nazım hikmet ran

entry2956 galeri144 video22 ses1
    2922.
  1. - Millet şiir alanında daha yürürken, koşmuş olan şairimizdir. eserleriyle birlikte kendisi de sınırları aşmak durumunda kalmıştır (bırakılmıştır).

    - nazım hikmet run'ın bir pastıdır.

    (bkz: nazım hikmet run) başlığına ithafen.
    12 ...
  2. 2921.
  3. bulgaristanda onu tanıdığım için sayesinde kiralık ev bulduğum şair. orada bir çok okulu ziyaret etmiş.
    0 ...
  4. 2920.
  5. 2919.
  6. Mezarını ziyaret ettiğimde sonradan fotoğraflarıma baktığımda ‘ellerimde karanfiller, yüzümde gülümsemeler’ gördüm. insan bir mezar taşına gülümseyerek bakar mı?

    Ben baktım!
    Muazzam insanın huzurunda olmak çok güzeldi.
    Saygıyla!
    Tepeden tırnağa kavga,
    hasret ve
    ümitten ibaret Nazım Hikmet!
    3 ...
  7. 2918.
  8. 2917.
  9. --spoiler--
    boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.
    --spoiler--

    haziran yaz içinde güzdür. yad olsun.
    1 ...
  10. 2916.
  11. Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
    8 ...
  12. 2915.
  13. “Küstürmeyin insanları hayata...
    Sonra her şeyden vazgeçiyorlar...
    Bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar...
    Küstürmeyin işte bazı insanları...”
    6 ...
  14. 2914.
  15. eserlerine çok da bayıldığım söylenemez.
    1 ...
  16. 2913.
  17. Türk şair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. "Romantik komünist" ve "romantik devrimci" olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
    0 ...
  18. 2912.
  19. 2911.
  20. --spoiler--
    memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?
    --spoiler--
    2 ...
  21. 2910.
  22. sığındığı rusyada stalin gibi sapık bir diktatör katile nağmeler dizen şahıs.
    2 ...
  23. 2909.
  24. Hoş geldin kadınım benim,
    Hoş geldin.
    Ayağını bastın odama,
    Kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.
    Güldün,
    Güller açtı penceremin demirlerinde.
    Ağladın,
    Avuçlarıma döküldü inciler.
    Gönlüm gibi zengin,
    Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.

    Hoş geldin kadınım benim,
    Hoş geldin.
    3 ...
  25. 2908.
  26. Hakkında en çok dava açılan edebi kalemlerden, ayrıca Ömrünün 12 yılı tek parti iktidarı döneminde hapiste geçmiş bir solcudur.

    1938'de bu kez "orduyu ve donanmayı isyana teşvik" suçlamasıyla tutuklandı ve yargılandığı davada 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. istanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde aralıksız 12 sene kaldıktan sonra, 14 Temmuz 1950'de çıkan Genel Af Yasası'ndan yararlanarak, 15 Temmuz'da serbest bırakıldı.
    0 ...
  27. 2907.
  28. Gözlerine bakarken
    güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
    bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
    kayboluyorum...
    Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
    durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

    sırrını her gün bir parça veren
    fakat hiç bir zaman
    büsbütün teslim olmayacak olan...
    11 ...
  29. 2906.
  30. ...Fakat artık ümit yetmiyor bana,
    Ben artık şarkı dinlemek değil,
    Şarkı söylemek istiyorum.

    Nazım Hikmet Ran
    2 ...
  31. 2905.
  32. Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir! ( Nazım Hikmet Ran )
    1 ...
  33. 2904.
  34. 2903.
  35. 1827 yılı..

    almanya’nın magdeburg şehri…

    bu şehirde ludwig carl friedrich dedloid adında bir erkek çocuğu dünyaya gözlerini açar.

    büyüdükçe huzursuzluğun ne olduğunu anlar, çünkü annesi ve babası sürekli kavga etmektedir.

    aileyi ve carl’ı çok seven yakınları, bu kavgalardan etkilenmesin diye carl’ı bir yetimhaneye verirler.

    12 yaşına kadar bu yetimhanede kalır carl, çok eziyet çeker, dayak yer ve artık kaçmaya karar verir. bir gece çarşafları birbirine bağlar ve kaçarak hamburg’a gelir.

    daha 12 yaşındaki carl, bir gemide miço olarak iş bulur. çok sıkıntılı bir 3- 4 ay geçirir. miço olduğu gemi istanbul boğazından geçerken kız kulesini görür carl, denize atlar ve kız kulesine kadar yüzer.

    o sıralar kız kulesi cüzzamlıların kapalı tutulduğu bir minik adadır. carl yakalanır ve emin ali paşa’nın yanına götürülür. paşa sorar niye kaçtın diye, dayaktan der, peki de 3- 4 aydır denizlerdesin neden istanbul der paşa, çocuk kız kulesini gösterir, bu kule yüzünden, ben bu kuleyi çok sevdim…

    tabi bu büyük bir haber olur, almanlar çocuğu ister ama emin ali paşa vermez ve himayesine alır.

    adı mehmet ali olur, askeriyeye gönderilir. eğitimler alır ve sonunda paşa olur, artık adı carl dedloid değil, mehmet ali paşadır. çok başarılı bir asker olur, bir çok savaşta ve anlaşmada osmanlıyı temsil eder.

    bu arada evlenir, dört tane kız çocuğu olur. evlatlarından birisinin adı leyla hanımdır, leyla hanımın da bir kızı olur, adını celile koyarlar. celile hanımın da bir oğlu olur.

    adını nazım koyarlar, nazım hikmet.

    yani nazım hikmet, 12 yaşında kız kulesine sığınan adı carl dedloid olan sonra da mehmet ali paşa’nın torunudur.

    Sevda yüzünden ölmenin ayıp olmadığını öğreten adam ışıklar içinde uyu…

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1964266/+

    GÜNEŞi iÇENLERiN TÜRKÜSÜ

    1924

    Bu bir türkü:
    – toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü:
    – alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı; kızıl bir meş’ale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
    Ben de söyledim o türküyü!

    Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    Sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!.
    Kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    Alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!

    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    Düşmesin bizimle yola:
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar!
    Bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

    işte:
    şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

    Sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!

    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    Neş’emiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o «an»
    kadar sıcak!
    Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!
    4 ...
  36. 2903.
  37. 2902.
  38. R harfini çok severdi üstüne basa basa söylerdi.
    1 ...
  39. 2901.
  40. "Yoksa hayatında sevmiş ölüler
    Hâlâ servilerde ağlayorlar mı?"

    118 yaşında!
    15 Ocak 1902- 3 Haziran 1963.
    18 ...
  41. 2900.
  42. Kadınların efendi erkek yerine piç erkek tercihi mevzuunun yıllar önceki tezahürüdür.
    1 ...
  43. 2899.
  44. (bkz: bulut mu olsam)

    --spoiler--
    Denizin üstünde ala bulut
    yüzünde gümüş gemi
    içinde sarı balık
    dibinde mavi yosun
    kıyıda bir çıplak adam
    durmuş düşünür.

    Bulut mu olsam, gemi mi yoksa?
    Balık mı olsam, yosun mu yoksa?..
    Ne o, ne o, ne o.
    Deniz olunmalı, oğlum,
    bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.'
    --spoiler--
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük