kahvemi içiyorum. ailemin neden fazla fedakar olduğunu ve bana neden bu kadar çok güvendiklerini düşünüyorum. olgun olduğunu düşündükleri karekterimden olabilir diyorum. pastırmalı böreği özlediğimi ve birkaç gün önce yaptığım felsefik sohbeti anımsıyorum ne hoştu. istanbul’daki son günümde harika bir arkadaşı kaçırmışlığımın üzgünlüğü var. yeni eve taşındım interneti halledemedim arada çevreden gelen yeni şarkıları google’da aratarak listeme ekliyorum. değiştirdiğim şehir fazlaca kusurlu ama üstesinden geleceğim.
" bir şeyler değişebilir umuduyla kendimize de, o yeşerttiğimiz umudu da ziyan ediyoruz ya, bize de yazık oluyor, o yeşerttiğimiz umuda da". aslında tam olarak işte bu sözde ki gibi düşünüyorum genel hayatım akışında.
Tolstoy'a ilahi bir anlam verip onu düşün dünyasının merkezine yerleştiren gorki, hangi cehennemin dibindeydi Tolstoy kendini yollara vurup tren istasyonlarında düşkün hayatı yaşamaya başlayıp sefil ve aç bir şekilde ölürken?