attila ilhan', "sokaktaki adam, "zenciler birbirine benzemez" ve "kurtlar sofrası" üçlemesinde çağımızın sorunu olan, insanın neyi istemediğini bilip, ne istediğini bilememesi sorunsalını işler ve çareyi aydınların halka yabancılaşmadan eyleme geçmelerinde bulur.
aynı konuyu, "yarın artık bugündür" tv dizisinde de işler. kurtlar sofrasındaki gazeteci ümit, bu dizide karşımıza doktor zeynep olarak çıkar. attila ilhan'ın değişimin kadınlarla başlayacağı savı gözardı edilmemelidir.
acısını çeken bilir. bu insanın düşünerek bulacağı bir şey midir, hayır. maddi şeyler istenir ulaşılır bu önemli olan değil. ben mesela; ne istiyorum bilmiyorum. mutlu değilim; mutsuz da değilim. sadece tüm bu yaşamak denen zırvalıktan çok fazla sıkıldım her şey gün geçtikçe anlamını yitiriyor ve ben de o kadar dahil oluyorum anlamsızlığın içerisine.
Bir iki konuda ne istediğimi gerçekten bilmiyorum ve artık neden böyle yaptın neden şöyle yaptın diyenlere "abi ben ne istediğimi bilmiyorum, beni mazur görün." diyeceğim. Canım dilim bana bu kelimeleri biraraya getirme fırsatı vermiş. isteyen istediğini düşünsün. Di mi ama?
Denediğin birçok yolun mutluluk getirmediğini farkettiğinde aha böyle lanet bir insana dönüşüyorsun.
Hızlı Tüketim çağının bir getirisi de olabilir.
Her şeyden hevesin çabucak geçiyor.
Lewis carroll in "Alice harikalar ülkesinde" kitabından bir anektod;
Alice, ormanda tavsanla birlikte tazıdan kacmaktadir, tavsanla alice var gucuyle kosarken yol birden ikiye ayrilir. Alice durur, tavşana nereye gideceğini sorar, tavsan, bu senin kararin der, Alice hangi yoldan gideceğini bilmemektedir.
tavsan da şu sözü etmiştir:
-nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiginin bir önemi yoktur.