hep araf'ta yaşamak! ortada olmak! aslında, ortada değil en uçlarda yaşamak! hayatın dipsiz yamaçlarında, kör kuyularında! kader'i park lambalarının kaderi ile aynı olmak! altından geçenleri aydınlatmak! öpüşen sevgilileri izlemek! ağzıyla yuvasına yem taşıyan kuşlara imrenmek!
ne gidebilmek ne de kalabilmek!
yalnızlığın ve yanmışlığın en berbat halini görmek! okyanusların en dibinde kömürleşene kadar yanmak! cehennemi ateşlerde buz kesmek! yok olmayı dileyip yok olmaktan korkmak!
ne gidebilmek ne de kalabilmek!
bir hastalık belki, tedavisi imkansız! belki de güçsüzlük belirtisi! bilinmez! hayatı güzel yaşayamam korkusu ile yaşamaya kıyamamak!
bu derdi hiç kimseye anlatamamak! anlatmaktan korkmak! insanların anlayış duygusunun üst seviyesini ezbere bilmek!
babam ve oğlum filmindeki sadık(fikret kuşkan) karakterinin kendi değimiyle içinde kaldığı durumdur. babasıyla gece vakti avluda konuşurken aynen şöyle demiştir.
- "sen gittiğimi sanıyorsun baba ama aslında ben hiç gidemedim, gittin diyorsun ama bir türlü de dönemedim. aslında ne gidebildim ne de kalabildim."
kah cikip gök yüzüne seyretmek alemi, kah yeryuzune inip alemin sizi seyretmesinde kararsizliğa düşmektir. ne serden gecilir ne yardan gecilir. iki arada bir deredeler ile cirpinir durursunuz. en buyuk sapsalliğin kararsizlik oldugunuda it gibi bilirsiniz. üstüne üstlük neye karar vereceğinize salim kafayla düsüneceğiniz bir ininiz bile yoktur. zarlara güvenmeyi coktan birakmişinizdir.
--spoiler--
hiç birakip gitmek isterken ruhun
kalmak istedi mi bedenin
bir insanın yanından gitmek söz konusuysa eğer, o insandan vazgeçebilecek güce kavuşulduğunu gösterir. bundan sonrası çok da uzun sürmeyecektir. gidişiniz pamuk ipliğine bağlıdır ve karşı tarafın çok özenli olması gerekir.