nazım hikmet ran şiirleri

entry109 galeri0
    57.
  1. Başım köpük köpük bulut,
    içim dışım deniz,
    ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
    Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
    Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
    Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
    Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
    Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
    Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
    Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
    Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
    3 ...
  2. 56.
  3. 55.
  4. siir degil tekerlemedir bunlarin pek cogu. ahanda bir tanesi aynen su sekilde ;

    bana bak
    hey !
    avanak!
    +
    trrrrum
    trrrrum
    trrrrum
    trak tiki tak
    makinalasmak
    istiyorum
    +
    siirlerim icilmez
    ingiliz tuzu gibi

    gordunuz mu buyuk vatan sairi nazim hikmet yoldas'in capini, kalitesini ve edebi gucunu ? makina sesi cikartarak siir yazabaliyor. makinalasmayi degilde hayvan hasatla ilgili bir siir yazsa atiyorum atlarla ilgili bir siir yazmis olsa ihihihihi diye kisneyecek demekki.
    1 ...
  5. 54.
  6. "nâzım hikmet bu memleketin en büyük şairidir"

    (bkz: çetin altan)

    (#1080401)
    1 ...
  7. 53.
  8. hala acı çektirmekte ısrarcı olduğumuz naçizane bir sanatçının şiirleridir.
    1 ...
  9. 52.
  10. serbest şiirlerdir. ben aruz veya hece ölçüsüne sahip olana rastlamadım. epeyce de karşıma çıktılar lakin hala göremediysem bu en azından yok denecek kadar az olduklarını gösterir. ki bu tarz şiirleri yazmak için nazım hikmet olmaya gerek yok. pek çoğumuz günlük hayatta konuşurken birisi bunları not alsa allahın günü herkes 3 tane yazar bu şiirlerden teknik anlamda.

    konu olarak ise aklımda mustafa kemal'e burjuva dediği şiir ile trik trak makina bilmem ne şeklinde devam eden bir şiiri kalmış. o ikisinden ise anlayacağımı anladım zaten.

    ama bence düz yazıda da son derece başarılı. mesela şu yazısı; bilmeyenlere düz yazı nasıl yazılır, muhatabınız nasıl kalbinden vurulur noktasında ders niteliğindedir.

    (bkz: nazim hikmet in kruscev e yazdigi mektup)

    not: insan mehmet akif ersoy veya necip fazıl başlığında edilen kelamları okuyup da bu başlığa düşünce edebini korumakta biraz zorlanıyor. ama nazım'a onu sevenler diğer ikisine küfretti diye küfretmem.
    0 ...
  11. 51.
  12. 50.
  13. Akın var! güneşe akın!
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    (bkz: güneşi içenlerin türküsü)
    1 ...
  14. 49.
  15. vera'ya

    moskova'nın 110 kilometre doğusunda
    oka ırmağından öğrendim gümüş türküsünü ırmakların
    durup dinlemeden akıp gitmenin ululuğunu
    ırmak gemilerinden suya düşen ışıkların çağrısını uzaklara
    oka ırmağından öğrendim hasretlerinin dalgın deliliğini.
    yaz geceler oka ırmağı
    ince kumları ve sedefleriyle
    ak bir kadını yıkayarak
    aktı odamda kalın kütüklerin arasından
    yaz geceleri düşmedi dallarından zamanların yaprakları
    gitmeden gittim adını hala bilmediğim topraklara

    16 temmuz 1960
    1 ...
  16. 48.
  17. Aşk Mönüsü

    Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
    sen ülkemin yaz geceleri gibisin
    saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında,
    beni unutma.
    Ah! Saklı gülüm
    sen hem zor hem güzelsin.
    Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
    sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
    sen memleketim kadar güzelsin,
    ve güzel kal...
    3 ...
  18. 47.
  19. Ağlamak Meselesi

    Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
    farkına bile varmadan?
    Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
    ayıpsız,
    aşikare,
    yağmur misali?

    Neylersin alışkanlık,
    için kan ağlarken yüzün güler,
    dikilitaş gibi dinelirsin yine.
    Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
    anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
    2 ...
  20. 46.
  21. Tuna Üstüne Söylenmiştir

    Gökte bulut yok,
    Söğütler yağmurlu,
    Tuna'ya rastladım,
    Akıyor çamurlu çamurlu..
    Hey Hikmet'in oğlu, Hikmet'in oğlu!
    Tuna'nın suyu olaydın,
    Karaorman'dan geleydin,
    Karadeniz'e döküleydin,
    Mavileşeydin, mavileşeydin, mavileşeydin..
    Geçeydin Boğaziçi'nden,
    Başında istanbul havası,
    Çarpaydın Kadıköy iskelesi'ne,
    Çarpaydın, çırpınaydın,
    Vapura binerken Memet'le anası...
    0 ...
  22. 45.
  23. nazım hikmet ran'ın yazdığı şiirlerdir. mesela aşağıda bulunan şiir yakın bir zamanda ortaya çıkmıştır.

