taktire şayan sözlerdir. söylendiği yerde, tam gediğine oturan, üzerine başka kelam edilemeyecek sözlerdir. sözlerin anlamı, karşıdaki insanın algılama kapasitesiyle değişen, necip fazıl a hakkıyla 'üstad' dedirten sözlerdir.
Yüz Daha Versen Yüz Uman Yüzler Bilirim.. Yokuşlara Kardeş Olan Düzler Bilirim... Dünya Öküzün Üstünde Derler Ama, Dünya`nın Üstünde Nice Öküzler Bilirim...
yazar(cık) dediğin çıktı aynı toprağın bağrından,
siz annelerinizin memelerini emerken o süt içmiyordu biberondan.
belki siz(in) değil ama,
atalarınızın da adı geçer bu mısralardan...
o kadar parlak cevapları vardır ki, kısa zamanda efsane olmuştur. ingiltere'de shakespeare, italya'da dante neyse, türkiye'de necip fazıl için anlatılanlar da odur.
çoğu doğru değildir bu sözlerin. ama halk hayali onları yakıştırır ve ona maleder.
"örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de ya satılıktır ya da kiralık" diyerek başı acık bütün kadınlara orospu diyebilecek kadar yozlaşlaşmış, alçaklaşmış, beyni örümceklere teslim olmuş, kendini bir bok sanan, ve bazı gerizekalılar tarafından yüceltilebilen bir hayvanın ettiği laflardır.
"Türbanı kaldırarak neyi kaldırmak istediğinizi biliyoruz!" diyebilecek kadar alçaklaşabilen ve herkesi kendisi sanmış bir ırz düşmanının sözleridir.Evet,başı açıktan tahrik olan dengesiz kişilik başı açık kadınlarımızın namusuna laf eder,daha doğrusu ırzı için tehlike arz eder.
bu kendini bilmez bohem çocuğunun ulu öndere "maymun" demişliği vardır.bu kadar gerici bir zihniyete sahip olan herkes ortaya komik laflar çıkartabilir elbet.eceli geldiği için cami duvarına işemekte olan bir it olmakla birlikte gericilikten arınmaya çalışan türk dünyası için büyük tehlike arz eden düşüncelere sahip islam sentezcisi bir kişiliktir.buna üstad diyenden uzak durmak gerekir.
benim gözümde menderes kitabında hüseyin üzmez'le ilgili bir satırı yoktur. "cinnet mustatili" kitabında vardır. orada da "her şeyine kefilim" demez. "şu gence bir bakın, onu tahrik etmeye gerek mi var?" der...
--spoiler--
Bir yaz günü sofra kurulmuş her şey hazır...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, masanın üzerindeki içi su dolu "içki şişesi"ni görünce sorar: "Bu ne?"
Cevap verir, oğlu; "Soğuk su için buzdolabına ancak bu şişeleri koyabiliyoruz..."
itiraz eder üstad: "Olmaz!"
izaha çalışır oğlu "Baba inan çok iyi temizledik, bol sabun ve kaynar suyla yıkadık"
Üstad yine "olmaz" der ve şu ibretli sözler dökülür ağzından: "O halde oğlum; yarın bir lazımlık bulacak, bol sabun ve kaynar suyla yıkadıktan sonra çorbanı da bu lazımlıkla içeceksin! içebilir misin? Hiçbir mahzuru da yok... Amma velakin; mantığın kabul etse de, ruhun kusar bu çorbayı!"
--spoiler--
çok ince ve güzel bir düşünce... hep düşündürmüştür beni.