bir çok kişinin benimle aynı fikri paylaştığını düşündüğüm durumdur. yani nazım hikmeti'in şiirlerine şöyle bir baktığınız zaman en başta şekil olarak klasik şiir yapısına hiçte uygun olmadığını görürsünüz, sanki amatör bir şairin müsfetteleri gibi ya da şiiri yazarken kafiyeyi tutturamamış sonunda da "aman amk olduğu kadar artık" diyen bir şair adayının kaleminden çıkmış gibidir sanki, belkide necip fazıl gibi bir söz ustasının şahane eserlerini okuduktan sonra şiir zevkimin çitasını fazlasıyla yukarı çektiğim için bana fazla basit geliyordur bilmiyorum...
ikinci olarak da mana meselesidir ki, bu zaten nazım hikmet şiirlerinde sıfırdır; şiiri okurken istemsizce "ne diyor la bu değişik" dersiniz, inip çıkan gemilerden, parktaki ceviz ağaçlarının serüvenlerinden bahseder yani nazım hikmet severleri kusara bakmasınlarda bu adam şiirde anlamıyor, keşke ayakkabo tamirciliği falan yapsaydı....
"Ayakkabo" tamirciliği ile ilgilenenlerin nazım hikmet'in sanatına laf atmasıdır.
Sen necip Fazıl'a devam et boşver nazım hikmet bi kademe büyük gelir sana.
yazarlık yerine okurluk yapması gereken insanın sıkıntısıdır.
çok oku kardeş. bu sorunu ancak çok okuyarak çözebilirsin. bu bir "zevkler ve renkler tartışılamaz" aforizması değil, böyle bayağı bildiğin sıkıntı çünkü.
diğer yandan; nazım hikmet şiirlerini anlamayanlar, genellikle ikinci yeni şairlerinin şiirlerini de anlamazlar ve bu daha da büyük bir sıkıntıdır.
gözlerin gözlerin gözlerin...
ister hapishaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte.
şu mayıs ayı sonlarında öyledir işte,
antalya tarafında ekinler seher vakti.
gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar,
çırılçıplak kaldı gözlerin .
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
gözlerin gözlerin gözlerin...
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün;
sevinçli bahtiyar,
alabildiğine akıllı ve mükemmel,
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.
gözlerin gözlerin gözlerin...
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri bursa'nın.
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar,
ve her mevsim ve her saat istanbul.
gözlerin gözlerin gözlerin...
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine,
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar.
şiir sever bir gayrimüslim olarak söylüyorum; nazım hikmetin sevilmemesi değil asıl bu derecede sevilmesi ideolojiktir.
kimse kusura bakmasın arkadaş bu ülkede mahalle baskısının büyüttüğü sanatçıların belkide birincisidir nazım hikmet.
buyrunuz dillere pelesenk bir dörtlük:
ortaokul öğrencisi yazsa kimseyi şair olduğuna inandıramazdı.
buyrunuz en sevilen şiirlerinden;
kerem gibi
hava kurşun gibi ağır!
bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
koşun,
kurşun
erit-
meye
çağırıyorum...
o diyor ki bana:
- sen kendi sesinle kül olursun ey!
kerem
gibi
yana
yana...
hava kurşun gibi ağır...
ben diyorum ki ona:
- kül olayım
kerem
gibi
yana
yana.
ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
lıklar
aydın-
-lığa...
hava toprak gibi gebe.
hava kurşun gibi ağır.
bağır
bağır
bağırıyorum.
koşun
kurşun
erit-
-meye
çağırıyorum...
evet nazım hikmete büyük şair demek modadır amma velakin kral çıplak!..
(bkz: #20504538)
denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür..
bulut mu olsam
gemi mi yoksa?
balık mı olsam
yosun mu yoksa?
ne o,ne o, ne o.
deniz olunmalı oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. nazım hikmet
normal olandır, zira şiirlerinde ne hece ölçüsü ne de insanın ruhuna dokunacak imgeler vsardır, kısır bir hayal dünyası ve şiir bilgisi vardır, fazlasını beklemek avanaklık olurdu zaten....