Kadın sustu.
Sarıldılar.
Bir kitap yere düştü.
Kapandı bir pencere
Ayrıldılar...
•••Kitaplar senin susuşunu,susuşun kadar güzel anlatamadı.Dahada iznim olmadan hiçbir kitap yazamaz seni kadın,hoşçakallaşamadıklarımıza sevgiler,sağ ol Nazım abi...•••
"anlat bana nasıl oldu da sen,
yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
boyamak istedin süleymanın çift sütununu
o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla?
hem ne derin bir inanışmış ki, bu,
ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
göze aldırmış sana
fenafil-maşrıkı âzam olmayı,
mason localarına üç defa başvurup
mason localarından üç defa kovulmayı."
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
uçak sağ salim inebilsin meydana
doktor gülerek çıksın ameliyattan
kör çocuğun açılsın gözleri
delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
birbirine kavuşsun yavuklular
düğün dernek yapılsın hem de
susuzluk da suya kavuşsun
ekmek de hürriyete
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
onların dediği çıkacak
eninde de sonunda da...
Nazım Hikmet, Atatürk'ü bir kez konuk eder şiirine/destanına.
Bu kadar mı güzel anlatılır?
Bir cephe. Bir komutan. Bir lider.
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu.
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Üç" dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun basına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
"ben içeri düştüğümden beri" adlı şiirini, Genco Erkal oratoryoda seslendirir, fazıl say usta da piyanosuyla süslerse ortaya şöyle eşsiz bir sanat eseri çıkar işte: https://youtu.be/0Mq9Ri8CjMg ! yüreğinize sağlık muhteşem üçlü!
nazım hikmet, mayıs 1959 tarihinde stockholm 'dan gönderdiği kartpostalda vera'ya şöyle yazmıştır:
"lanet olsun ne muazzam şey seni sevmek! sen benim aşkım, sen benim kızım, sen benim yoldaşım, sen benim küçük annemsin. canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden."
"Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar. Yaşamaktan, güzel olan her şeyden. Bir odada yalnızlığı; bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları."
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
Seyir defterini, başkası yazsın
Kubbeli, Çınarlı mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın... diyen, duygu Adamı, dünya Adamı, sanat adamı...
Adam gibi Adam şairi!
Huzurla uyu...