2-Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek:
"- Birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın" der.
3-Üstad'ın çalışma odasına giren bir yazar üstadın çalışma odasına göz attıktan sonra:
-Hayrola üstad çalışma odanda hiç kitap yok, siz hiç kitap okumaz mısınız? diye soru sorduğunda, Üstad şu cevabı verir:
-Sen hiç süt içen inek gördün mü?
4-Necip Fazıl şeriatçı olduğu iddiasıyla tutuklanır.Çıkarıldığı mahkemede suçsuz olduğunu söyleyip tahliyesini ister.Kendisine reva görülen haksızlık ve zulümleri öyle canlı bir üslup ile tasvir eder ki,mahkeme heyetindeki kadın hakimin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlar.Bunun üzerine şairler sultanı,hanım hakimi salondakilere göstererek konuşmasına devam eder."işte şeriatın bir sırrı daha tecelli etti: Kadından ceza hakimi olmaz.."
5-Necip Fazıl'a, "Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?" diye sormuşlar. "Evet geçirir" demiş. Bunun üzerine "deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?" demişler. Necip Fazıl, ilahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş: - Ne
deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin göz bebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir...
6-Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapıyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış. Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek:
-Hangi gazeteden bahsediyorsunuz? demiş.
Necip Fazıl sormuş:
-Siz ne iş yapıyorsunuz?
-Keresteciyim.
-Belli, otur!
7-Mahkemede hakim, Necip Fazıl'a:
- Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?
Necip Fazıl sorar:
- Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
8-Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp:"Üstad", diye sormuş
"Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik.
" N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
"Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.
9-Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil
.Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:
-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış:
-'Aaa Nazım sen bilmiyormusun Hayvanlar oruç tutmaz...
10-Nur Harmanı'nın pırıltılı kalemi Necip Fazıl'ın da içinde bulunduğu uçak, Yeşilköy Havaalanından kalktıktan kısa bir zaman sonra arızalanır ve geri döner. Havaalanındakiler merakla, "Ne oldu, nasıl oldu?" diye sorarlar. mübareğin cevabı hem teslimiyetçi hem de hikmetli: "Ahirete kabul etmediler, geri döndük."
11-Üstad’a sorarlar:
”Üstad özel arabanız yok mu?”
Keskin zekâ küpünün verdiği cevap hikmet doludur:
”Ona en son bineceğiz.”
12-Üstad Yenilgi ve mağlubiyeti kabul etmezdi. Bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören bir hayranı (bazı rivayetlere göre onu sevmeyen biri) sorar:
- Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?
Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir.
- Kovdum gitti, der.
13-Bir edebiyat toplantısı sırasında Nazım sahnede şiir okur ve akabinde oturan topluluk içinde bulunan Üstad'ı sahneye davet eder ve Üstad'a şöyle bir teklifte bulunur:
-Birtane ben kendi şiirimden okuyayım, bir tane de sen kendi şiirinden oku.
Üstad kendi şiirini okumayı pek doğru bulmadığını söyler ve Nazım'ı kendi silahı ile vurmanın tadını hissedercesine teklife teklif ile karşılık verir:
-Ben senin şiirinden bir tane okuyayım sen de benimkilerden bi tane oku
Nazım bu teklifi kabul eder ve başlar Üstad'ın 'Ölünün Odası' şiirini kendine has üslubu ile okumaya. Şiir biter salonda bir alkış patlar. Sıra Üstad'a gelmiştir. Üstad nazımın sonu 'in-çık, çık-in" şeklinde biten şiirini düz bir şekilde okur ve bitirir. Salonda derin sessizlik....
Üstad nükteyi patlatır, noktayı koyar;
-Bak Nazım! Benim gibi adam senin şiirini okuyor yine de bi şey olmuyor.
14- Üstada bir konferans sırasında bir genç sorar:
-Osmanlı emperyalist değil miydi?
Cevap dikkate şayandır:
-Evladım eğer Osmanlı emperyalist olsaydı şu anda bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardın.
15- Yine mahkemede savunma yaparken bulunduğu knumdan ve etrafında gelen tepkilere sinirlenen necip fazıl kendisine hakim olmayıp "buradakilerin yarısı eşşektir" der. buna oldukça sinirlenen hakim sözünü geri almasını söyler. Üstad bu tükürdüğünü yalar mı? keskin zeka küpünün verdiği cevap : -"Tamam,sözümü geri alıyorum buradakilerin yarısı eşek değildir.''
16--Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış...
Çıkıp herzamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş...
Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Prefesör, Necip Fazıl'a
'Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz... Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir... bu ne demek oluyor? '
Necip Fazıl'ın cevabı parmak ısırtacak bir cevap olur 'Benin geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece kediler ve köpekler kurcalar.'
17- Bir gün büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'e sahilde rastlayan bir hayranı;
''Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz ama şu ....... tarafın olmasa diye tenkit eder.. Bunun üzerine Necip Fazıl tebessüm ederek:
''Şu boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi? işte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır.'' der...
18-Necip Fazıl üstada bir gün sormuşlar: "Neden sigarayı bu kadar çok içiyorsunuz?''
-Benim için yanan bir tek o var" demiş.
19-Necip Fazıl’ında katıldığı şiir yarışmasının sonuçları belli olmuştur. Ancak henüz üstad sonuçları öğrenememiştir. Bir dostu yanına gelir ve: "Üstad yarışmanın sonuçları belli oldu" der. Necip fazıl: " ikinci kim oldu?" diye sorar! Dostu donar kalır! Çünkü, birinci Necip Fazıl Kısakürek olmuştur
Bir gün bakmışlar üstad batak oynuyor, talebeler hemen sormuş: 'üstad ne ayak, sana yakışıyor mu?'
Üstad da demiş: 'ben bataklıkta yetişen bir gülüm, bakmayın bana."
necip fazıl bir dava sebebiyle mahkemede sanık sıfatıyla ifade vermektedir. hakim, üstad'ı aşağılamak maksadıyla onun hapishane şartları sebebiyle uzamış sakallarıyla dalga geçer ve maymuna dönmüşsün necip der. üstad da durur mu yapıştırır cevabı:
- geçen gün masada açtığım floş rua'nın acısını mı çıkarmak istiyorsun yarrağım ?
üstad bir gün adnan menderese mektup yazar. ''Bana şu kadar para verirseniz kalemimi sizin için oynatmaya hazırım'' diye. Talebelerden biri sorar, üstat neden bir başbakandan para istiyorsunuz,hani özgür ruh, hani üstadlık hani dava adamlığı? diye. Üstad döner ve şöyle der,verdiği cevap yıllar yılı akıllardan silinmeyecek derecede sarsıcıdır ; '' ne diyon lan piç,sen kendi işine bak...'' işte dava adamlığı,işte milli şuur...
Altan Deliorman da bir ayarını anlatıyor:
Necip Fazıl, Yeni istanbul Gazetesi’nde yazarlık yapmaktadır. Aylardan Ramazandır, vakitlerden öğle vakti. Necip Bey, bir tepsi içindeki öğlen yemeğini yemektedir. Birden gazete görevlileri içeri girer misafirleri olduğunu, içeri aldıklarını odaya gelmekte olduklarını söylerler. Laf ağızlarında kalır, ziyaretçiler içeri damlar. Necip Fazıl hemen yemek tepsisini karşı masada oturan arkadaşının önüne sürer ve misafirlerine “işte bunlar böyledirler, ne Ramazan bilirler ne oruç, ne olur kusura bakmayın” der.
Büyük doğucu'larca aklanmaya paklanmaya devam eden şahsa ait sözde ayarlar. Buraya binlerce kaynak aktarsam da,bu insanların diyeceği şey şudur; 'ne yani kaynak olarak kemalist safsatalarını mı gösteriyorsunuz?' Öyle değil işte kardeşim; adnan menderes döneminden necmettin erbakan dönemine kadar necip fazıl'ın nerelere gittiğini,neler söylediğini,nasıl bir yol izlediğini otur da tarafsız bir şekilde araştır. Ben incelediğim zaman her dönem 'hükumetlerden para söğüşlemeye çalışan' bir adam görüyorum.
*Necip Fazıl'ın M.Kemal Atatürk'e övgülerini de biliyoruz,gençlik yıllarında cumhuriyet inkılaplarını hararetle savunuşunu da, sonrasında dinsiz,allahsız kitapsız diye yaftaladığı Chp'ye üyelik başvurusu yaptığını da...
-Kaynak olarak Sinan Meydan'ın el cevap kitabına bakabilirsiniz. Bu linki de şimdi okumak isteyenler için bırakalım.
içinde kimi küfürbaz eblehin pek beğendiğini ifade ettiği sözde ayarlar da olan laf salatasıdır.
eh, ne diyeyim? herkesin beğenisi kaç kuruşluk kıratı olduğunu gösterir. şu soytarının beğendiği lafa bakın!... ancak ilkokul çocukları arasındaki sümüklü, ebleh, yavşak tiplerin içinde zeka alameti bulduğunu sanabileceği bir laf işte... (bkz: yobaz ve zeka)