--spoiler--
Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.
şiir gibi öznellik ve nesnellik arasında devinen bir edebiyat türü için haddini aşan bir önerme. elbette şiir görecili bir kavram değildir bütün olarak. 13 yaşında ergen birinin yazdığı ile bir şiir üstadının yazdığı şeyler kıyaslanamaz bile ama bir noktadan sonra şiiri değerlendirmek görecelidir. kimisi için bir anlam ifade etmeyen divan edebiyatı ürünü olan şiirler, kimisi için bir numaralı şiirlerdir, teknik açıdan kusursuzlardır. diğerleri için ise bu şiiri kısıtlayan ve gelişmesini engelleyen bir düşüncedir. o nedenle, şiirin kimi unsurları vardır ki; görecelidirler ve istediğiniz kadar dünyanın en mükemmel otoritesi olun hiçbir anlam ifade etmez. ifade etmeyecekte hiçbir zaman.
NAZIM, de las prisiones / Nazim, yeni cikmis mahkumluktan,
recién salido, / hediye etti bana
me regaló su camisa bordada / nakisli gömlegini
con hilos de oro rojo / kizil altin ipi
como su poesía. / siiri gibi
Hilos de sangre turca / turk kani iplikler dizeleri,
son sus versos, / gercek masallar
fábulas verdaderas / antik alcalip yukselmeleriyle sesin,
con antigua inflexión, curvas o rectas, / kivrimlar ve duzluklerle,
como alfanjes o espadas, / hancer ve kiliclar gibi,
sus clandestinos versos / yeraltindaki dizeleri
hechos para enfrentarse / yuzlesmek icin yapilmis
con todo el mediodía de la luz, / tum bir öglesiyle isigin,
hoy son como las armas escondidas, / simdi pusuda silahlar gibiler,
brillan bajo los pisos, / yeraltinda parliyorlar,
esperan en los pozos, / kuyularda bekliyorlar
bajo la oscuridad impenetrable / insanlarinin koyu gözlerinin
de los ojos oscuros / delinmez karanliginin
de su pueblo. / altinda.
De sus prisiones vino / Hapishanelerinden geldi
a ser mi hermano / kardesim olmak icin
y recorrimos juntos / ve birlikte avare gezmek icin
las nieves esteparias / karli steplerde
y la noche encendida / ve kendi lambalarimizla
con nuestras propias lámparas. / aydinlanmis gecede.
Aquí está su retrato / fotografi burada
para que no se olvide su figura: / ki unutmayayim endamini:
Es alto / Uzun,
como una torre / kirlarin bariscilligina dikilmis bir kule gibi
levantada en la paz de las praderas /
y arriba / ve de tepede
dos ventanas: / iki pencere:
sus ojos / gözleri
con la luz de Turquía. / Turk isigi ile.
Errantes / geziciler
encontramos / Karsilasiyoruz
la tierra firme bajo nuestros pies, / dunya saglam ayaklarimiz altinda,
la tierra conquistada / fethedilmis dunya
por héroes y poetas, / kahramanlar ve sairler tarafindan,
las calles de Moscú, la luna llena / Moskova sokaklari,
floreciendo en los muros, / dolunay buyuyor duvarlarda,
las muchachas / kizlar
que amamos, / sevdigimiz,
el amor que adoramos, / hayran oldugumuz ask,
la alegría, / nese,
nuestra única secta, / bizim özel mezhebimiz,
la esperanza total que compartimos, / bu eksiksiz umut paylastigimiz,
y más que todo / ve hepsinden cok,
una lucha / bir mucadelesi
de pueblos / insanlarin,
donde son una gota y otra gota, / bir damla ve bir damla daha,
gotas del mar humano, / insanlik denizinin damlalari,
sus versos y mis versos. / onun dizeleri ve benim dizelerim.
Pero / Ama
detrás de la alegría de Nazim / arkasinda Nazim'in nesesinin,
hay hechos, / gercekler var,
hechos como maderos / tomruklar gibi gercekler,
o como fundaciones de edificios. / ve bina temelleri gibi gercekler.
Años / Yillar
de silencio y presidio. / Sessizligin ve hapisligin yillari
Años / O yillar,
que no lograron /
morder, comer, tragarse / isiramamis, yiyememis, yutamamis,
su heroica juventud. / kahraman gencligini.
Me contaba / Bana anlatmakta
que por más de diez años / on yildan uzun zamanin
le dejaron / biraktigini
la luz de la bombilla eléctrica / elektrik ampulunun isigi
toda la noche y hoy / butun gece ve simdi
olvida cada noche, / unutuyor her gece,
deja en la libertad / özgur birakiyor
aún la luz encendida. / hala aydinlatan isigi.
