uzun karanlık yol kenarlarında kavak ağaçları vardır. yeryüzünde ne kadar çok kavak ağaçlı yol kenarları vardır kim bilir? kim bilir, bu yollar, kenarlarındaki kavak ağaçlarıyla, kaç asırdan beri,yeryüzünde hışırdayıp gitmektedirler? yolların kenarlarında kavak ağaçları, yüksek başlarında tir tir titreyen telli yapraklarıyla kımıldamadan, elleri önlerinde kavuşmuş dururlar. oldukları yere çivilenmişlerdir. ne bir adım atabilirler, ne oturabilirler, ne birbirleriyle konuşabilirler, ne yoldan geçenleri çağırabilirler. yalnız rüzgarda yaprakları hışırdar, ayışığında yaprakları ışıldar. yalnız fırtınada iki yana ağilirler. ve asırlarca böyle, yürümeden, düşünmeden,karşılıklı iki yana eğilip yaşarlar.
kavak ağaçlarının köküne,baltaların çelik ağızları iner. kavaklar ses çıkarmaz. parça parça doğranıp ocakta yakılırlar. kavaklar bir şey yapamaz. yanmamak için direnç bile göstermezler. kavak ağaçları acı bile duymazlar. yalnız uzun, karanlık, rüzgarlı yollarda karşılıklı iki yana eğilerek asırlarca dururlar...
iyi ki, kardeşim, iyi ki, iki gözüm, iyi ki, ağabeyim, kavak ağacı değilim. elbette kavak ağacı olarak dünyaya gelebilirdim. değil mi? acı çekiyorum, sorunlar yaşıyorum; ama yine de iyi ki insan olmuşum. *