nazır baydar

entry1 galeri0
    1.
  1. üç nisan ilköğretim okulunda hayatıma öğretmen olarak giren ilk insandır... bende fazlası ile yer edinmiş bir şahsiyettir.. aklımda sert mizacı kalmıştır... ve dolu dolu gülümsemesi kalmıştır... sertliğinden ürktüğüm ve okul sıralarından nefret ettiğim için sürekli okuldan kaçtığım ve bundan ötürü de okumayı en son söken şahsiyet olduğum da bir vakıadır... okumayı söktüğüm ilk gün, ki bu ilk gün okulun ikinci dönemine takabül eder, beni yanına çağırmıştır... duvarda atatürkün bir sözü, etrafta da diğer öğretmenler vardır... benden okumamı istemiştir... hiç yardım almadan heceleye heceleye cümleyi bitirdiğimde, söylediği cümle mıh gibi çakılı kalmıştır zihnimde:
    '' Ulan senin ciğerini yerim ben... ''
    ve dolu dolu bir gülümseme.. ve bana sarılması...
    insanlara yaklaşım konusunda beni küçük zihnim ve küçük ellerimle hayli sıkıntılı durumlara sevkeden şahsiyet olduğu için yazmak istedim... mesela ebeveynim olmadığı halde, en az onlar kadar baskın ve en az onlar kadar sevdiğim bir şahsiyetti... ondan korkup da okuldan tüydüğüm vakitler, küçük şehrimizde başkaları görüp de ayıplamasın diye okul vaktinin bitimine değin beni her insandan saklanmaya odaklanmış bir psikolojiye sevkeden insandır... topluma dışardan bakmanın nasıl birşey olduğunu dolayısıyla öğretmiştir...
    öğretmenim farkında olmadan yanlızlığımda benimle mukabelede bulunacak yeni bir ben doğurtmuştur benden... Yarı suçlu, yarı mahçub ve yarı tedirgin bir ruh; ama halden anlamamazlıklara öfkeli, sevgisini ifade edemeyişte bir hırçınlık ve elinde olmayan sebeplerden ötürü ota dönüştürülmüş hayatına isyan eden manen hırçın bir velet olmuşumdur... bir yanımla onca güzel hayallere sahipken; öte yanımla yaşadığım sıkıntılardan ötürü bir uzaylı gibi toplumdan kaçmak zorunda kalmıştım... ahmet kaya der ya, ''bu ne çıldırtan denge'' diye... işte öyle birşeydi...
    bir okuldan kaçış sergüzeştinde tanıştım onunla sonra... O işte.. yani kendimle... hani ben yanlızken... mahzunken... ne öğretmenim ne babam halimden anlamazken... uzaylı bir velet hüviyetindeyken... işte rutinleşen bir firar esnasında tanıştım onunla... klonlanmış ve durumuma göre güncellenmiş versiyonumla...aklımda kaldığı kadarı ile özetleyecek olursam, ellerindeki çiçekler anlatmaya yetmiyor diye, yanaklarına gelip konan iki damla yaş ile bir insana doğru sevgiyle uzanmış çocuk bedeniydi benim gördüğüm...
    işte böyle tuhaf bir kombinasyonun temellerini atmış öğretmendir nazır hocam...
    pos bıyıkları ile sevecen; ağır elleriyle ürkütücü... Galatasarayı sevmeyi de ondan öğrendim, yanlızlığın o kadar da ürkütücü olmadığını da... özledim hocamı... bir bayram sabahı ceplerime doldurduğu şekerlemelerden daha kalıcı bir tat bırakan babacan tavırlarını... özledim...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük