nazım ın en güzel şiiri

entry32 galeri0 video1
    1.
  1. bir ayrılık hikayesidir.

    BiR AYRILIŞ HiKAYESi

    Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya
    çıldırasıya...
    Erkek kadına dedi ki:
    -Seni seviyorum,
    ama nasıl,
    kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    Kadın erkeğe dedi ki:
    -Baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    Şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
    Ve ben artık
    biliyorum:
    Toprağın -
    yüzü güneşli bir ana gibi -
    en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
    Fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olan parmaklarına
    başımı kurtarmam kabil
    değil!
    Sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak..
    Sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...
    Kadın sustu.
    SARILDILAR
    Bir kitap düştü yere...
    Kapandı bir pencere...
    AYRILDILAR...
    4 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. güneşi içenlerin türküsü

    " Bu bir türkü:-
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü:-
    alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
    Ben de söyledim o türküyü!

    Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    Sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!.
    Kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    Alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Düşmesin bizimle yola:
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar!
    Bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

    işte:
    şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

    Sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    Neş'emiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o «an»
    kadar sıcak!
    Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!

    Ölenler
    döğüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
    Kalın tuğla bacalar
    kıvranarak
    ötüyor!
    Haykırdı en önde giden,
    emreden!
    Bu ses!
    Bu sesin kuvveti,
    bu kuvvet
    yaralı aç kurtların gözlerine perde
    vuran,
    onları oldukları yerde
    durduran
    kuvvet!
    Emret ki ölelim
    emret!
    Güneşi içiyoruz sesinde!
    Coşuyoruz,
    coşuyor!..
    Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
    mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!



    Toprak bakır
    gök bakır.
    Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
    Hay-kır
    Haykıralım! "
    6 ...
  6. 5.
  7. Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya. Ona sorarsanız, lafı bile edilmez mikroskobik bir zaman, bana sorarsanız, on senesi ömrümün.
    4 ...
  8. 6.
  9. 7.
  10. nasılsın

    iyi günlerimde çok eller uzanır ellerime
    resmimi, suratımı baş köşeye asarlar
    fakat demir kapıların her kapanışında üzerime
    ardında taş duvarların her kaldığım zaman
    ne arayan beni, ne soran

    eeehh, daha iyi be, bunun böyle olduğu
    minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın
    iyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
    nasılsın?
    2 ...
  11. 8.
  12. kabaca sosyalizmden bahsetmediği, fütüristik unsurlardan arınmış lirik şiirleri en güzel şiirleridir kanımca. piraye'ye yazdıkları bu kapsamda değerlendirilebilir. ancak güzel olmayıp başarılı şiirleri de vardır ki bu açıdan nevi şahsına münhasır bir şairdir nazım. bu kapsamda görülebilecek şiirleri ise memleketimden insan manzaraları içindedir.
    2 ...
  13. 9.
  14. Trabzondan bir motor açılıyor
    Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
    Motoru taşlıyorlar
    Son perdeye başlıyorlar!
    Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş
    Kemal kumandanın kordonuna
    Kumandan kahyanın cebine inmiş
    Kahya adamlarının donuna
    Uluyorlar

    Hav... hav... hak... tü
    2 ...
  15. 10.
  16. Bu Gün Pazar
    Bugün pazar.
    Bugün beni ilk defa günese çikardilar.
    Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
    bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar genis olduguna sasarak
    kimildamadan durdum.
    Sonra saygiyla topraga oturdum,
    dayadim sirtimi duvara.
    Bu anda ne düsmek dalgalara,
    bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim.
    Toprak, günes ve ben...
    Bahtiyarim..
    2 ...
  17. 11.
  18. "gel dedi bana,
    kal dedi bana,
    sev dedi bana,
    öl dedi bana,
    geldim.
    kaldım.
    sevdim.
    öldüm." nazim hikmet

    edit; bildiğim kadarıyla son şiiridir bir gece eva çağırıyor diye soğuk bir havada kendini yollara atmıştır
    hastalanıp ölmüştür... bundan emin değilim sözlükte ki edebiyatçılar teyetlerse emin oluna bilir .
    0 ...
  19. 12.
  20. ....
    güneşi zaptedeceğiz,
    güneşin zapti yakın,
    ....
    sen yanmasan,
    ben yanmasam
    karanliklar nasil,
    cikar aydinliga.
    2 ...
  21. 13.
  22. En güzel deniz:
    henüz gidilmemiş olanıdır,
    En güzel çocuk:
    henüz büyümedi.
    En güzel günlerimiz:
    henüz yaşamadıklarımız,
    Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
    henüz söylememiş olduğum sözdür...
    3 ...
  23. 14.
  24. 15.
  25. Delikanlım!

    iyi bak yıldızlara.

    onları belki bir daha göremezsin.

    Belki bir daha

    yıldızların ışığında

    kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin…

    Delikanlım!

    Senin kafanın içi

    yıldızlı karanlıklar

    kadar

    güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.

    Yıldızlar ve senin kafan

    kâinatın en mükemmel şeyidir.