    Dördümüze.

    Názım Hikmet.

    iSTANBUL. TEVKiFHANESi. 1938

    geldi dört güvercin
    suda yıkanmak için.
    Su mahpusane yalağındaydı.
    ve güneş
    güvercinlerin
    gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.

    * * *

    girdi dört güvercin
    yıkanmak için
    suyun içine.
    ve kederli toprakta dört insan
    baktı dört güvercine.

    * * *

    Güvercinler hep beraber
    güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
    uçabilirler.
    Durdurmaz onları demir ve duvar.
    Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
    Ve kanatlar
    Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
    insanların kanatları yok
    insanların kanatları yüreklerinde.

    * * *

    Dört güvercin
    güneşe varmak için
    yıkandı, uçtu sudan.
    1 ...
  24. 44.
  25. sahte bir vatansever olduğu için içimden okumak gelmeyen şiirlerdir. aslında olması gereken görüşlerin sanata karıştırılmamasıdır; ama gel gör ki türküz kanımıza dokunuyor.
    0 ...
  26. 43.
  27. kapıları çalan benim
    kapıları birer birer.
    gözünüze görünemem
    göze görünmez ölüler.
    hiroşima'da öleli
    oluyor bir on yıl kadar.
    yedi yaşında bir kızım,
    büyümez ölü çocuklar.
    saçlarım tutuştu önce,
    gözlerim yandı kavruldu.
    bir avuç kül oluverdim,
    külüm havaya savruldu.
    benim sizden kendim için
    hiçbir şey istediğim yok.
    şeker bile yiyemez ki
    kâat gibi yanan çocuk.
    çalıyorum kapınızı,
    teyze, amca, bir imza ver.
    çocuklar öldürülmesin
    şeker de yiyebilsinler.

    nazım hikmet ran
    1956
    0 ...
  28. 42.
  29. şair kendi şiirlerini kötü okur. ancak yazarken harflerin uyumuna dahi dikkat ederek yazar. örnek vermek gerekirse "beyaz, siyah, kırmızı" demek yerine "ak, kara, kırmızı" demeyi tercih eder. böylece k harfinin baskınlığını kullanmış olur.

    duyguları anlatırken son derece coşkundur. "çalaydın, çırpınaydın vapura binerken memed'le anası" diyerek istanbul boğazı sularına seslenişi çok etkilidir.

    ve yine duyguları ifade ederken somut örnekler vermeyi sever.

    "seviyorum seni
    ekmeği tuza banıp yer gibi
    geceleyin ateşler içinde uyanarak
    ağzını dayayıp musluğa su içer gibi"

    denizdeki köpük, havadaki bulut gibi daha simgeci örnekler verebilirdi. oysa verdiği daha somut ve herkesin bildiği örnekler sayesinde duygunun coşkusunu çok daha derin ifade edebilmiştir.

    aferin 10.
    1 ...
  30. 41.
  31. gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    yeşil dallarız dünya ağacından
    gençlik denen bir millet var, ondanız.
    2 ...
  32. 40.
  33. nazım hikmetin yazdığı şiirimsi şeyler için söylenen mubala üzerine kurulu tanım.
    1 ...
  34. 39.
  35. kendi başlıklarına da yazılabilirler. isterseniz bir tane de "sözlük entryleri" başlığı açalım, oraya yazın.
    1 ...
  36. 38.
  37. Hürriyet Kavgası

    Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
    Dalga dalga aydınlık oldular,
    Yürüdüler karanlığın üstüne.
    Meydanları zaptettiler yine.

    Beyazıt'ta şehit düşen
    Silkinip kalktı kabrinden,
    Ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
    Yıktı Şahmeran'ın mağarasını.

    Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
    Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
    Safları sıklaştırın çocuklar,
    Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
    0 ...
  38. 37.
  39. Hasret

    Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.

    Yüz yıldır bekler beni
    bir şehirde bir kadın.

    Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
    Aynı daldan düşüp ayrıldık.
    Aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.

    Yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından.
    0 ...
  40. 36.
  41. ben sen o

    o, yalnız ağaran yanyerini görüyor,

    ben, geceyi de.

    sen yalnız geceyi görüyorsun,

    ben ağaran tanyerini de...

    ekim 1958
    4 ...
  42. 35.
  43. seni dinlemek güzel şey

    ümitli şey

    dünyanın en güzel sesinden

    en güzel şarkıyı dinlemek

    gibi bir şey.

    fakat artık ümit yetmiyor bana,

    ben artık şarkı dinlemek değil

    şarkı söylemek istiyorum...

    30 eylül 1945
    8 ...
  44. 34.
  45. Ağa Camii;
    Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
    Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
    Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
    Allahımın ismini daha çok candan andım.
    Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
    Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
    Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
    Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
    En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
    Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
    Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
    Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
    Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
    Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
    Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
    Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
    Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
    Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
    Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
    Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!'
    2 ...
  46. 33.
  47. ben bunu çok severim:

    Yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi meselâ,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük