nazım hikmet ran şiirleri

entry109 galeri0
    24.
  1. Geliyor sıram
    ansızın atlayacağım boşluğa
    ne çürüyen etimden haberim olacak
    ne gözlerimin çukurunda dolaşan böceklerden

    durup dinlenmeden ölümü düşünüyorum
    sıram yakın demek.

    10 Eylül 1961, Laypzig
    3 ...
  2. 25.
  3. Trabzon'dan bir motor açılıyor
    Sahilde kalabalık!
    Motoru taşlıyorlar
    Son perdeye başlıyorlar!
    Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş
    Kemal kumandanın kordonuna
    Kumandan kahyanın cebine inmiş
    Kahya adamların donuna
    Uluyorlar.
    Hav. hav. hav. tu
    Yoldaş unutma bunu
    Burjuva ne zaman aldatsa bizi
    Böyle haykırır
    Hav. hav. hav. tu
    3 ...
  4. 26.
  5. bir hazin hürriyet

    satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
    bir lokma bile tatmadan yoğurursun
    bütün nimetlerin hamurunu.
    büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
    ananı ağlatanı karun etmek hürriyetiyle, hürsün.

    sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
    işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
    değirmenleri,
    büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
    vicdan hürriyetiyle, hürsün.

    başın ensenden kesik gibi düşük,
    kolların iki yanında upuzun,
    büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
    işsiz kalmak hürriyetiyle, hürsün.

    en yakın insanınmış gibi seversin memleketini,
    günün birinde, mesela, amerika'ya ciro ederler onu
    seni de büyük hürriyetinle beraber,
    hava üssü olmak hürriyetiyle, hürsün.

    yapışır yakana kopası elleri valstrit'in,
    günün birinde, diyelim ki, kore'ye gönderilebilirsin,
    büyük hürriyetinle bir çukuru doldurabilirsin,
    meçhul asker olmak hürriyetiyle, hürsün.

    bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil
    insan gibi yaşamalıyız dersin,
    büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
    yakalanmak, hapse girmek, hattâ asılmak hürriyetiyle, hürsün.

    ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında,
    hürriyeti seçmene lüzum yok hürsün.

    bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.
    *
    4 ...
  6. 27.
  7. uzaktaki şehrimin damları üzerinden

    ve marmara denizinin

    dibinden geçip

    sonbahar yapraklarını aşarak

    olgun ve ıslak

    geldi sesin.

    bu, üç dakikalık zamandı.

    sonra,

    telefon simsiyah kapandı...

    8 kasım 1945
    7 ...
  8. 28.
  9. balla dolu petek

    yani

    gözlerin

    güneşle dolu...

    gözlerin, sevgilim,

    gözlerin toprak olacak yarın,

    bal başka petekleri

    doldurmakta devam edecek...
    6 ...
  10. 29.
  11. bir elmanın yarısı biz,

    yarısı bu koskaca dünya.

    bir elmanın yarısı biz

    yarısı insanlarımız.

    bir elmanın yarısı sen

    yarısı ben

    ikimiz...
    5 ...
  12. 30.
  13. çiçekli badem ağaçlarını unut,

    değmez,

    bu bahiste

    geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.

    ıslak saçlarını güneşte kurut:

    olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın,

    nemli, ağır kızıltılar...

    sevgilim, sevgilim,

    mevsim

    sonbahar...
    5 ...
  14. 31.
  15. 32.
  16. Karlı kayın ormanında
    yürüyorum geceleyin.
    Efkârlıyım, efkârlıyım,
    elini ver, nerde elin?

    Ayışığı renginde kar,
    keçe çizmelerim ağır.
    içimde çalınan ıslık
    beni nereye çağırır?

    Memleket mi, yıldızlar mı,
    gençliğim mi daha uzak?
    Kayınların arasında
    bir pencere, sarı, sıcak.

    Ben ordan geçerken biri:
    "Amca, dese, gir içeri."
    Girip yerden selâmlasam
    hane içindekileri.

