Seni çağırıyorum başkası geliyor
Üzerinde senin elbisen
Senin sevdiğin koku teninde
Dudaklarında aynı renk
Saçlarında aynı ışık
O eski büyük deniz fenerlerinden kalma
Ve yanıp sönen bir ilk çağ yeşili gözlerinde
Tutup ellerimden bir yerlere götürüyor beni
Bir karanlık zamanlara götürüyor
O Tanrıların çok olduğu bir çağlarda yaşıyoruz
Altın taslar dolusu şaraplar içiyoruz,
Küçük ayaklı kadınların ezdiği üzümlerden çekilmiş
Sonra bir ormanlara düşüyoruz
Bir denizlerden geçiyoruz
Tek gözlü, tek ayaklı korsanlar kovalıyor bizi
Kaçıyoruz.
Onu bırakıp yine sana dönüyorum.
Üç defa öpüp başıma koyuyorum ellerini
Seni yarattığı için Tanrıya şükrediyorum
Bak bu Tanrı neler yarattı bilirsin.
Örneğin fakirliği, düşmanlığı , zulmü yarattı bu Tanrı
Savaşlar yarattı, ölümler yarattı
En kötüsü beni yarattı anlıyor musun?
;Şunlar gözlerindir; dedi
Erişemeyeceğin şeylere bakman için
;Şunlar ellerindir; dedi.
Otur kederlerini yaz uzun uzun
;Al şunlar da ayakların işte;
kaç kaçabildiğin yere şimdi
Zulümden kaç, kederden kaç, ölümden kaç.
Ben senden kaçıyordum, yakalandım.
Yine de pişman değilim ne iyi.
Seni yarattığı için
Tanrıya inandım.
Ne iyi seninle bir gün olmak.
Değişmek yaşamayı verdiğin kederlere
Uyanmak karanlığında senin
Ne iyi sende olmak, sen olmak.
Seninle çıkmak renkli mozayiklere benzeyen şafaklara
Bir büyük derinlere seninle inmek
Geleceklere doğru seninle koşmak
Ne iyi sevmek seni bir ömür boyunca
Ne iyi bir elmayı seninle paylaşmak.