yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine . yeterde artar bile. iyi olmasaydı şu anda adını unuturduk. ölü şairler kervanındada değil nerden gelioyr böyle şeyler akıllara.
dünya'da hapisten çıkması için bir çok ülkede büyük imza kampanyaları düzenlenmişken, yurtdışından büyük şairler tarafından övgülere boğulurken, üstadlığı bu kadar kabul görmüşken terbiyesizlikten başka bir şey olmayan iddaadır.
- Nazım Hikmet'in yanında biz şair bile olamayız.
Pablo Neruda*
şiir ve edebiyattan anlamayan zatların karşı çıktığı hakikattir. 3.sınıf vasat bir şairi,ama 1.sınıf büyük bir düşünürü muhteşem bir şair ilan etmek soytarılık,şarlatanlık ve sahtekarlıktır.
serbest nazımda şiir yazanların tamamını kötüleyen gereksiz bir iddia. serbest nazım yazanların hepsi 3. sınıfsa orhan veli kanık'ta o gruba girer. ayıptır yazıktır günahtır.
nazım'a göre de doğru olan önermedir. zira en güzeli henüz görülmemiş olanıdır.
"en guzel deniz: henuz gidilmemis olanidir.
en guzel cocuk: henuz buyumedi.
en guzel gunlerimiz: henuz yasamadiklarimiz.
ve sana soylemek istedigim en guzel soz: henuz soylememis oldugum sozdur..."
Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
istanbul 918 Teşrinlerinde,
izmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar...
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş :
düşmüş
dövüşüyordu...
Ateşi ve ihaneti gördük.
Ve kanlı bankerler pazarında
memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
gördü uzun dişli ingiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü italyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar :
Bağdasar Ağa'dan
Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makinalı tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık izmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.
Antepliler silâhşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı.
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
ve böyle kocaman kafalıydı
Karayılan
Karayılan olmazdan önce.
Düşman Antep'e girince
Antepliler onu
korkusunu saklayan
bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
Altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
ileri geri...
Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
sıkışmışlardı.
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan : Antep'in kanıydı.
Düz ovada bir gül fidanıydı
Karayılan'ın
Karayılan olmazdan önceki siperi.
Bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namlıya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader,
düz ovayı Antepliler
düşmana bırakacaklardı.
--spoiler--
hitler muhipleri cemiyeti'ndeki kompozisyon yarışması için üyelere verilmiş günün konusu imiş efendim. öyle rivayet ediyorlar. nazım hikmet'e en çok küfür etmeyi başarana özel mansiyon da vereceklermiş hatta.
"bir gün sordum babama
atatürk neden büyük
çocuğum dedi bana
onu seviyor her türk"
diye şiir vardı ilkokul kitaplarında. bunu ezberletirdi hocalar. 7 hece abab uyak düzeni olan bir dörtlük. işte kafadaki şiir algısı ilkokuldan kalınca böyle düşünceler çıkıyor ortaya. anlamak lazım.
dünyanın hiç bir yerinde kendi değerlerine hakaret eden bu kadar salak bir nesil daha yoktur. eğer bu toplum bir gün nazım hikmet ve necip fazıl'ı aynı anda sevmeyi başarırsa o zaman önyargılarından kurtulmuş ve hatta bilinçlenmiş ve aydınlanmış bir toplum olur kısa vade de zor gibi görünyor ama ilerisi için ümitlerim var açıkçası.
nazım hikmet dünya çapında başarılı bir şair ve hatta yüzyılın şairi olarak kabul görüyorsa sadece türkiye'de üçüncü sınıf olarak lanse ediliyorsa büyük bir sorun var demektir. ama buna pek şaşırmıyorum açıkçası çünkü bu sadece nazım, orhan pamuk ya da üstadla ilgili değil kendi tarihi değerlerini talan eden barbar ve görgüsüz bir nesille karşı karşıyayız. tarihi hamama taş yığıntısı, doğaya gereksiz yeşillik, edebiyatına ideoloji olarak bakan bu gerzekleri maalesef amerikanın işbirlikçileri yarattı. yazık size cehaletinizle kuruyup gidersiniz umarım.
anlaşılmayan şeyler anlam ifade etmez. anlamakta kapasite ve algı ile olur. anlamayan kişi için normaldir. anlamadığın konu hakkında da yorum yapmayacaksın.