abilerine küstahlık yapacak kadar terbiyesiz,
pırlanta gibi bir insanı nesilcilikle suçlayacak kadar rahat,
msn den çıkarken bir iyi geceler demeyecek kadar gamsız, * *. *
ayrıca kendisi hakkında büyük bir sırrı da açıklamanın vakti geldi. kendisi boş zamanlarda atilla taş tan ham çökelek dinleyerek oynayan bir insandır. *
genç yaşına rağmen olaylara bu kadar sahip, bu kadar duyarlı yazar kişisi. onu görünce bu memleket emin ellerde diye pır pır ediyor yası bitmeyen yüreğim. "neden ben" demiş kendine sevgi pıtırcığım. son zamanlarda ben bu soruyu kendime sorar oldum.cevabını bilsemde soruyor işte beynim... seninle çok güzel çalışmalar yapıcaz biliyorum. seneye antep te kitap dağıtıcaz dedim, senin o çığlığın hala duyar gibiyim. ve inan ben sözümdeyim. klavyelerinden kan kusan o nick altı çetelerini de bekliyorum. ama biliyorm ki gelmeyecekler ve o değerli emeklerini(!) nik altlarında harcayıp kin kusacaklar yine. "siz bu işleri iyi bilirsiniz ne de olsa... hadi siz de haber verin birbirinize eksileyin şimdi bizi" diyerek yolumuza devam edelim di mi ama? entry girmeme kararımı senin için bir günlüğüne bozdum prensesim. sana dayanamadım sadece. ben gitsem de geride senin gibi aklı başında aydınlık dolu yüzlü gençlerimiz var içim rahat genç dostum. seni çok seviyorum. ve şimdi sadece uykum var, izninle.
her günün bitiminde şikayet edildi zamanın çabukluğundan. kolay değildi, bir gün daha bitiyordu ve hayat çalıyordu zamanımızı, ömrümüzü, sevdiklerimizi...
biz hırslıydık, direniyorduk hayata, gücümüz elverdiğince.
kimi zaman tek kaldık direnişimizde veya tek bırakıldık hayat tarafından.
uğurlamak daha bir acıydı gidenleri, çünkü hayat yolculuk biletini tek yönlü kesiyordu.
o yüzden biliyorduk gidenin gelmeyeceğini.
haykırmak istedik çoğu zaman, gidene gitme diye.
ama olmuyordu işte, hayat dev gibi bir çınarı bile sürükleyebiliyordu bir saatte...
bize de sadece bakmak kalıyordu arkasından ve gücümüzü toplayıp son kez bir el sallamak...
hayat buydu işte!
doğarken ağlıyorduk, yaşarken gülüyorduk şansımız varsa eğer, bazen gözyaşı çıkıyordu şansımıza...
bu döngü böyle devam ediyordu, hiçkimseden bir farkımız yoktu ve yitip giden sadece bir hayat oluyordu!
eğer bırakabilmişsek geride birkaç seven, ölünce de ağlatıyorduk...
yani doğarken de ölürken de ağlıyor ve ağlatıyorduk...
bize kar kalan yaşamımız boyunca kimleri gülümsetip, kaç defa güldüğümüzdü aslında...
hayat aynıydı işte, herkes yaşıyordu acıları, tek değildik yani:
hayatta öyle şeyler geldi ki başıma, bir şey olmuşsa mutlaka bir sebebi vardır, bunu öğrendim. ha bu demek değil ki hiçbir şeye üzülmemek lazım. sonuna kadar üzülmek, dövünmek ve hatta ağlamak lazım ki içindeki o kötü duygular dışarı çıkabilsin.
deli dolu caglarini yasayan liseli genclerin kendilerine ve yakin cevrelerine en cok sordugu soru. neden ben ? cünkü sen secilmis kisisin. ayrica; muhabeti hos olan yazar rafigim. kendisine zirve de cok is dusmektedir cok.
Neden ben? Neden ben? Kime olacaktı ki? Başkasına olsa o da neden ben diyecektir.Yani neden ben bitmeyecektir.Kendini düşünmenin ve bencilliğin daniskası aslında.
umarim zirvede söyliyemeyecegi bir nedenden dolayi herkesi ekmez. yok eger öyle bir durum olursa mesaj atmasi yeterli olacaktir. kisa bir sms örnegin; glmyrm. evet bu kadari yeterli olur.
güzel işler başardığını bahsettiğimizde mütevazilikten taviz vermeyen şeker arkadaşımız, canımızdır. neden o sorusuna burdan da cevap vermek istiyorum. "çünkü sen seçilmişsin.*" nanik.
