takip etmek ve hastası olmak için basketbolsever olmanıza gerek yoktur, bu yaptıkları adeta bambaşka bir spordur. sektirilen her toptan, atılan her şuttan ayrı bir mutluluk duyarsınız, bambaşkadır. türkiye'deki bir izleyici için zorluk çıkarır tabi ki maç saatleri. akşam saatlerinde izleyebilmemiz için, amerika saatiyle en azından 15:00-16:00'da falan oynatılması gerekiyor maçların. ki bu da bizdeki 23:00-24:00'e tekabül eder genelde.
biz izleyebilelim diye de bank asya birinci lig gibi maçlarını 13:00'de oynamazlar ki. avrupa'daki seyirci kitlesinin fazlası zaten amerika'da var. üşüyoruz reis. ha bi' de playoff haricinde izleyebilmek için türkiye'de, nba tv'nizin falan olması lazım. digiturk ve d smart sahibiyim fakat bu kanal listede bile yok, üzülüyorum lan.
2011-2012 sezonu muhtemelen oynanmayacaktır. takım sahipleri ve oyuncular arasındaki collective bargaining agreement'ın süresi bu sene dolmaktadır, ve tarafların anlaşamayacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. bunun nedenleri de var tabii, anlatmaya çalışalım kendi çapımızda:
- ekonomik kriz bilindiği gibi dünyada öncelikli olarak amerika'yı vurdu. zaten amerika'da üvey evlat muamelesi gören bir spor olan basketbol ise bu krizden en zararlı çıkan spor dalı oldu. milwaukee, utah, san antonio gibi *ufak piyasaya sahip* takımlar salonlarını dolduramaz, para kazanamaz oldular. kendi kazancını öncelikli olarak düşünen nba de bu nedenle bu sene 2001-2002 sezonundan beri ilk defa lüks vergisi seviyesini düşürmek durumunda kaldı. bu seviyenin düşmesiyle elinde yüksek kontratlarla kala kalan takımların ödemeleri gereken lüks vergisi brdenbire 4 milyon dolar artmış oldu. bu da takımların isyan etmesine yol açtı haliyle.
- oyuncuların aldıkları paralar sürekli artmakta. genelde kontrat pazarlığı yapılırken de böyle bir dizayn kullanılır(5-6 senelik kontratlarda genelde her sene için ortalama 750 bin dolarlık bir artış görülür, bazı kontratlarda bu artış 1.25 milyon dolara kadar çıkar), ama zaten her sene salary cap seviyesi ve lüks vergisi(luxury tax) seviyesinin artacağı öngörüldüğü için bu pazarlıklar normal karşılanır. ancak bu seviyeler düştükçe takımlar birdenbire kendilerini vergi batağında buluverdiler. kriz yüzünden oldukça zorlanan takımlar bir de nba'in kemerleri sıkmasıyla iyice dağılmış oldular.
- nba oyuncuların para konusunda en ayrıcalıklı olduğu lig. diğer amerikan liglerinde(nfl,mlb,nhl) oyuncular ve takım sahipleri arasında daha dengeli bir *risk alma durumu* varken nba'de tüm riskler takım sahiplerinde. bir oyuncu basketbolu bıraksa dahi hala takımın salary cap'inde gözükmeye devam ediyor mesela hala, ki sırf bu yüzden new york knicks ekstradan 15 milyon dolar ödemek zorunda kalmıştı bundan birkaç yıl evvel.
yani takım sahiplerinin istediği şey, tüm oyuncu kontratlarının değerinin azaltılması, draftta seçilen oyuncuların ilk aldıkları çaylak kontratındaki değerlerin azalması ve böylece nba'in topladığı genel paradan kendilerine daha çok pay çıkararak bir denge oluşturmaya çalışmak. yıllardır bu konuda şımarmaya alışmış olan nba oyuncularına bunu kabul ettirmekte zorlanacaklardır, ancak takım sahiplerinin ellerinde çok önemli bir koz var bu tarz durumlar için(sözü mark cuban'a bırakıyoruz):
"when players are locked out, owners lose some income, but players lose all their income."
türkçe versiyonu:
"lokavt olduğu zaman takım sahiplerinin gelirleri azalıyor, ama oyuncuların gelirleri kalmıyor."
uzun lafın kısası oyuncular ekonomik krizin şartlarını kabul edene dek 2011-2012 sezonunda maç yapılması mümkün gözükmüyor. o sezon oynansa dahi 99 lokavtında olduğu gibi kısa bir sezon olur, 82 maç izlememiz pek olası değil.
bu sezonun en çok forması satılan ilk 15 oyuncusu şu şekilde sıralanmaktadır:
1. Kobe Bryant ; Los Angeles Lakers
2. LeBron James ; Cleveland Cavaliers
3. Dwight Howard ; Orlando Magic
4. Derrick Rose ; Chicago Bulls
5. Dwyane Wade ; Miami Heat
6. Kevin Garnett ; Boston Celtics
7. Chris Paul ; New Orleans Hornets
8. Paul Pierce ; Boston Celtics
9. Shaquille O' Neal ; Cleveland Cavaliers
10. Pau Gasol ; Los Angeles Lakers
11. Carmelo Anthony ; Denver Nuggets
12. Steve Nash ; Phoenix Suns
13. David Lee ; New York Knicks
14. Allen Iverson ; Philadelphia 76ers
15. Kevin Durant ; Oklahoma City Thunder
En çok ürün satışı yapan ilk üç takım ise los angeles lakers, boston celtics ve cleveland cavaliers olmuştur.
