sosyalliğin tanımına göre değişebilen cevap verilen sorudur zira bana göre sosyallik araştırıp öğrenmek ve kendini geliştirmekten geçer toplum bir noktada seni zaten kabul edecektir. fakat populist kültürün ve çok modern (!) yeni nesilin starbucksta içtiği kahve sayısı kadar sosyalibitesi vardır o ayrı.
zoraki gülümselere gelemiyorum.
içinde bulunduğum topluluğun aptal esprilerine ebleh ebleh gülüşmeleri esnasında kendi kendime " niye gülüyorlar lan buna bu sikikler. " diyorum.
cunku ustumden atamadigim aptalca bi utangacligim var birinin yuzune 5-6 saniyeden fazla bakamiyorum sesimi ayarlayamiyorum ya cok tiz yada cok bass cikiyor.ozellikle amfide oluyor bu sanirim amfinin akustigine henuz alisamadim. bir de birisi benimle henuz konusma girisiminde bulunmamissa onunla ben konusmam ama ilk atilimi o yaparsada susmam o ayri mesele.
çünkü 10 kişiden 8inin birbirine yalandan gülümsediğini, arkadan etmedikleri laf bırakmadıklarını ve çıkar ilişkisi olmadan hiçbir bağlarının olmadığını biliyorum. biri ben biri de kimbilir hangi gerçek yüzünü göstermeyen.
çünkü karşımda ki her insanda samimiyet arıyorum ve tahmin edileceği gibi bu samimiyet dediğimiz şey de öyle herkeste bulunan bir şey değil. e tabi sorarlar adama ''sen samimi misin peki?'' diye. cevap vermemek daha iyi galiba. hem ne demiş murat menteş, ''insan, kendi samiyetinin altını çizmeye kalkıştı mı, ister istemez üstünü de çiziyor.''
düzeni her geçen gün değişen özellikle özenti topluluklarının çoğunlaştığı yapmacık duygular yapmacık hareketler yapmacık konuşmalar ve özellikle çıkar ilişkileirinin bol olduğu bu çağda böyle bir çevrem olacak ve ben de böyle olacaksam evet asosyalim bunlara ihtiyacım yok.
ha şu var belkide benim çevremdekiler böyledir ama sonuç değişmiyor aynı kapı farkeden birşey yok. kimbilir belki daha temiz daha masum duygular taşıyan insanlarla karşılaşırız zamanla. o zaman sosyalleşirim. acelem yok. vadem yeterse ben beklerim. beklemek güzeldir; beklenen özelse.
"jean-jacques rousseau - yalnız adamın hayalleri" isimli kitaptan
-insanlar kardeşim olduğu sürece dünyevi mutluluklar tasarladım; bu tasarılar bir bütüne bağlı olduklarına göre, herkes mutlu oldukça mutlu olabilirdim; ancak aradıklarını gördüğümden beri, "bana özel bir mutluluk" fikri kalbime işlemiştir. işte o zaman onlardan nefret etmemek için, onlardan kaçmak gerekti ve hepimizin ortak annesine sığınarak, kollarının arasında çocuklarının darbelerinden korunmaya çalıştım; yapayalnız bir insan veya onların deyişiyle insanlardan kaçan, insan düşmanı biri oldum. çünkü en korkunç yalnızlık, bana ihanet ve kinle beslenen toplumsal yaşamdan daha tercih edilir göründü-
yürümek için bebek oluyorsun. işemeyi sıçmayı, ağlamamayı öğretiyorlar sana.
okula gidiyorsun, kafanı boş şeylerle doldurup ödül olarak takdirname veriyorlar.
asıl arkadaşlıkların olduğu lise döneminde ise aslında insanların ne kadar dedikoducu olduğunu anlıyorsun.
üniversiteye gidip istemediğin mesleğin anlamsız eğitimlerini alıyorsun. istediğin mesleğin gereksiz eğitimleriyle 4 yıl veya.
iş bulup çalışıyorsun, evleniyorsun. yaşlanıp çocuk sahibi oluyorsun ve ölüyorsun.
dinine bağlı isen cennet için iyi yaşıyorsun.
insanlar iyi olsun diye iyilik yapmak varken cennet için yapıyorsun.
sana yaşamak gibi bir ayrıcalığı veren için değil, cennet için ibadet ediyorsun.
asosyallik; herşeyi soyutlamak.
sinemaya gitmek mi sosyallik?
karanlık bir ortamda, kimse kimseyle konuşmazken aynı şeylere gülüp üzülmek midir sosyallik.
biri ağladığımı görürse o karanlıkta? ya da biri kanıra kanıra gülerken ki halimi görürse?
oysa ki evde tek başıma rahat rahat izlerdim filmimi.
istediğim cipsi yere döke döke yerdim.
insanların yüzüne gülüp
arkasından şerefsiz demek sosyallik belki de.
arkadaşlarınla oturup konuşmak...
futbol, kızlar, dedikodu... ya sonra?
playstation oynarsın arkadaşınla.
asosyallik olur adı.
zamanında herhangi bir sokaktaki sadece bir evde televizyon varken, insanlar televizyon izlemek için toplanmıyor muydu bir evde?
aynı hesap değil mi...
sokağa çıktığında
insanlara güzel görünmek için saçını düzeltmektir sosyallik.
bu kadar basittir. uyandığı gibi aynaya bakmadan sokağa çıkabilen bir sosyal var mı?
ya da arkasından söyleyebildiğini yüzüne söyleyebilen bir sosyal. yok.
paran varsa sosyalsindir.
çünkü harcayabileceğin paran vardır, lükstür.
ihtiyacın olduğu kadar paran varsa lüksün olmaz. olmamalıdır. kapitalizm sosyal olmayı gerektirir. olay bundan ibaret.