"ben, hiç göremedim sizin gördüklerinizi. Sahip olduklarınıza sahip olamadım. Gülen gözleri olmadı çocukluğumun. Renkli hayalleriniz gibi hayaller kurmadım. Hayallerim hep siyahtı, kırıktı...
"hiç dokunamadım sizin dokunduğunuz ellere, yüreklere. Hiç içten gelerek sevdiğimi söyleyemedim en sevdiklerime...
"rüyalarım olmadı. Kabuslardan, hep başka bir kabusla uyandırıldım, gecenin sükûtuna hiç yakışmayan çığlıklarla ve hep titredim bir sarhoşun narasıyla...
"ben, düşlerimden düştükçe öğrendim çoğunuzun düşünerek öğrendiklerini...
"düştükçe büyüdüm. Hep bir yanım eksilerek. Bir acıyı başka bir acıyla eskiterek.
"karanlıklarıma yalancı mumlar diktim, küfrederek!
"hayatın neresinden tutunacağımı şaşırdım çoğu zaman. Derken aşka sığındım..
"ama aşkı güzel gözleri olan birinde aramadım. Tatlı heyecanlar yaşamadım.
"ben hep uzaklara aşıktım. Yaşadığım yerden çok uzaklara. Uzaklar vardı, orada her şey bambaşkaydı.
Ben yaklaştıkça uzaklar daha da uzaklaştı. Uzaklarım, hiç benim olmadı.
"ben, üşüyen düşlerime anlam kattım. Sizin gibi düşleyebilmek için..
"mutluluk sandığım her şeyin peşinde, avuçlarım açık, takıldım kaldım.
"bir avuç mutluluğa, mutluluktan uzak olan yanlarım adına sığındım...
"ben düşsel kurgularımda, savaş meydanında, onlarca ceset arasında unutulmuş, yara bere içinde can çekişen kimsesiz bir kimseciktim. herkes kendini tozpembe rüyaların içinde düşlerken:
ben, ölümün ansız misafirliğine çok erken tanık oldum, intihara, Peşi sıra yalnızlığa..
"ne için yaşadığıma dair cevaplar aradım; Buldum. Sonra korktum, anlamsızca ölmekten!
"elimi uzattım kendimden içeri, Cehennemi tattım: Sıcaktı; Günahlarım gibi...
"sonsuzluğa gömülmekten korktum, bir an önce nefeslere de anlam kattım.
"ben, gelecek düşleyemedim!
"geçmiş geleceğin aynasıymış öyle dediler. Benim düşlediğim geleceğin karşısına başı dik nasıl çıkardı ki geçmişim?
"kırık hayallere sarılmaktan, insanların gözlerinden kaçıp ağlamaktan çok sıkıldım, Yoruldum...
"yaşadıklarım yaşayamadıklarımdan; gerçekleştirdiklerim gerçekleştiremediklerimden daha mı önemli bilmiyorum ama Bugünlerde çaresizce uzaklaşıyorum her şeyden, Herkesten.
"ve ben, gizin içinde gizlenen bütün güzelliklerle, sonu sonsuzluk olan bir boşlukta yok olmak üzereyim...
postal yalamak için dakika sayan darbe hayalleri ile uyuyan demokrasiden nasibini almamış, her önüne gelen çocuk gibi dinci yaftası yakıştırıp kafasını kuma sokan ve tek yapabildigi iş ağız dolusu hakaret olan yazarcık.
yazarın 21. yy daki demokrasi anlayışına örnekler:
(bkz: #6607473)
(bkz: #6620214)
(bkz: kumda oynayan demokratlar)
yazar burada demokratlığı cin ali serüveni ile karıştrmıştır.
edit:
bu ayardan sonra yazar pirifani nicki altına şu kendi bacağına sıkan entryi girmiştir:
(bkz: #6344970)
(bkz: #5234769)
ne dediğinin ve neyi savunduğunun farkında olmayan boş beleş yazarcık.
pirifaninin yazdıklarını anlayacak kadar muhakeme yeteneği olmayan yazarın akşam akşam nasıl yapsam da pirifaniden aldığım ayarı çıkartsam girişiminin tarifsiz çabasıdır. yukarıda verilen bakınızları okumanız bunu anlamak için başlı başına yeterli olacaktır.
yazar burada pirifaninin işini kolaylaştırmıştır.
iNSANIN, KENDiNE SORMAK ZORUNDA KALDIĞI ZAMANLARDA; FAZLASI iLE iÇ ACITAN SORU CÜMLESi...
NEDEN BEN???
haykırdım gökyüzüne
ne cevap geldi ne ceza
ağlarken sonum sandım
çöktüm dizime yalvardım
söyle bana neden, neden ben?
yaraladım kendimi
kanattım iyileştikçe
intikam aldım, pişmanım
çöktüm dizime yalvardım
söyle bana neden, neden ben
****