    Eski takvim hesabıyle
    bu sabah başladı bahar.
    Geri geldi Memed'ime
    yolladığım oyuncaklar.

    Kurulmamış zembereği
    küskün duruyor kamyonet,
    yüzdüremedi leğende
    beyaz kotrasını Memet.

    Kar tertemiz, kar kabarık,
    yürüyorum yumuşacık.
    Dün gece on bir buçukta
    ölmüş Berut, tanışırdık.

    Bende boz bir halısı var
    bir de kitabı, imzalı.
    Elden ele geçer kitap,
    daha yüz yıl yaşar halı.

    Yedi tepeli şehrimde
    bıraktım gonca gülümü.
    Ne ölümden korkmak ayıp,
    ne de düşünmek ölümü.

    En acayip gücümüzdür,
    kahramanlıktır yaşamak:
    Öleceğimizi bilip
    öleceğimizi mutlak.

    Memleket mi, daha uzak,
    gençliğim mi, yıldızlar mı?
    Bayramoğlu, Bayramoğlu,
    ölümden öte köy var mı?

    Geceleyin, karlı kayın
    ormanında yürüyorum.
    Karanlıkta etrafımı
    gündüz gibi görüyorum.

    Şimdi şurdan saptım mıydı,
    şose, trenyolu, ova.
    Yirmi beş kilometreden
    pırıl pırıldır Moskova...
    1 ...
  17. 33.
  18. ben bunu çok severim:

    Yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi meselâ,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
    3 ...
  19. 34.
  20. Ağa Camii;
    Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
    Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
    Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
    Allahımın ismini daha çok candan andım.
    Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
    Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
    Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
    Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
    En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
    Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
    Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
    Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
    Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
    Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
    Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
    Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
    Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
    Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
    Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
    Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!'
    2 ...
  21. 35.
  22. seni dinlemek güzel şey

    ümitli şey

    dünyanın en güzel sesinden

    en güzel şarkıyı dinlemek

    gibi bir şey.

    fakat artık ümit yetmiyor bana,

    ben artık şarkı dinlemek değil

    şarkı söylemek istiyorum...

    30 eylül 1945
    8 ...
  23. 36.
  24. ben sen o

    o, yalnız ağaran yanyerini görüyor,

    ben, geceyi de.

    sen yalnız geceyi görüyorsun,

    ben ağaran tanyerini de...

    ekim 1958
    4 ...
  25. 37.
  26. Hasret

    Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.

    Yüz yıldır bekler beni
    bir şehirde bir kadın.

    Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
    Aynı daldan düşüp ayrıldık.
    Aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.

    Yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından.
    0 ...
  27. 38.
  28. Hürriyet Kavgası

    Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
    Dalga dalga aydınlık oldular,
    Yürüdüler karanlığın üstüne.
    Meydanları zaptettiler yine.

    Beyazıt'ta şehit düşen
    Silkinip kalktı kabrinden,
    Ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
    Yıktı Şahmeran'ın mağarasını.

    Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
    Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
    Safları sıklaştırın çocuklar,
    Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
    0 ...
  29. 39.
  30. kendi başlıklarına da yazılabilirler. isterseniz bir tane de "sözlük entryleri" başlığı açalım, oraya yazın.
    1 ...
  31. 40.
  32. nazım hikmetin yazdığı şiirimsi şeyler için söylenen mubala üzerine kurulu tanım.
    1 ...
  33. 41.
  34. gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    yeşil dallarız dünya ağacından
    gençlik denen bir millet var, ondanız.
    2 ...
  35. 42.
  36. şair kendi şiirlerini kötü okur. ancak yazarken harflerin uyumuna dahi dikkat ederek yazar. örnek vermek gerekirse "beyaz, siyah, kırmızı" demek yerine "ak, kara, kırmızı" demeyi tercih eder. böylece k harfinin baskınlığını kullanmış olur.

    duyguları anlatırken son derece coşkundur. "çalaydın, çırpınaydın vapura binerken memed'le anası" diyerek istanbul boğazı sularına seslenişi çok etkilidir.

    ve yine duyguları ifade ederken somut örnekler vermeyi sever.

