bir sorgulama. haklı bir sorgulama. toplum olarak bunu yaparsak düzelebiliriz. hep çekememezlik, çekiştirme, kıskançlık, fesatlık üzerine kurulu sözde müslümanlar ülkesiyiz. ama en iyisi biziz! biz dostluğu bilmiyoruz.
çünkü emperyalizm öyle emretti dedi ak saçlı nine. daha kolay yönetilebilir daha kolay sömürülebilir ülkeler inşa etmenin yolu buydu. demokrasileri gelişmemiş, tahammül eşikleri çok düşük toplumlardı hedefleri ve çokta güzel başardılar. hani burda bazı tiplerin tamamen ırkçılıkla bağdaştırdığı faşizm kelimesi var ya, o faşizmin gerçek anlamı "tahammülsüzlük" idi bunu bile anlayamadık. fanatizm derecesinde partizanlaşma, ortak değerlerin pay edilip belirli gruplara zümrelere ya da ideolojilere mal edilmesi... işte biz bu yüzden birbirimizden nefret eder olduk. koskoca evrende bir toz zerresi kadar hükmü olmayan şu güzelim mavi gezegeni kendi cehennemimize çevirdik.
işin siyasi boyutundan ötede genel manada konuşmak gerekirse insan olarak varlığımız gereği buna fazlasıyla müsait olduğumuz için denebilir. yalnız bunu bir gerekçe olarak gösterip birbirimizden nefret etmek yanlış bir harekettir. ama edebiliriz de ve üstelik bu konuda özgürüz. zira ortada nefret etmememizi söyleyen bir kural, bir yasa da yok. bunlar için oluşturulmuş ahlak yasaları var ama bunlar yazılı kural değiller. dini olarak kutsal olarak kabul edilen kitaplar var. orada da iyilik övülüyor. ama biz yine de insanlık için yazılmış herhangi bir öğüt ya da yazılı bir yasa olmadığını düşünelim. buna rağmen birbirimize iyi davranmak zorundayız. zorunda demeyelim de, böyle olmalıyız. peki neden? çünkü bu güzel bir şey ve evrensel olarak da kabul gören bir hareket. üstelik insana bireysel manada kendini iyi hissettiriyor. örnek vermek gerekirse küçük çocuklara tecavüz etmek nasıl ki evrensel olarak kabul görmeyen bir hareket ise iyi davranmak ve nefret hissinden uzak durmak da böyle bir şeydir. bunun ötesi yok. başka bir şey yok. her şeye rağmen nefret etmekte özgürüz.