Orduda görevli alman subay eğitim esnasında süvarilere bir soru yöneltir;
-Vakit gecedir. Boğazın Anadolu yakasındaki birliğinize düşman hakkında çok acele bilgi verilecektir. Telefon bağlantısı olmadığı gibi karşıya geçmek için hiçbir deniz aracı da mevcut değildir. Işık bulunmadığı için flamayla yada morsla herhangi bir haber ulaştırılamamaktadır. Bu durumda acaba karşı taraftaki birliğe acele olan mesajı nasıl ulaştırabiliriz?
Alman subayın sorusu üzerine herkes kara kara düşünmeye başlar. Anlatılan durum gerçekten tüm olumsuzlukları içermektedir. Sessizliği Nazım Bey bozar;
-Atımızla karşıya yüzmek suretiyle bağlantı kurabiliriz.
Alman subay sorar;
+Bu nasıl sağlanır?
-Gözünüzü benden ayırmayın.
Nazım Bey denize sürer atını. Süvari de atı da Boğazın soğuk sularında yüzmeye başlar. Nazım Bey atının yanından ayrılmadan, Şaşkın bakışlar altında birbiri sıra atar kulaçlarını. kıyıya çıktıklarında karşıdaki arkadaşları atlarını şaha kaldırarak selamlarlar onu. Nazım Bey in Boğazı atıyla geçmesi yalnız istanbul da değil Avrupa basınında da geniş yankı yapar. Alman subay Nazım Bey in ders alcak değil ders verecek bir subay olduğunu raporunda belirttikten sonra nazım bey e hocalık yolu açılır. *
--spoiler--