film gelmeyecek. osman sınav filmleri gibi ucuz kahramanlıklar yok. savaşta sadece sivilin değil, askerin de ölmesinin trajedi olduğunu anlatıyor bu film. o büyük gişeli rambo filmleri gibi askeri ölüm makinesi olarak göstermiyor. hemde bütün bunları hiç sıkmadan gerçekleştiriyor. ayrıca o çatışma sahnesinden ayrı film çıkar.
--spoiler--
bu filmde yandaşlık yok. bu film terörün en cafcaflı zamanında bir grup askerin ne zorluklarla vatan sağolsun diye sağ kalma mücadelesi. baktığın zaman bu konudaki politikaların ne kadar yanlış olduğunu da anlatabilen bir film. zamanında sırf kaçakçılık için yapılmış, savaş bölgesi için uygun olmayan dört duvar arasına o kadar insanı sıkıştırmak ölümlerini hazırlamaktır. sürekli saldırı konumunda olması gereken askerlerin günlerce geleceğini bildiği baskın anını bekledikleri ve bunların hepsinin gerçek olduğu için insanı tekrar tekrar düşündüren film. birde filmi bizim gibi taraflı bakmıyor diye karşı tarafa ait göstermek bana ilginç geldi. özellikle doktor ve komutanın telefon sahneside küfürlere takılmazsanız gayet önemlidir çünkü haklı veya haksız farketmez iki tarafında neden yaptığı, karşı tarafa tam olarak nasıl baktığını garip kavramlarla değilde net ve sade anlatabilmiştir. ayrıca sonunda hem komutanın hem de terörist grubun başının öldürülmesi bu savaştan kazanan çıkmayacağını güzel bir sonla vurgulamıştır.
--spoiler--
eleştirilmemesi gereken bir filmdir. ajitasyonmuş. 85-95 arası onlarca yaşanan hikayeden biri aslanım o. hangimiz dagcı komando olarak askerlik yaptı da böyle ahkam kesiyor. burda tsk yı ya da gariban diye tabir ettiğimiz asker kesimini tartışmak anlamsız. ortada bir gercek var ve bu film bunu yansıtıyor mu yansıtıyor. sistem eleştirilebilir tamam ama en basitinden filmde gerceklesen telefon görüşmeleri hangimiz etkilenmedi bundan.
empati kuranın hatta tarihsel empati kuranın anlayabileceği bir filmdir bu film.recep ivedik izleyin siz orda ne de olsa ajitasyon yok.
--spoiler--
-evet sen orda vatanı savunuyorsun ben senin sayende rahat uyuyorum dogru haklısın.
--spoiler--
belki de en can alıcı noktasında allahu ekber sesini duyduğum filmdir. hani gece kalkıp sevgilisiyle telefonla konuşmak isteyen asker kafasından vurulduğunda, işte o anda sabah ezanı başladı da tüylerim oldu diken.
"nasıl anlatırım burayı da ankara kadar çok sevdiğimi" dedi komutan.
-kayalardan oluşmuş dağlar için canını verdin komutan, daha ne anlatıcan *.
bir sürü yavşak, adi, şerefsiz, sağda solda karıyla kızla fink atarken, ana kuzusu bir kaç gariban orda can verecek. film yapacaklar, ne şiş yansın, ne kebap. sonra da adına vatan sağolsun koyacaklar, oldu. neden orda filmde öykülenenlenler arasında zengin çocukları yok? nerde bürokratların veletleri ? başbakanın çocuğu pembe teskere mi aldı ? neden gitmiyo askere? gariban ananın babanın iki tane evladı var, ikiside feda olsun, sonra ağlayan anaya sov yapma ,kalan evlada ananıda al git, askerlik yan gelip yatma yeri değil... ama oğlun yakının hısımın akraban alsın yürüsün. ne güzel memleket ya!!! işte bu gibi durumlarda memleketimin insanına diretilen, ezberletilmiş söz. demem, kesinlikle demem...
filmden elde edilecek para türk silahlı kuvvetleri' ne gideceği için reklamı fazlaca yapılmış, abartılmış filmdir.
hiç etkileyici değildi, konu yüzeysel olarak ele alınmış ve kopuk. çatışma sahnesinde ne olduğunu anlamıyorsunuz bile, oldu bittiye getirilmiş. sadece mehmetlerimize duyduğumuz sevgi filmi beğenme zorunluluğunu doğurdu bilinçaltımızda o kadar.şimdi oradaki türk askerlerinin yerine ingiliz askerlerini koyalım ve filmi değerlendirelim. sonuç?
yenilerde ortaya çıkan bir türk yapımı filmdir. içeriği ise doğudaki askerlerimizin terr örgtüne karşı mücadelesidir.askerimizin çektiği zorlukları çok iyi anlatmıştır.gurur duyuyorum.
amerikan savaş filmlerini ayıla bayıla izleyen türk ergenlerinin burda eleştirdiği film. E be amına koduklarım, siz sıcacık koltuğunuzda filmi ya da onları eleştiresiniz diye mi bu adamlar vatanı korkuyorlar! Vatan haini göt laleleri sizi.