    Delikanlım!

    Sen ki, ya bir köşebaşında

    kan sızarak başından

    gebereceksin.

    ya da bir darağacında can vereceksin.

    iyi bak yıldızlara

    onları göremezsin belki bir daha

    Delikanlım!

    Belki beni anladın.

    belki anlamadın.

    Kesiyorum sözümü.
    1 ...
  26. 16.
  27. sen şiiridir bence isteyen açsın okusun.
    0 ...
  28. 17.
  29. en güzeli değilse de en güzellerinden biridir.

    &noredirect=1
    0 ...
  30. 18.
  31. uzaktaki şehrimin üzerinden
    ve marmara denizin dibinden geçip
    sonbahar topraklarını aşarak
    olgun ve ıslak geldi sesin.
    Bu, üç dakikalık bir zamandı.
    Sonra, telefon simsiyah kapandı....
    0 ...
  32. 19.
  33. nazım hastalanır ve meşhur macar dr. litman imre'ye gider;

    Doktor Litman imre'nin masasında
    Bayan Çabai Yanoş'un yüreği
    Birazcık kibirli, birazcık mahzun
    Duruyor içinde bir kavanozun
    Kayısı güllerinin arasında.

    incecik yarılmış ortasından
    Yüreği Bayan Çabai Yanoş'un
    Yarayı açan ne doktor?
    Neşter mi?
    Yoksa hasretlik mi?
    Acı sözler mi?
    Bir ağlayanı var mı, arkasından?

    Otuzundaymış, baktım etikete
    Bayan Çabai Yanoş'un yüreği?
    Evli miydi?
    Ne iş tutar Bay Yanoş?
    Belki şimdi Rojakert'te oturmuş
    Çekiyor akşamı seyrede ede

    Duruyor kavanozda çırılçıplak
    Bayan Çabai Yanoş'un yüreği
    Bayan kaç kere böyle bir kaba
    Reçel kaynatarak koydu acaba?
    Elbet gazlı bezden değildi kapak.

    Kendi gitmişse de içinde odanın
    Bayan Çabai Yanoş'un yüreği
    Almış da onu karşısına doktor
    Sırlarına ermeye çalışıyor
    Belki bir damarın, belki bir sevdanın.

    Akıllı bir doktorun masasında
    Bayan Çabai Yanoş'unki gibi
    Yüreğimiz, güllerin arasında
    Bizlerden sonra da faydalı olsun
    içinde tertemiz bir kavanozun.
    1 ...
  34. 20.
  35. (bkz: ne güzel şey hatırlamak seni)dir.

    Ne güzel şey hatırlamak seni:
    ölüm ve zafer haberleri içinden,
    hapiste
    ve yaşım kırkı geçmiş iken...

    Ne güzel şey hatırlamak seni:
    bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
    ve saçlarında
    vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
    içimde ikinci bir insan gibidir
    seni sevmek saadeti...
    Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
    güneşli bir rahatlık
    ve etin daveti:
    kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
    sıcak koyu bir karanlık...

    Ne güzel şey hatırlamak seni,
    yazamak sana dair,
    hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
    filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
    kendisi değil
    edasındaki dünya...

    Ne güzel şey hatırlamak seni.
    Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
    bir çekmece
    bir yüzük,
    ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
    Ve hemen
    fırlayarak yerimden
    penceremde demirlere yapışarak
    hürriyetin sütbeyaz maviliğine
    sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

    Ne güzel şey hatırlamak seni:
    ölüm ve zafer haberleri içinde,
    hapiste
    ve yaşım kırkı geçmiş iken...
    2 ...
  36. 21.
  37. Hepsidir. Zira hepsi birbirinden güzeldir. Ama benim en sevdiğim şudur ki umarım doğru hatırlıyorum: " seni sevmek güzel şey, ümitli şey. Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Ama ben şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum...."
    1 ...
  38. 22.
  39. Güzel günler göreceğiz çocuklar,
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz...
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz...
    Açtık mıydı hele bir
    son vitesi,
    adedi devir.
    Motorun sesi.
    Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
    ne harikûlâdedir
    160 kilometre giderken öpüşmesi...

    Hani şimdi bize
    cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
    yalnız cumaları
    yalnız pazarları..
    Hani şimdi biz
    bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
    ışıklı caddelerde mağazaları,
    hani bunlar
    77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
    Hani şimdi biz haykırırız
    Cevap:
    açılır kara kaplı kitap:
    zindan..
    Kayış kapar kolumuzu
    kırılan kemik
    kan.
    Hani şimdi bizim soframıza
    haftada bir et gelir.
    Ve
    çocuklarımız işten eve
    sapsarı iskelet gelir..
    Hani şimdi biz..
    inanın:
    güzel günler göreceğiz çocuklar
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz.
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz.....


    1930
    4 ...
  40. 23.
  41. 24.
  42. hiç yoktur onun gibi aptal boş kafalı birisi iyi şiir yazamaz.
    2 ...
  43. 25.
© 2025 uludağ sözlük