zeka ister, bilgi ister, yetenek ister, görgü ister, edep ister. en büyük edebi başarısı uludağ sözlük yazarlığı olan iki üç gözlüklü şirinin yapacağı iş değildir.
önce düşünmesini bileceksin. üç kuruşluk beyninle ideolojisine katılmasan bile büyük değerleri geyik mezesi yapmamayı bileceksin. eleştiri, espri ve hakaret arasındaki farkları bileceksin.
sonra inandığın şeyler uğruna yurdundan uzak kalmayı, sevdiğini bir daha görememeyi,ölümü, işkenceleri göze alacaksın.
muhalif olacaksın özgürlüğe karşı olan herkese.
yaptığın her eylemi tarihin yargılayacağını bileceksin.
onlara inat yaşayacaksın bir gün daha...
götün yer de bunları yaparsan ey sözlük yazarı. iyi bir insan olabilirsin belki ama asla nazım gibi bir şair olamazsın.
bazı cühelanın nazım hikmet'in şiir sanatını savunmak için necip fazıl kısakürek'e saldırdığı ortam. bizde en güzel savunma budur, karşıt görüşe söv yeter! oysa başlığı açan arkadaş sürekli şiir örnekleri veriyor ve onlar anca necip fazıl'a laf atıyorlar. nazım hikmet'in şiirlerini pek bilmem, ama japon balıkçısı ve kız çocuğu şiirlerini okuyanlar (necip fazıl'a laf sokanların okuduğunu da sanmam) nazım hikmet'in şairliğinin en azından o kadar da basit olmadığını bilirler.
haa necip fazıl'ın şiirlerini tartışma cesaretini ise hiç gösterme derim, sadece git aç ve nazım hikmet'in necip fazıl'ın şiir sanatı hakkında neler söylediğini oku! oku! oku!
okusan böyle basitçe saldırmazdın necip fazıl'a! çile'yi oku demiyorum, çünkü anlamazsın kusura bakma da.
nazım hikmet'in iyi bir şair olmasında iki neden vardır. en önemlisi bir komünist olmasıdır. elbette kimse bu şairi beğendi diye komünist olacak diye bir kural yok ama şairin dünya görüşü ve onun için bedel ödemesi kendisini büyük şair sıfatına sokmaktadır. diğer yandan, şairin dünya görüşünden etkilenerek oluşturduğu şiir tarzı olan toplumcu gerçekçiliğin aslında çok zor olmayan ve çok yalın bir tür olmasıdır. yani herkesin, haksızlıklara karşı çıkan ya da şiir yazmak isteyen ve kelimelerle oynamayı seven herkesin yazabilecek kadar yalın şiirler olmasıdır. yani öyle tekniği çok yüksek, çok büyük yetenek isteyen ama donuk ve rezil bir şiir türüne sahip olmamasıdır. biraz şiir yazmayı bilen bir kişi nazım gibi yazabilir, hatta onun gibi hissettirebilir. nazım'ı nazım yapan şey işte bu yalınlıktır. nazım'ın şiirleri bu kadar yalın olmasa, bu kadar halkın içinden çıkmış gibi durmasa inanın nazım diye bir şair olmazdı.
nazım hikmet gibi şiir yazmak için onun gibi sevmeli bir kadını, onun kadar kah hapiste kah sürgünde kalmalı, memleket hasretiyle yanmalı ki, o memleketin sokakları geceleri aydınlanır evlerin arka bahçelerinde yanan kitaplarıyla, devrimin kızıllığını taşımalı yüreğinde, yaşarken olmadıysa en azından ölümünde istemeli anadoludan bir mezar yeri kadar toprak, mavi gözlü dev kadar bu vatanı bu halkı sevmeyenlere peşkeş çekilen anadolu toprağından hani ağaların, beylerin etinden sütünden faydalanıp birde halkını sömürdüğü topraklardan, bunları anlarsa insan önce saygı duyar ustaya onun gibi yazmaya çalışmaz, anlamayan da küfredip geçer nazım'a ama içinden sesini yükseltemez çünkü kulaklar duyar, duyarda kabul etmez faşist bile olsan kabul etmez.
memet fuat ile mektuplarında, şiirlerini nasıl kafiyeli hale getirebileeğini 14 yaşındaki oğluna anlatmıştır. açın yavrucaklar okuyun, zorlarsanız anlarsınız.