Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
ahmet hamdi tanpınar'ın zamana karşı tereddütlü bir bakış fırlattığı muhteşem şiiri.
"ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında..." kuantum fizikçileri bu şiiri görse işte budur derlerdi.
sükutu öğüten bir baş, murada ermiş abasız, postsuz bir derviş... mavi, masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim.. şair bu dizelerini astral bir seyahatteyken yazmış gibi. hem kendinden geçmişlik var hem kendini bilmişlik.
şiirin bütünü bir kadeh ve sözcükler bu kadehi dolduran mey. alkolsüz sarhoş olmak isteyen ve derinlerde yüzmeyi sevene bir hediye... belki de üstad gibi mezar taşınıza yazdıracağınız bir cümle:
"ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında"
zamanın, aslında ne içinde ne de dışında olunabilen bir kavram olduğunu açıklayan şiirdir.
şairin zamanı hayatla ölüm arasındaki yekpare geniş bir anın parçalanmış akışı şeklinde nitelendirmiş olması da bu yüzdendir.
fikrimce insanoğlu bu akışta, hayatın akıntısına kapılmamaya çalışmaktadır. gösterilmeye çalışılan da bu.
Bu şiirin bu zamana kadar doğru dürüst bestelenmemiş olması beni üzüyor. Bestelense eminim ortaya çok hoş bir şey çıkacaktır. Fakat Neden güzel şeyleri asla değerlendirmiyoruz?
"Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil."
ahmet hamdi tanpınar'ın şiiri. şiirin ilk iki dizesi olan " ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında " sözleri, şairin mezar taşında da yazılı. dikkatle okuyup düşününce sanki einstein'in izafiyet kuramı ya da zaman hacim ilişkisi gibi, edebiyattan ve ölümden uzaklaştırıp bir fizik konusuna götürüyor.