"Türk olmakla Amerikalı olmak arasındaki farkın dile getirilmesinin tam zamanıdır. Amerikalı olmak için zahmete girmeye gerek yok. Tarihte zahmet yükünü çekemeyenler Amerikalı oldu. Günümüz şartların da Amerikalı olmakla, olmak istemekle zahmetsiz galibiyet istemek müteradiftir.”Türk olmak hak edilmiş bir galibiyeti müdafaa ile mümkündür. Türk olmak için tarihte bir zahmete girilmiş ve bunun semeresi alınmıştır. Şimdi yeni bir zahmet dönemi bahis konusu değildir. Semerenin müdafaası kifayet eder."
"Neden alelacele Türk ile Amerikalı farkını zikrediyoruz? Neden diğer farklar değil de illa bu fark? Çünkü bugün artık Almanlar harbi kaybettikten sonra beynelmilel ilişkileri anlamlandırmamıza el verecek bundan daha esaslı bir farkın kalmadığı gizlenemiyor. Dün gerek Türklüğü ve gerekse Amerikalılığı sosyalizm ve islamiyet kisvesi altında gizli tutuyorlardı. Siyasete yeni bir gün doğunca, Türklük ile Amerikalılık arasındaki fark herkesin gözü önüne çıkıverdi. Gözler önündeki durumu göstermemek için devreye at gözlükleri başta olmak üzere her türlü gözlük giriyor, kafalar elle tutulup başka yöne çevriliyor."
"Hasılı, Türk’ün Amerikalı’dan, Amerikalı’nın Türk’ten hangi bakımdan farklı olduğuna dair bilgiden ve dolayısıyla bu bilginin Türk hesabına nasıl bir milli menfaat doğuracağına dair bilgiden kasten uzak tutuluyoruz. Yani biz Türkler bir tuzak içinde debelenmekteyiz. Bilgilenerek bizi içine düşürdükleri tuzaktan sıyrılabiliriz. Kim bilgiye kavuşmak için acele etmezse, onun bu tembelliğinden gıdasını cehalete borçlu olduğu manasını çıkaracağız. işlerini ya cahil cesaretiyle görüyor veya başkalarının cahil kalmasından bilistifade iş çeviriyor veyahut hayatla bilgi arasında bir irtibat kurulamayacağı fikrine sahip."
“Vakit dar olsa gerek”. Bize vakitlice hareket etmek düşüyor. Hangi hareket bizi felaha götürür? Önümüzde birçok hareket seçeneği var: Durduğumuz yerde debelenmek, sinsice sürünerek ilerlemek, emin adımlarla yürümek, koşmak. Ne tür bir hareketi benimsemişsek bununla şahsiyetimize delil olacak bir izi tayin etmişizdir. Araçlar amaçlardan bağımsız olamaz. Öncelikle işi hangi yöntemle ele alacağımızı bilmekten kaçmayalım. Yöntemimiz şu ifadede özetlenmiştir: “Olmamış olmaz; olmuş ise, olmamış olmaz.” Bundan sonra ne olacaksa, bu olan şey, daha önce olanlardan biridir. Daha önce olanlardan hangisi? Körün taşı nereye değerse mi? Hayır, asla öyle değil. Bundan sonra ne olacaksa, bizim hayra mı, şerre mi dua ettiğimizle mukayyettir (kayıtlı). “Olmamış olmaz.” Duamızı düzgün edebilmemiz için nelerin olduğunu bilmek mecburiyetindeyiz. Nelerin olduğunun tamamını bilebilir miyiz? Elbette bilebiliriz. Bilinecek şeylerin tamamı bize gerekli olan kadarıdır. Biz kimsek ve bize ne gerekiyorsa… Kim olduğumuz umurumuzda değilse ve uhdemizde dünya kadar gereksiz bilgi varsa, bizim dertliler kervanına katılmamız söz konusu değildir. Eğer dertliler kervanına katılmamışsak en büyük endişemiz “itlerin ürümesidir.” “Türk olmak” dertliler kervanında yerini almak anlamına gelir. Bu halimizle biz bizzat “dert” sayılırız. Her Türkiye düşmanının başına dert oluruz." (i.M.D. 2009. Yılı Bülteninden;)