kulüpler düzeyinde en önemli iki basketbol ligi olan
nba ve euroleague'in karşılaştırılmasını amaçlayan başlık.
lafı uzatmadan artılar ve eksiler babında girizgah yapalım.
-en başta euroleague'in playoff sisteminden yoksun oluşu gelir.
adı 'avrupa ligi' olsa da bir basketbol ligini lig yapan
normal sezonun ardından gelen playoff sezonudur.
-son yıllara dek oyuncu kalitesi ve playoff sistemi dışında en büyük farklar:
nba'de alan savunmasının yasak oluşu ve avrupada 24 saniye kuralı yerine
30 saniye kuralının uygulanıyor oluşuydu.
özellikle dünya basketbol şampiyonasında yunanistan'ın a.b.d'yi yenmesinin
ardından oyun şablonlarındaki, hücum sistemlerindeki farklılık ön plana çıkmıştır.
avrupa basketbolunun pick and roll şablonunu kullanışına ve
takım oyununu ön plana almasına karşılık
nba'in kişisel olarak skor üretimine dayalı hücum anlayışı tartışma konusu olmuştur.
-euroleague'de sadece maç başında hava atışı yapılır.
nba'de ise her paylaşılamayan toptan sonra hava atışı tekrarlanır.
-kişisel olarak nba maçlarını canlı olarak izlemekten soğuma sebebim ise
özellikle maç sonlarına doğru molaların sonunun gelmeyişidir.çözüm önerisi:
euroleague maçları tek başına da izlenir ancak
canlı olarak bir nba maçı izleyecekseniz
yanınızda bir arkadaşınızın olması iyi olur.
avrupa'da bütün molalar aynı zaman dilimindedir, nba de normal molaların dışında 20 saniyelik molalar mevcuttur.
nba de oyuncular mola alabilirken, avrupa da alamazlar.
nba de savunma 3 saniyesi diye bir kural varken, avrupa da bu kural yalnızca hucüm da geçerlidir.
nba de oyunun kendi ahlak kuralları vardır; örneğin 3 sayı geride olan takımın son hücumu kullanmasına izin verilir, asla iki atış bulsunlar ve sonra top bize geçsin tarzi bir düşünceyle taktik faul yapılmaz ki bu sebeple de sürekli son saniye basketleri görürüz nba de. herşeyden önce oyuncular oyundan zevk alırlar.
son hücumda top önde olan takımdaysa ve fark da 8-10 sayı gibi diğer takımın maçı bırakmasına yetecek kadarsa önde olan takım son hücumda asla top kullanmaz, yalnızca süreyi bitirir ve maçı kazanır; yani kısaca mirsad türkcan gibi bir basket daha atayım istatistiklerim gelişsin mantığıyla hareket etmezler.
nba bütçesi ve izlenme oranı avrupaya göre kat kat fazladır. nba de çok sıkı kurallar vardır oyuncuların maça takım elbiseyle gelmesi gibi. üç sayı çizgisi nba de daha geridedir oyuncular 6 faulle oyundan atılır her periyot 12 dakikadır basket faul olayında nba devam kuralı vardır. ayrıca nba de doğu ve batı konferansı vardır. doğu konferansında atlantik grubu merkez grubu ve güneydoğu grubu vardır. batı konferansında ise kuzey batı grubu pasifik grubu ve güneybatı gurubu vardır. bu gruplarda playoffa kalan takımlar kendi konferanslarındaki takımlarla oynarlar konferans şampiyonlarının karşılatışğı final maçı ise sezon galibini belirler. nba de takımların maskotları ve dansçı kızları önemli bir yer tutar.
sebeplerini yazıcak olursak sayfa yetmez ancak sonuçları biraz sıralayalım bakalım:
1) avrupa basketbolu boş şuta dayalıdır, nba ise bire birde kendi şutunu yaratmaya. zira nba'de sizin üç metre ötenizde ki bir oyuncu size blok koyabilir ya da yarım saniye içerisinde şutunuza el kaldırabilir.
2) avrupa savunması takım savunmasıdır, nba bire bir savunmadır. sebebi ise bir üstteki maddedir. avrupada boş şut aranır ve savunma boştaki oyuncuya şut imkanı vermemek için sürekli hareket halindedir. nba'de ise bire birde yenilen oyuncunun rakibi anında şutunu kaldırıp potaya gönderebilecek kapasitedir. nba'de yardım savunması asla zamanında gelemez.
3) nba'de kurallar her zaman hücumcunun lehinedir. ***
4) nba hücumdur, avrupa savunmadır. çünkü avrupa da siz rakibe boş şut imkanı vermediğiniz sürece aldığınız reboundlar size maçı kazandırır. fakat nba'de el üzerinden şut atan ve ya gerek crossoverları gerek atletizmi ile rakip takımın beşini birden dize getirebilen bir oyuncu her zaman bulunabilir.
yukarıda varolan ve sayısı arttırılabilecek her maddenin belkide en basit sebebi olarak tüm basketbolseverlere geliyor:
5) nba'de ki yıldız günlük idmanında 1000 şut çalışır, avrupada ki ise haftada.
geçen hafta izlediğim milwaukee-denver ve lakers-miami maçlarından sonra kafama taktığım farklardır. bu farkları düşündükçe avrupa basketbolunu nba'in bir adım önüne koydum. neden mi? nba'de savunma yok, iyi kurgulanmış setler çok nadir, doğaçlamalar had safhada, sayılar da havada, oyuncular zaten başka havada. iyi bir basketbol izleyicisi bunlardan zevk almaz, almamalı. basketbol bir kişinin eline topu alıp, 4 arkadaşı kendini izlerken sayı atması mıdır? Zevk verir mi? Verir de ama bir yere kadar yani. Kobe'nin 4 maç üst üste 50 sayı barajını geçmesi zevk vermekten ziyade bu ne saçma bir oyun dedirtmez mi? Rakip eksik mi çıkmış acaba dedirtmez mi? diğer taraftan Avrupa basketbolu öyle değildir. iki hücum topu bir oyuncunun eline bırak, bir şeylerin ters gitmeye başladığını görürsün. Önce bir arkadaşına pas atacaksın, pota altında oyuncu yerini alacak, başkası perdelerden kurtulmaya çalışacak, diğeri top isteyecek, her hücum top herkesin eline bir kezde olsa deyecek. sonra gelsin basketbol zevki...