    "seviyorum seni
    ekmeği tuza banıp yer gibi
    geceleyin ateşler içinde uyanarak
    ağzını dayayıp musluğa su içer gibi"

    denizdeki köpük, havadaki bulut gibi daha simgeci örnekler verebilirdi. oysa verdiği daha somut ve herkesin bildiği örnekler sayesinde duygunun coşkusunu çok daha derin ifade edebilmiştir.

    aferin 10.
    1 ...
  37. 43.
  38. kapıları çalan benim
    kapıları birer birer.
    gözünüze görünemem
    göze görünmez ölüler.
    hiroşima'da öleli
    oluyor bir on yıl kadar.
    yedi yaşında bir kızım,
    büyümez ölü çocuklar.
    saçlarım tutuştu önce,
    gözlerim yandı kavruldu.
    bir avuç kül oluverdim,
    külüm havaya savruldu.
    benim sizden kendim için
    hiçbir şey istediğim yok.
    şeker bile yiyemez ki
    kâat gibi yanan çocuk.
    çalıyorum kapınızı,
    teyze, amca, bir imza ver.
    çocuklar öldürülmesin
    şeker de yiyebilsinler.

    nazım hikmet ran
    1956
    0 ...
  39. 44.
  40. sahte bir vatansever olduğu için içimden okumak gelmeyen şiirlerdir. aslında olması gereken görüşlerin sanata karıştırılmamasıdır; ama gel gör ki türküz kanımıza dokunuyor.
    0 ...
  41. 45.
  42. nazım hikmet ran'ın yazdığı şiirlerdir. mesela aşağıda bulunan şiir yakın bir zamanda ortaya çıkmıştır.

    Dördümüze.

    Názım Hikmet.

    iSTANBUL. TEVKiFHANESi. 1938

    geldi dört güvercin
    suda yıkanmak için.
    Su mahpusane yalağındaydı.
    ve güneş
    güvercinlerin
    gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.

    * * *

    girdi dört güvercin
    yıkanmak için
    suyun içine.
    ve kederli toprakta dört insan
    baktı dört güvercine.

    * * *

    Güvercinler hep beraber
    güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
    uçabilirler.
    Durdurmaz onları demir ve duvar.
    Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
    Ve kanatlar
    Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
    insanların kanatları yok
    insanların kanatları yüreklerinde.

    * * *

    Dört güvercin
    güneşe varmak için
    yıkandı, uçtu sudan.
    1 ...
  43. 46.
  44. Tuna Üstüne Söylenmiştir

    Gökte bulut yok,
    Söğütler yağmurlu,
    Tuna'ya rastladım,
    Akıyor çamurlu çamurlu..
    Hey Hikmet'in oğlu, Hikmet'in oğlu!
    Tuna'nın suyu olaydın,
    Karaorman'dan geleydin,
    Karadeniz'e döküleydin,
    Mavileşeydin, mavileşeydin, mavileşeydin..
    Geçeydin Boğaziçi'nden,
    Başında istanbul havası,
    Çarpaydın Kadıköy iskelesi'ne,
    Çarpaydın, çırpınaydın,
    Vapura binerken Memet'le anası...
    0 ...
  45. 47.
  46. Ağlamak Meselesi

    Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
    farkına bile varmadan?
    Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
    ayıpsız,
    aşikare,
    yağmur misali?

    Neylersin alışkanlık,
    için kan ağlarken yüzün güler,
    dikilitaş gibi dinelirsin yine.
    Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
    anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
    2 ...
  47. 48.
  48. Aşk Mönüsü

    Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
    sen ülkemin yaz geceleri gibisin
    saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında,
    beni unutma.
    Ah! Saklı gülüm
    sen hem zor hem güzelsin.
    Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
    sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
    sen memleketim kadar güzelsin,
    ve güzel kal...
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük