kendi ruhsuzluğunun doğal sonucu olarak ruhsuz tekerlemeler yazmaktır. zaten kendisi kan, nesep, milliyet ve sair mefhumu tanımadığını kendisi söylüyor. bu kafa taslağından bir estetik, bir ruh çıkar mı acaba diye beklemek abesle iştigal olurdu.
sürekli karşılaştırılan şair hakkında da farklı şeyler düşünmüyorum;
(#8854239)
çok büyük şairdir. şu aşağıdaki şiirden de ne kadar büyük bir şair olduğu anlaşılmaktadır. bu şiirinde atatürk sevgisini işlemiş bu büyük şairimiz.
hani o kemalistim diyen gençlik yok mu? onlar da pek bir sever nazım'ı. bu şiirini okusalar eminim daha çok seveceklerdir.
--28 kanuni sani--
.
.
.
trabzondan bir motor açılıyor.
sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
motoru taşlıyorlar.
son perdeye başlıyorlar!
burjuva kemal'in omuzuna binmiş,
kemal kumandanın kordonuna,
kumandan kahyanın cebine inmiş,
kahya adamlarının donuna,
uluyorlar.
.
.
.
--spoiler--
tanım: zordur. ben onun gibi yazamazdım. eminim necip fazıl kısakürek de yazamazdı.
kenan evren'in picasso'nun resimleri için yaptığına benzer geyik yorumları çekme amaçlı açılmış hede. yazanlar muhakkak kuvayı milliye destanı'nı vs de okuyup yapıyorlardır bu muazzam sanat yorumlarını. hadi gayret, düzeysizliğe devam. sonra da gidip dümbük (#7922243) falan dinler sanata boğulursunuz.
nazım hikmet gibi yazmak pek olası değildir elbette. nazım hikmet tarzı derseniz eğer, bilmiyorum şu tarzda yazıyor deyip sınırlarını çizmek mümkün mü? ben nazım hikmet okurken yazdıklarının ne kadar hayatın içinden olduğunu farkedip diğerlerinden alamadığım bi tat alıyorum.
spor toto süper lig
maçlar genelde akşam oynanıyor...
dijitürk alsam eve.
ı ıhhh...
bana ters.
piraye de kızar hem.
onu kızdıramam.
aşığm ona.
salak mısınız siz?
okuyorsunuz bunu birde...
bana üstat şair diyerek.
vay mallar vay...
çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
seyir defterini başkası yazsın.
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
beni o limana çıkaramazsın...
ya da,
Gece yarısı. Son otobüs.
Biletçi kesti bileti.
Beni ne bir kara haber bekliyor evde,
ne rakı ziyafeti.
Beni ayrılık bekliyor.
Yürüyorum ayrılığa korkusuz
ve kedersiz.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telâşsız, rahat
seyredebiliyorum artık.
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından
baltalayarak
ne de kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katkısız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
ne böylesine hür.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telâşsız, rahat
seyredebiliyorum artık.
Bakınıyorum başımı kaldırıp işten,
karşıma çıkıveriyor geçmişten
bir söz
bir koku
bir el işareti.
Söz dostça
koku güzel,
el eden sevgilim.
Kederlendirmiyor artık beni hâtıraların dâveti.
Hâtıralardan şikâyetçi değilim.
Hiçbir şeyden şikâyetim yok zaten,
yüreğimin durup dinlenmeden
kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Artık ne kibri nâzırın, ne kâtibinin şakşağı.
Tas tas ışık dökünüyorum başımdan aşağı,
güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan.
Ve belki, ne yazık,
hattâ en güzel yalan
beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni,
ne başkasınınki, ne kendiminki.
işte böyle gülüm,
iyice yaklaştı bana ölüm.
Dünya, her zamankinden güzel, dünya.
Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi,
başladım soyunmağa.
Bir tiren penceresiydim,
bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim,
şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları.
Ve sıcak her zamankinden sarı,
kar her zamankinden temiz.
bir kaç beyinsiz yazar da şarlatanlık yapsın işte.
ortaokul mezunu her insanın kıçıyla dahi yazabilecekleri şiir tarzıdır.
yağmur yağıyor,
haliyle,
cadde ıslanmış,
arabalar geçerken,
su sıçratıyor her yana.
yağmur dinse halbuki,
güneş açsa,
arabalar geçerken,
bu sefer de toz kalkar,
belediye temizlemiyor azizim,
caddeleri...
piraye de kızıyor.
aşığım ben ona,
anlıyor musun?
memelerini de çok seviyorum,
ona çiçek alıp,
günaha giriyoruz...
bir sabah kalktığımda,
yine yağmur var mı diye,
baktım penceremden.
kahretsin...
yine arabalar geçiyor,
caddeelerden...
her yana su sıçratıyorlar,
ben yine çiçek alacağım.
evet,
pirayeye...
moskova'da yaz başkadır...
şiirlerinde her sözcüğün ayrı bir vurgusu olan şiirdir nazım hikmetin şiirleri öyle her önüne gelen okuyamaz,vurgulamak gerçekten zordur onun şiirlerini.
kenan evren'in kendisinin de kolayca picasso ayarında resim yapabileceğini sanması benzeri hatta belki ondan daha da az derin bir sığlığa sahip olanların çok kolay sandığı bir sanat edimi. bu zanna sahip eşhasın olayı aslında şudur:
bunu eleştirmek serdar ortaç gibi düşünme tarzının bir örneğidir. ne demişti büyük üstad serdar ortaç: " 7 tane nota var. bununla ne kadar farklı müzik yapılabilir ki?"
işte nazım hikmet'i yazdıkları tekerlemelerle küçümsemeye çalışan insanlar da serdar ortaç zihniyetidir. ruh dünyaları, hayata bakış açıları o kadardır.