Su alegría / Nesesinin
tiene raíces negras / kara kökleri var
hundidas en su patria / memleketine derinlemesine gömulu
como flor de pantanos. / bataklik cicegi gibi.
Por eso / Bundan dolayi,
cuando rie, / ne zaman gulse,
cuando ríe Nazim, / ne zaman gulse Nazim,
Nazim Hikmet, / Nazim Hikmet,
no es como cuando ríes: / benzemez diger gulumsemelere:
es más blanca su risa, / pek bir beyaz kahkahasi,
en él ríe la luna, / bir gulumseme ayda,
la estrella, / yildizda,
el vino, / sarapta,
la tierra que no muere, / ölmeyen dunyada,
todo el arroz saluda con su risa, / butun pirinc selamlar kahkahasiyla,
todo su pueblo canta por su boca. / butun insanlari sarki söyler agziyla.
Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun
ne yapacağız şimdi?
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar
bulabilecek miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun
ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,
ateşle suyun birleştiği
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler
kazandırdın bana
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
Bulutlar gibi, yaprak gibi uçarlar
Düşerlerdi orada, uzakta.
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa.
Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet
sunuyorum
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan
Halkların kavgasını ve kavgamı benim
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...
Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da
yalnızım sensiz.
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen
yüzünden yoksun
dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan
Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
Kuyu gibi kapkara zindanlardan
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
Ellerinde izi vardı eziyetlerin
Hınç oklarını aradım gözlerinde
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
Yaralar ve ışıklar içinde.
Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlanır
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için!
Teşekkürler o ateş için
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.
nazım hikmet'in siyasi fikirlerinden yola çıkılarak yapılan bir yorum olduğu aşikardır.nazım hikmet ulusu için önemli olduğu kadar, dünyanın her kıtasında okuru olan enternasyonal bir sanatçıdır.sibiryanın köylerinden, kübanın, şilinin, avrupanın her bölgesinde nazım hikmete hayran olan onca insan vardır.pablo neruda gibi önemli bir isim bile nazım hikmete hayranlığını mektuplarında belirtmiştir.türk edebiyatında kimler etkilenmediki...
Bir yeteneği bu kadar kötülemek çok kolaydır tabi hele Nazım Hikmet'i. Diyebileceğim tek söz var madem Nazım Hikmet şişirilmiş sanatçıdır, yazabiliyorsanız onun yazdıklarının daha iyisini yazın da biz de ayakta alkışlayalım. Bir sanatçı seneler boyu siyaset görüşü gözetmeksizin kitleleri arkasından sürüklemiş, bütün nesiller onun şiirleri ile büyümüş hatta yurt dışında bile okunmuşsa o şişirme değil 'büyük' bir sanatçıdır ki günümüzde eğer şişirme sanatçıları yazmaya kalkarsak Nazım Hikmet'ten önce eleştirilmesi gereken bir sürü sanatçı vardır.
"nazım'la büyük mücadelelerim oldu. nazım'a komunizmin doktrinleri gibi bütün şiirinin ve her şeyinin bir reçete, böyle tertip, basit bir hile tertibinden ibaret olduğunu iddia ederdim. o da buna guya cevap verirdi. bir gün bu bir tecrube ile de sabit olur gibi oldu. istanbul'da alay köşkü'nde edebiyat cemiyeti vardi. onun, şiirlerini okuyuş tarzı müthiş hoşa gidiyordu. her kelimeyi patlatarak, çatlatarak, çekerek, büzerek okurdu. bense telkin şiiri yazdigimi kabul ettigim için, ruhlara sinen bir tarzda okumayi severdim. ona dedim ki; seninle bir tecrube yapalım. senin şiirlerinin çoğu, okunmasindaki sahtekarliktan kıymet kazanıyor. şimdi sen bir şiir okuyacaksin, ben bir şiir okuyacagim. buna davet edildik. gel sen benim şiirimi kendin gibi oku, ben de senin şiirini kendim gibi okuyayım!.. o cikti, benim çocuklugumda yazdigim, «ölünün odasinda» diye bir şiirimi kendine göre: «birr odaaa, yerrrde birrr mum» diye, okudu. şiirim alkislandi, buna rağmen bir sey kaybetmedi. ben de çıktım onun bağırmak lazım gelen şiirini: «iniyor kayik, cikiyor kayik, iniyor kayik, çikiyor kayik, in, cik, in, cik» diye okudum. aptallaştı ve yuzume baktı. hokkabazlik hikayesi..."
eğer nazım hikmet'e "sanatçı" diyebilmişse söz sahibi,
nazim'in şişirilmeye ihtiyacı yoktur zaten...
sanat nedir, sanatçı kime denir sorgulamak lazım, herkes kendine sanatçı diyebilir bu görecelidir, ama herkes hep bir ağızdan hatta kimisi şişirilmiş öntakısı eklemesine rağmen nazim hikmet'e sanatçı diyorsa, nazim büyük adamdır.
keşke günümüzde de birkaç tane balon(!) şairimiz olsa.. onlar da böyle şiirler yazsa ama yalancıktan canım gerçekten değil yani yanlış anlamayın sakın
"nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet.
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
bir ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında amiral vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, amerikan amirali
amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ!"
o dönemi görüp, o kadar kafası çalışan ve yurt dışına sürgün edilmiş tüm insanlar gibidir. silah da çalıştığında bir zeka göstergesidir, ama göstergeler bazen faydayı değil zararı göstermekte, kitleler bu zararlı durumlarda sizi takip etmekte ve bulunduğun toplum seni dışlamakta olabilir. keşke daha faydalı olabilse, ve bu ülke için bir çivi çakmış ve bazı düşünceleri bu şekilde faydalı olarak insanlara aktarabilseydi diye düşündüğüm, şiir yazan kimsedir.
dünyanın en iyi şairleri arasında kabul edilen pablo neruda bakın nazım hikmet için neler demiş;
--spoiler--
"Nazım hikmet çok heybetli biridir. Yaklaşık iki metreye varan boyu, açık renk gözleriyle tanıdığım en neşeli insan. Yattığı odanın ışığını söndürmeyi hep unuturdu. Bu çok doğaldı. Çünkü 18 yıl boyunca kaldığı hücrenin tavanındaki ampul hep
yanık uyudu. 18 yıl boyunca hücrenin kapı kilidini hep birileri açtı ve kapattı. Burada okuduğumuz dergilerde onun adına rastlamamışsınızdır. Ülkesi Türkiye'nin en önemli milli şairidir. Ben onu yaşayan en büyük şairlerden biri olarak kabul
ediyorum."
Niçin öldün Nazım sen? Ne yaparız
şimdi biz şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz arasak bir pınar?
Ağız dolusu gülüşün nerde durup
da yolumuza baksın?
Ne yaparız duruşun olmadan,
olmadan sevecen dikbaşlılığın?
Nereden bulalım seninki gibi
gerçeğe tutkun, derin acı ve
hesapsız bir
sevinçle ağlayan ateşe suya su
gözleri?
Kardeşim, öyle şeyleri bıraktın ki
içimde, acı deniz rüzgârıyla
tutam tutam yolunsalar, tozayıp
giderler herhal kar gibi uzaklara,
yaşarken seçimin olan,
öldüğündeyse sana kucak açan
toprağa.
Senin için, Şili kışından bir demet
kasımpatı,
Haziran boyu Güney denizlerinin
soğuk ayı
ve bir şey daha: Halkların
savaşımı, benim halkımın,
acı haber tellalı davulun boğuk
gürültüsü, senin yurduna.
Kardeşim benim ne yalnızdır
dünya
çiçek açmış altın kiraz ağacı
yüzün olmadan
Tek başınayım, ağzımın ekmeği
dostluğumdan yoksun,
o susuzluğuma su, kanıma güç
dostluğundan!
Hepsi birer karanlık kuyu, birer
vahşet, haksızlık
ve acı kuyusu olan hapislerinin
ardından karşılaştığımızda
izlerini gözledim ellerinde onca
eziyetin,
parlak bir ışık taşıyordu yaralı
yüreğin.
Ne yapayım ben şimdi? nasılolacak görmek, düşünmek?
Nasıl tasarlanacak dünya, ektiğin
çiçekler olmadan.
Mücadele, ama nasıl, senin bana
halkın ışığı ve şairin onuruyla
dolu yol göstericiliğin olmadan
Teşekkürler böyle olduğun için ve
türkülerinle
dünya durdukça yanacak ateş
için.
şimdi bir yanda dünyanın en iyi şairleri arasında kabul edilen pablo neruda'nın sözledikleri bir yanda da hayatında nazım'ı okumamış yada bırakın nazım'ı ömrü hayatında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kitap okumuş ve sanat aşığı(!) bir uludağ sözlük yazarının sözledikleri. sizce hangisine inanmalıyız? sadece amacı başlık açmak, akıldan ve mantıktan yoksun kötü de olsa sadece sözlükte biraz ilgili çekme peşinde koşan boş insanların...