dünyanın en iyi spor organizasyonudur.yeryüzünde profesyonellerin bir araya geldiği tek ligdir de diyebiliriz. takımların bir sezon da 65 maç yapıp 6 ay boyunca amerika coğrafyasında dolaşmaları bile büyük bir organizasyondur.televizyon ve reklam gelirleriyle çok büyük bütçeler yapabilmektedir basketbol takımları.burada oynamak ve başarılı olmak büyük bir prestijdir.
bambaşka bir dünya. birçok spordan daha profesyonel olan bir lig. öncelikle şöyle efendim; fanatiklik diye bir şey yok bu ligde. tabii ki istisnalar vardır ama genel olarak baktığımızda fanatiklikten bahsedemiyoruz. buna bağlı olarak tribünler ile ilgili herhangi bir problem yaşanmıyor. herhangi bir taraftar benchin arkasındaki koltuklarda oturabiliyor ve benchte oturan basketbolcuyla muhabbet dahi edebiliyor. mesela jack nicholson'un benchte oturan los angeles lakers'lı oyuncularla konuşması gibi. türkiye'de ise tribünlerde yaşananlara değinmek bile istemiyorum.
fanatizm yok demiştik. şöyle bir örnek vereyim. galatasaray ile bütünleşmiş olan bülent korkmaz'ın fenerbahçe'ye veya beşiktaş'a gittiğini düşünelim. bülent korkmaz ali sami yen'e gelse ona edilecek küfürleri tahmin bile edemiyorum. nba'de ise philadelphia 76ers ile bütünleşmiş olan allen iverson denver nuggets'a takas olduktan sonra wachovia center'a çıktığı maçta sahanın ortasındaki sixers logosunu öpmüştü ve sixers taraftarından büyük bir sevgi görmüştü. her basket attığında sixers taraftarı, onu alkışlamış ve sanki kendi takımı sayı atmış gibi sevinmişti. işte nba böyle bir lig. işte bu yüzden seviyorum bu ligi.
aklıma sürekli kokoreç yiyen tombalacı mehmet'in gelmesine sebep olan basketbol ligi. hele kokoreçi ısırırken "ay lav diz geym" demesi yok mu? severek yiyoruz. pardon izliyoruz.
yeni sezonu 28 ekim de başlayacak olan gerçek basketbol ligi. her ne kadar bazı avrupa ekolü sevenler nba'i "artık eski tadı yok" diye küçümseseler de, oyun ve oyuncu kalitesi bir yana, forma renklerinden parkelerin parlaklığına kadar her unsuru ile dünyada basketbol adı altında oynandığı varsayılan diğer spordan çok farklı olan aşmış ortam. lebron james'in cavs ile son senesi olma ihtimali de var ki of of. ekim ve kasım aylarının tv yayın programı linkten görülebilir. http://www.ntvmsnbc.com/id/24939404/
yeni sezon için hala hakemleriyle anlaşma sağlayamamış kurum. bu gidişle "replacement referees" olarak adlandırılan "yedek hakemler" girecek devreye.
son alınan bilgilere göre hakemlerin istedikleriyle stern amcanın verebileceği (yahu vermek istediği) rakamlar arasında uçurum varmış. son toplantıyı da stern amca fena sinirlenerek terk etmiş.
eğer taraflar arasında anlaşma sağlanamazsa salvatore, crawford gibi hakemlerden yoksun başlayacak yeni sezona national basketball association.
basketbol adına bahis yapılan en büyük ligdir.
bahis sitelerinde basketbol maçları kombine edilir. hiç ilgi ve alaka olmadığı halde galibiyet yüzdelerine bakıp galip gelecek taraf seçilir. oran belirlenmiş misli çakılmıştır. futbol kısmı tamamdır. basket maçları için yatılıp uyunulur.gecenin üçünde kalkılır. gözler avuşturularak sahada koşan adamların hangi amaca hizmet ettiği anlaşılmaya çalışılır. çok da zorlamamak lazım bünyeyi, zevk meselesidir neticede. bir kaç peryod geçer. izlenilen maçın aslında bahis yaparken seçilen maç olmadığı anlaşılır. hmınavrdnskym homurtusu, kaçan uyku ile bütünleşir. tekrar yatılır. yatarken de "neydi amnkym onun ismi ya" cümlesi beyinden geçerken bir yandan da isimler kombine edilir. - los encırs seltik? -şikago macik? buls?. hmm. zzz. orlndo.zzzz. orhan hak almaz.zzz.. *
ilk başlarda yalnızca bireysel yeteneklerin ön plana çıktığı, taktik ve stratejinin olmadığı sokak basketbolunun oynandığı, fakat avrupalı oyuncuların draft edilmesiyle oyun tarzı avrupa basketboluna kayan amerikan basketbol ligidir.
show must go on ilkesinin benimsendigi, kurallarin yeri gelip esnedigi, asil amacin esek yukuyle para verip maci izlemeye gelenlere ve ekranlari basindaki takipcilerine heyecani, guzel hareketleri olabildigince pazarlamak ve akabinde kari maksimize etmek olan lig. bu, isin ekonomik boyutu elbette. direk sportif yanina gelirsek, basketbolun dunya uzerindeki en yetenekli oyuncularinin da bu ligde forma giymesi yadsinamaz bir gercek. her seye ragmen;
3 hatta 4 adımlık stepslerin çalınmadığı, çok saçma sapan faullerin adamına göre! yaratıldığı saçma sapan bir lig. kötülenecek olsa da zevk alamadığım ve avrupa basketbolundan çok fazla öğrenecek şeyi olduğuna inandığım lig.