"ne mutlu türk'üm diyene" sözünü ayrımcılık olarak yorumlayan vasat zekalara yapılan bir hatırlatma. eğer "ne mutlu türk'e" denmiş olsaydı, evet, etnik bir gönderme sayılabilirdi. fakat cümle bu değil. 'diyene' var. demeyene birşey yok.
ne mutlu türk'üm diyene. bunu kabul etmek bazı hainler için ne kadar zor olsada ne mutlu türk'üm diyene.
bunu anlamayıp hala konuşanlarda olsa da o patatez beyinlerine kazımak lazım. türk'üm diyene demiş.
utanmadan açık açık asimilasyon yapmaya çalışmaktır. zenci adam niye türk' üm deyip mutlu olsun. önemli olan insan olmakta.
- çok mutluyum steve.
+ neden jason?
- türk' üm diyorum mutlu oluyorum. zuhaha. bak gördün mü?
+ ben de deneyim. türk' üm. zuhaha. harbi çalışıyor bu. denendi %100 çalışıyor.
burada ki "ne mutlu" kavramı zaten " helal olsun lan sana" gibi birşeydir. ırkçılık yok burada. atatürk ırkçılık yapıyor olsaydı buna karşı çıkacak hiç kimse zaten bugün yaşamıyor olurdu:)
bu söz başka türlü olsa acaba türkler nasıl karşılardı.
samimiyetle bir empati yapalım : ülkeyi kuran çoğunluk xxxler olsaydı ve ülkenin adı Xxxiye yapılsaydı , Ataxxx çıkıp 'Ne Mutlu Xxxim Diyene' deseydi bu türkler tarafından sorunsuz kabul edilir miydi ?.
cevap evetse bencede Ne Mutlu xxxim Diyebilene !
anlaşılması zeka isteyen sözlerden. bir liderin aşırı olmamak kaydıyla milliyetçi olmaşı şarttır ve Atatürk de bunu tam kıvamında, yerinde kullanarak dehalığını göstermiştir.
"ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur. memleketiniz sizindir, türklerindir. bu memleket tarihte türktü, o halde türktür ve ebediyen türk olarak yaşıyacaktır." 1923 - m. kemal - reisi cumhur
"bu ülkede sadece türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur." - ismet inönü - başvekil
"türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. saf türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı" m. esat bozkurt - adalet bakanı
(orhan perver floydian, 19.11.2009 15:27)
2. dünya savaşı sırasında, hitler'in yahudileri katlettiği dönemde, genç türkiye cumhuriyeti'nin almanya büyükelçisi, alman hükümetine şöyle bir başvuruda bulunur: osmanlı imparatorluğu döneminde anadolu'ya sığınan yahudi göçmenler vardır. (bkz: sefarad) bu insanlar yıllarca bizim topraklarımızda yaşadılar ve bir kısmı daha sonra avrupa'ya döndüler. alman topraklarında şu anda yaşayan ve aynı zamanda türk vatandaşı olan yahudiler bulunmaktadır. biz, bu vatandaşlarımızın can güvenliği için, onları türkiye'ye göndermek istiyoruz.
alman hükümeti, o zamanki dengeleri de göz önünde bulundurarak bu talebi olumlu karşılar. türk büyükelçi, elinden geldiği kadar yahudi'yi kurtarmak için, kendilerine başvurulmasını ister. yalnız bir şart konur, türk vatandaşı olduğunu ispat edecek her yahudi, en az bir cümle de olsatürkçe konuşuyor olmalıdır.
yüzlerce yahudi başvurur, türk vatandaşı olsun olmasın; kuyruklar oluşur büyükelçilik önünde. ve yahudilerin hepsi bir cümle kurar, imzasını atar ve özgürlüğüne kavuşur.
ilkokulda hafta içi her gün okuduğumuz andımızda yer alan son cümle ile anlamını dahi bilmediğimiz bir ezberle yıllarımızı geçirdik. ne mutlu türk'üm diyene, diyebilene cümlesi bazıları için bir gurur belirtisiyken bazıları için ırkçı bir slogan olarak benimsendi. milli şuuru aşılamak için gerekli olduğu açıklamaları getirildi ama asıl ayrılıkçı söz 'ne mutlu türk olana' da diretmekti.
türkiye'yi sevmek, uğruna can verebilmek için ırkın, kanın, dinin önemli olmadığını anlamayan ve hiçbir zaman anlamayacak olan, türk olmayanları ötekileştirmeye çalışan bir söylemdir.
türkiye'de yaşayan bu ülkenin sefasını da, cefasını da çeken birine belli şartlar altında 'ne mutlu türk'üm diyene' dedirtmek normal karşılanabilir ama 'ne mutlu türk olana' dedirtmek tamamen faşizan bir yaklaşımdır. türkiye'de yaşayan çerkesi, arabı, kürdü, lazı hiçe saymaktır. ırkla, kanla övünmenin bizi bir yere taşımayacağını bilmemektir. her şeyden önce insan olunması gerektiğini unutmaktır. her millet tarihiyle, atalarıyla gurur duyuyordur. öyle ki türkiye'deki her etnik grup için kendi tarihi dışında osmanlı da ayrı bir övünç kaynağıdır. asıl mesele osmanlı'nın 600 yıl gibi uzun bir zaman diliminde o kadar farklı etnik grubu nasıl bir arada tutabildiğini anlamaya çalışmak ve ırkçı söylemlerden uzaklaşıp önce insan olmayı başarabilmektir.belki o zaman tarihiyle gurur duymayı hak eden bir türkiye olabiliriz.
anlayamayanlara ukteyle baktığım olaydır. size türküm demezseniz mutlu olmazsınız diyen mi var da batıyor size bu laf biz türküm diyip mutlu oluyoruz siz de kürdüm diyip mutlu olun bunu engelleyen durum mu var ortada. art niyetli olduktan sonra herşey batar insana.
sözde birşey yok onu dağa taşa yazan olup olmadık yerde herkesi kullanmak zorunda bırakanların bir bildiği olduğunu düşündüğüm söz. başarılı da olmuşlardır. şimdi bazı kendini bilmezler bu söz sayesinde tüm türk milletine düşman olmuştur. hatta bu devirde türk olmak bile suç olmuştur.
ne mutlu türk doğana değildir sözün anlamı bunu doğru tartmak gerekir ne mutlu türküm diyene farklı bir kavramdır. bu tip millet anlayışı için ernst renan'ın kullandığı bir cümle vardır ki bu cümlenin benzerini atatürk'te söylemiştir. Bu cümle şudur: insan ne dilinin ne dininin ne ırkının ne nehirlerin izlediği yolun ne de sıradağların esiridir bir birini seven temiz kalpli insanlar öyle bir manevi şuur yaratır ki buna millet denir.
doğru tespittir. yanlış olsa dahi burası türkiye, adı üstüne türkiye. laz, çerkez, kürt veya ermeni dahi olsan burası türkiye. bu devletin toprakları içerisinde öyle çerkez kürt vs. milliyetçiliği yapmak biraz sıkar efendim. ne mutlu türk'üm diyene, ne yazık 'ben türk değilim işteeeaaa' diye bağıran yosma beyinlere.