konuştu/ konuşacaktı.
daha söyleyecek çok da şeyi vardı ve fakat susturuldu. henry david thoreau'nun civil disobedience'ında olduğu gibi yine de sadece bedeni hapsedebilirler, fikirleri değil.
ve bu fikirler dışarıda özgür olduğunu düşünen pek çok insandan daha özgür nedim'in beyninde.
eskiden otomobiline bomba koyup, bir köşede sıkıştırılıp öldürülen meslektaşlarından farklı olarak (abdi ipekçi,uğur mumcu, çetin emeç vs.) şimdi yargı eliyle susturulan aydınların son halkası.
28 şubat postmodern darbe ise bunun gibi tutuklamalar faili belli olan ve postmodern suikast olarak pekala tanımlanabilir. o cinayetlerin de failleri belli ya neyse. ama ışık sızar bir yandan hep. sussan da aslında daha çok bağırmak için güç topluyorsundur.
"dink cinayetiyle ilgili yaptığım soruşturma ve haberlerle polislerin en nefret ettiği gazeteci olarak tutuklanmayı bekliyor ve bazı insanlarla aynı meslekte olduğumdan dolayı utanıyorum" diyen gazetecidir. beklediği olmuştur.
tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilmiş gazeteci. daha neler göreceğiz bakalım. ileri demokrasinin bir çeşidi olsa gerek bunlar. çok ileri demokrasi hemde.
hrant için adalet için diyenler, ferit ilsever ve emcet olcaytu'dan aşırma tezlerle kontrgerilla hakkında yazı yazanlar, ne yazık ki diğer dalga operasyonlarında tutuklananlar ve gazeteciler için deniz yıldırım, ufuk akkaya, tuncay özkan için aynı vicdanı göstermemişlerdir.
araştırmacı bir gazeteci olmasının yanında cesur bir aydın ve vicdan sahibi bir insandır. kalp hastası eşini arayan polis memurlarının 'eşiniz kaçtı mı?' sorusuna, yeni kalp ameliyatı olan eşi 'eşim kaçmaz' demiştir. kızını okula bıraktıktan sonra evine dönen nedim şener, polislerle karşılaşmış, eşi ile yaptığı son telefon konuşmasında derecenin yerini sormuştur. çünkü evini aramaya gelen memurlardan birinin ateşi vardır ve onun ateşini ölçmek için dereceye ihtiyaç duymuştur. bu bile nedim şener'in sahip olduğu vicdanı göstermeye yeterliyken, polis arabasına bindirilirken sarf ettiği sözler 'hrant için, adalet için' bir yürek haykırışıdır. çünkü kitabında hrant dink'i öldüren maşanın arkasını deşifre etmiş ve bu yüzden yüzlerce yıllık hapisle yargılanmıştır. bu ülkede aydın olmak zordur ve uğur mumcu'nun haykırışı asla unutulmamalıdır. 'vurulduk ey halkım, unutma bizi!'
ahmet şık ve benzerleri familyası ile birlikte zamanında ergenekon tertibinin tacirliğini, şakşakçılığını yapmış, ergenekon'dan tutuklananları neredeyse terörist ilan edenlerden biri, "hrant sevici" gazetecidir.
fakat ne ironidir ki, şakşakçılıkları işe yaramamış keser ve sap dönmüş, günü gelmiş hesap dönmüştür. sıra bu radikal gazetesi ve ntv'nin holding solcularına gelmiştir. darbeciler, kemalistler, türkçü sosyalistler diye sürekli viyaklayan diğer neo sol tayfasına da sıra gelecek ve kendilerini bu cadı kazanının içinde bulacaklardır.
yukarda Allah var sevgili sözlük.. bu oyunlara alet olan polisler, bunları kurgulayan yöneticiler, maşa görevindeki yargı mensupları, paralı askerlik yapan basın yayın şakşakçıları yanarken altlarına odun atmak farzdır.
insanları sebepsiz yere evlerinden alanların vicdan denilen olguyla herhangi bir bağı olmadığını gösteren gazetecidir.
içeri alınırken hırant için bağırması beni kıl etti arkadaş bir susun ya zaten olayın haksız olduğunu biliyoruz bari haklı durumdayken demagoji yapıp sıçma.
korku imparatorluğunun toz bulutları üstüne çöken çok değerli gazeteci. şimdi sıra yılmaz özdil'de mi acaba?
edit: bizim sözlükte yeterli tepkiyi görememiş tutuklama, yazık.