nazım hikmet, kuvayı milliye adlı eserinde-ki hemen tüm edebiyatçılar tarafından, türk ulusu'nun kurtuluş mücadelesini anlatan eşsiz bir destan, bir başyapıt olarak kabul edilir-mustafa kemal'e, fakru zaruret içerisinde harap ve bitap düşmüş bir milletin fertlerinin gönlünde istiklal alevini ateşleyen ve işgalci emperyalist güçlerin bu sayede yok edilmesini sağlayan güçlü bir lider olduğunu, kendine özgü şiirsel anlatımıyla açık bir biçimde ifade etmiştir. bu bağlamda, mustafa kemal için yazılmış ve belki de yazılacak en güzel methiyeyi kaleme alan şairdir.
buna mukabil, nazım hikmet'in mustafa kemal'de tasvip etmediği yönler de vardır. bunların başında, kentli burjuva ve nispeten eğitimli toprak ağalarının desteğinde kurguladığı devrimlerini halka dayatması, devrimlerine destek sağlayabilmek için de bahse konu sınıfların üyelerine devlet imkanlarını seferber etmesi gelir. ona göre, kurtuluş savaşı'nın ardından halk nezdinde edindiği itibar ile ciddi ve kapsamlı bir toprak reformuna gitmesi, hakça ve adil bir toprak bölüşümünü sağlaması, kooperatifleşmeyi destekleyip geliştirmesi mümkünken bunu yapmamış, tam tersine, kırsalda toprak ağalarını, kentte ise sermayedar burjuvayı destekleyerek üretimin tek elden ve hızlı bir biçimde artırılmasını hedeflemiştir. mustafa kemal ideolojisinin bir -izm olarak kabul görmemesinin temel nedeni de budur. zira yapılan devrimler, toplumun en alt tabakalarına kadar ulaşan bir iktisadi ve toplumsal dönüşümü gerçekleştirememişlerdir. bu temel eleştiri noktaları haricinde nazım hikmet'in kabul edemediği, daha doğrusu içine sindiremediği diğer bir husus da emperyalist ülkelere karşı verilen kurtuluş mücadelesinde, sovyetler birliği tarafından yapılan onca askeri ve maddi yardımlara karşılık ülke içerisindeki sosyalist hareketlere ve faaliyetlere çok sert tepkiler vererek kelime anlamıyla onlara zulmetmesidir.
bu durumu, aşağıdaki spontane şiirinde net olarak vurgular ve mustafa kemal'i sert bir biçimde eleştirir;
"Trabzondan bir motor açılıyor
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva, Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar
Hav... hav... hak... tü"
gelelim nazım hikmet'in stalin yanlısı olmasına;
stalin taraftarları, nazım hikmet'i pek bir sahiplenir ve stalin'e olan hayranlığından söz edip dururlar. ancak o, 1963 yılında kendisine verilmesine kesin gözüyle bakılan ve batı'nın 'nobel barış ödülü'ne karşılık gelen 'lenin barış ödülü'nden olmak pahasına, sovyetler birliği'nin iki büyük gazetesinden biri olan pravda'ya, stalin'in bir sosyalist lidere yakışmayan eylemleriyle artık gözlerden ve gönüllerden düştüğünü açık-seçik anlattığı aşağıdaki eleştirel şiirini yollar.
"taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâattandı iki santimden yedi metreye kadar.
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan çizmeleri dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında.
parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gölgesi,
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın
odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gözleri önündeydik.
yok oldu bir sabah!
yok oldu çizmesi meydanlardan,
gölgesi ağaçlarımızın üstünden,
çorbamızdan bıyığı,
odalarımızdan gözleri,
ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın tuncun alçının ve kâadın"
- söylemiş söyleyeceğini üstat, başka söze ne hacet.