dersim katliamı ile ilgili bugün oluşan gündemin içyüz gerçeğidir.
eğer necip fazıl yazmasaydı, dersim konusu chp içinde kapatılır gider, bazı marjinal grupların aşırı iddiaları zannedilir, sağ kesim de kendi canı yanmadığı için olaya dönüp bakmazdı.
bu denli büyük ve uzun süren bir katliam ı sadece necip fazıl mı yazmıştır diye sorası geliyor insanın, elbette çok deliller vardır, yok edilen çok deliller de vardır, mühim olan bunca yıl sonra, en azından orada yaşananların günyüzüne çıkmış, çıkartılmış olmasıdır.
"... kimse de oy için yalvarmazdı." diye devam edecek cümledir.
şu anda televizyonlara çıkıp bu olayı dile getirmenin tek sebebi o bölge halkına iyi görünüp oylarını almak. yıllardır yapılan siyaset bu değil mi? bölge halkı ne diyorsa ona göre konuşup al oyunu.
bedelli çıkmayacak de, milliyetçilerin oyunu al, sonra alel acele bedeliiyi çıkar.
şimdi de dersim diyor, atatürk'e laf ediyor. hep aynı. değişmiyor.
şimdi,
bu meczup kişi, chp'ye olan kinini tüm kalemşorlüğü ile kusmuş ve bugünün sabık başbakanı'da bunları belge olarak kabul etmiş...
sicili bu kadar temiz(!) bir yazarın yazdıklarını belge olarak kabul etmek sadece ve sadece "deli saçmasıdır"...
dersim'i bir de topal osman'ın anılarından okuyun, turgut özakman'dan yararlanın, sabiha gökçen'den dinleyin.
bakalım necip fazıl'ın duyduklarını yazması mı? yoksa o günleri yaşayan, şahit olanların gördükleri mi daha gerçek?
iftiralar ile karartılmak istenen gerçek... ben yazmaktan bıktım ama, hala savunuluyor:
türklüğe hakaret dedikleri davalar, abdülhamid'in haklarını savunmak, atatürk'e hakaret dedikleri de chp eleştirileridir. bunlara ben de ilave edeyim: 83'te vahidüddin kitabından da hüküm giymiş ve içeri girmeden önce bir hükümlü olarak ölmüştür üstad.
necip fazıl niye türklüğa hakaret etsin, akıl var, mantık var? dulakdiroğlu beyliği çevresinden gelen 700-800 senelik bir soya sahip. ona saldıranlar da onun kadar türk mü, orası muamma...