ne yazalım

entry1 galeri0
    1.
  1. bir öykü;

    O boş duvarın bana bakışını hiç unutamam. O kadar çaresiz, boş, soğuk, ne diyeceğini bilmeyen, tıkanmış bir bakışı vardı ki bozulmadan edemedim. insan düşünmeden edemiyor aynı şeyi ben telefonuma yaptığımda acaba oda bana karşı benzer hisler beslemişmidir? Ne de olsa saatlerce baktım durdum. Minimumda tuttuğum ekran ışığını arttırarak yaptım bunu, belki bir ilham gelir belki o satırları doldurabilirim diye olmadı ama. artan ışık sadece çaresizliğimi daha bir gözler önüne serdi. kendi öz telefonuma karşı mahcup oldum da bu duvarın benle ne alıp veremediği var arkadaşım. sanki iyi sıvalanmamış pürüzlü yüzü birazdan dile gelecek. gelsin zaten beklemedeyim yani gelsinde biz de bilelim neymiş derdi. konuşsa dertleşse belki bende açılacağım, atıcam o mesajı rahatlıcam. ah bu duvar benimle bu problemini bir çözebilse ben de kendi dertlerime tekrardan dönebileceğim. o bütün gün atmak için hazırlandığım mesaja geri dönebileceğim. bütün günümü ayırdım bu mesaja ama sonunda gene bu duvar kardeş ile başbaşa kaldım.

    senaristlerin “yazar tıkanması” diye bir hastalığa tutulma durumları varsa benimde kesinlikle bir mesaj tutulmasına maruz kalma durumum var. neden yazamıyorum çok mu kendimi zorluyorum yoksa! gelecek mesajdan mı korkuyorum ya da gelmeyecek mesajdan mı! yani düşün duvar kardeş, kendini bir telefonun “dlink” sesine programladığını düşün. kafamı bu kadar karıştırmasa bende zaten seni rahatsız etmem ama bide şöyle düşün; hani senin evin içinde kalan kısmına biz bütün müntezamlığı gösteriyoruz ya, boyuyoruz sonra resim asıyoruz, tabloluyoruz ama dışarda ya bir sarhoş ya da bir köpek gelip sana işiyor. hah işte oda benim panjurlarımı maviye boyarken, yüreğimin tam ortasına bisiklete binen siyah beyaz bir çocuk fotoğrafı asarken, bir yandan üstüme ılık ılık işiyor. böyle kabalaşmak istemezdim ama durum buyken bu cidden.

    ben bu mesajı o hiç önemsemese de zaten atıcam sorun bunları düşünürken ne atacağımda. yani kafamın içinde sürekli odak noktası ile bildiğin köşe kapmaca oynuyoruz ve ben hep ebeyim. kimsenin ebesine bile küfretmem artık, neden diye sorma bende ilişki kuramadım etmem artık.

    telefonu yine elime alır gibi yapabilirim ama burda seninle olan şuan ki muhabbetimi tam olarak kesmek durumunda kalabilirim, bak artık bana boş boş bile bakmıyorsun. umutsuz gibi bakıyorsun buda bir şeydir yani gerileme kaydediyoruz senle. ben genel olarak hayatın çok gerisinde kaldığım için senle olan ilişkim hala bu durumun biraz daha önünde gibi duruyor. ben kaybedebilirim ve sen beni sarılarak teselli bile edemeyebilirsin ama ne gerek var ki zaten buna, bana temas etmeden geçip giden bir hayat var ve ben ona bir mesajla sarılmaya çalışıyorum onuda yapamıyorum.

    bu kadar yitik ve bitik birinin hala mesaj atmak için bu kadar şartlanmış olmasını yadırgayabilirisn, bu durumun geçici olabilmesi, o meajın atılıp burda sohpetimize kaldığımız yerden devam edebilmemiz için belki de bana biraz yardım bile edersin. yani ben bu işlerde biraz kötüyüm ama illaki iki aşık gelip isimlerini sana yazarken farkında olmadan sana aşklarını fısıldamışlardır. sen nelere şahit olmuşsundur, hangi aşkları köşende bucağında saklamışsındır allah bilir. o yüzden bana yardım bile edebilirsin.

    durumu en nihayetinde şöyle özetliyebilirim mesajı atacağım kişinin doğum günü bugün, yani süremiz kısıtlı. başta şöyle bişeyler yazdım ; “her insanın ölümü kendi küçük kıyameti ise, senin nefes aldığın ilk gün benim evrenimin oluşmaya başladığı gündür. o gün yıldızlar yörüngelerini buldu, mevsimler şekillendi…” gerisini getiremedim. sence bu ona yeterli mi? yani iyi yazmak konusunda iyi değilim biliyorum ama iki boyutlu olan bir araya geldiğinde anlamlı olan halk arasında ‘yazı’ olarak tabir edilen insan icadı şu şeyden başka birşey yok gibi elimde. hediye bile alamam zaten ne alabilirim ki? insanlara değer biçemem, hele ki ona!

    ona hep fotoğraflarında ki kadar mutlu olup olmadığını sormak isterdim biliyor musun! o kadar mutlu ise ben mesaj felan da atmazdım ona, o fotolardakinden daha fazla mutlu edebilecek biri yok çünkü. o kişi bende olamam diye düşünüyorum.

    bak gene sustun ve hiç yardımcı olmuyorsun. tamam olmak zorunda değiliz ama burda tatlı tatlı konuşuyorduk ve ben ilk defa evin bir bölümüne içimi açıyorum. şu mesaj işini halledelim zaten senle bir kaç gün sürecek olan geri mesaj bekleme seansımız var. kusura bakma aynı yerde yaşıyorsak e o kadar da birbirimizi taşıyalım. hem sana bir daha çivi mivi de çaktırmam.

    bir insan düşün ki kendini bütün herşeyden daha değersiz hissetmene sebep oluyor. onun bu ilgisizliği ya da seni göremeyişi seni hayatın içinde akıp giden herşeyin ortasında sabit olarak bırakıyor. ben bir dere olsaydım herkes bende iki kere yıkanabilirdi muhtemelen. bu kadar önemli olmama da gerek yok zaten onun hayatında bir noktada kendimi sabitleyebileyim ölümsüzlüğün formülünü bulmuş olurum. bilim adamları boşu boşuna çalışıyorlar bence kendine yabancı binlerce insanla binlerce yıllık ölümsüzlüğü geçirsen ne olur ki? hç bir anını dondurmak istemeyeceksin.

    konuyu dağıtmayalım beni konuşmaya zorluyorsun hadi ne yazalım?
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük