filmin mükemmelliği, sıcaklığı, samimiliği konusunda yeteri kadar söz söylenmiş. üstüne ne söylesek tekrardan öteye geçmeyecek. ama ben her izleyişimde yeni detaylar yakalıyorum. mesela filmin ilk sahnelerinde kazım efendi ve saadet hanım müthiş bir kavga edip ayrılırlar. sonra sözü fazla uzatmadan 12 yıl sonrasına gidilir. bu sahne geçişi çok güzeldir. 12 yıl sonrasının ilk sahnesinde kazım efendi’nin turşucu dükkanında akan çeşme görürüz. ilk görüntü budur. yönetmen burada zamanın su gibi alıp geçtiğini çok güzel sembolleştirmiştir.
sıcaklığıyla, samimiyetiyle insanı sımsıkı saran 1978 yapımı, döneminin dev kadrosuna sahip türk filmi.
ufak tefek şeyler yüzünden kavga eden ve nihayet sırf turşu suyunun limonla mı sirkeyle mi daha iyi yapıldığı konusunda anlaşamadıkları için ayrılan 6 çocuklu bir çifttir filmin konusu. ayrılırlarken çocukların üçü annede, üçü babada kalır. yıllar sonra birbirlerini bulurlar ve olaylar gelişir.
baba rollerinin vazgeçilmezlerinden münir özkul, rol gereği de olsa çocuğunu gerçek bir anne şefkatiyle sevmeyi başaran adile naşit, kaypak adam rollerini aşırı başarılı şekilde kıvıran şener şen... 70'li yılların yaşam şartlarını, özellikle eskiden boşanmaların çok az olduğu dönemlerde, birçok çocuğun anne ve babaları boşandığı için utanç yaşamasını, o dönemlerin, kafasını cep telefonuna gömmeden yaşayan aile fertlerinin sıcak ortamını o kadar güzel işlemiş ki film, insan bunu tekrar tekrar izlemekten asla sıkılmıyor. o samimiyeti arıyor insan komşularında, dışarıdaki insanlarda... çoğumuz filmdeki birçok sahneyi, birçok cümleyi bile ezbere biliyoruz artık. hele şener şen'in olduğu sahnelere hâlâ her izlediğimde gülüyorum, ilk kez izliyormuş gibi.
tabi ki kaliteli yapımlar var şimdi de, ama bu eskilerin tadı kesinlikle yenilerde yok.
birçoğu aramızdan ayrılan bu oyunculara, yüzümüzü yıllar sonra bile hâlâ güldürebildikleri, yani işlerini layıkıyla yapıp kaliteli eserler bıraktıkları için kendi adıma teşekkür ediyorum.
eskiden sık sık televizyonda yayımlanırdı bu tür filmler. şimdi nadiren denk geliyorum. zamanla unutulup gidecek sanırım, çünkü internet üzerinden şimdilik ulaşılabilir olsalar da, öyle bir kuşak gelecek ki, bu filmlerin varlığından bile pek haberleri olmayacağından açıp izlemek de akıllarına gelmeyecek.
belki yeri değil, ama yeni nesillere recep ivedik tarzı filmlerin itelenmesindense, böyle güzel eski filmlerin izletilmesini şahsen tercih ederdim.
filmde adile naşit'in oynadığı karakter küçük evi izlerken, ziya'yı oynayan şener şen'in ağlama taklidi sahnesine her defasında bayıldığım film. her devirde izle, izlet. öylesine kült bir filmdi.