nazım hikmet ran

entry2956 galeri144 video22 ses1
    172.
  1. kafiyenin en çok yakıştığı şiirleri yazan şair.

    'gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
    onlardan kalbime sevda geçmiyor
    ben yordum ruhumu biraz da sen yor
    bence sen de şimdi herkes gibisin'
    4 ...
  2. 173.
  3. kendini buyuk zanneden,komunist sairdir.
    2 ...
  4. 174.
  5. bazı şiirleri gerçekten de kötü olan şair. özellikle makina olmak gibisinden dizeler geçen şiiri hakkındaki görüşlerinizi 180 derece değiştirebilir.
    2 ...
  6. 175.
  7. kendisi hakkında bi halt bilmeyen insancıkların "vatan" kavramından dem vurdukları büyük şair. birincisi kendisi vatanını ve türk dilini en fazla savunan insanlardan biridir, ikincisi ise özellikle üzerine vardığı kavram özgürlük değil eşitliktir.
    cehaletini entari yapan zerzevata duyurulur.
    5 ...
  8. 176.
  9. Memleket meselelerini kendine dert etmiş, memleket hasretiyle!Rusya da hayata gözlerini kapatmış türk şairidir. Dün gösterime giren 'Mavi gözlü dev' adlı filmde hapishanede iki isyancıya gaz veren, memleket meseleleriyle değil de kendi meseleleriyle hayatını geçirmiş, beceriksiz,iktidarsız, iki kadın arasında kalmış, bir karakter karakter var. Filmde Nazım Hikmet övülmüş mü yerilmiş mi anlayamadım.
    2 ...
  10. 177.
  11. Kalbim

    Göğsümde 15 yara var!.
    Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!..
    Kalbim yine çarpıyor,
    kalbim yine çarpacak!!!

    Göğsümde 15 yara var!
    Sarıldı 15 yarama
    kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular!
    Karadeniz boğmak istiyor beni,
    boğmak istiyor beni,
    kanlı karanlık sular!!!

    Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak.
    Kalbim yine çarpıyor,
    kalbim yine çarpacak!...

    Göğsümde 15 yara var!.
    Deldiler göğsümü 15 yerinden,
    sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden!
    Kalbim yine çarpıyor,
    kalbim yine çarpacak!!!

    Yandı 15 yaramdam 15 alev,
    kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak..
    Kalbim
    kanlı bir bayrak gibi çarpıyor,
    ÇAR-PA-CAK!! * *
    2 ...
  12. 178.
  13. 176.
  14. nazım hikmet'in ülkesinden ayrı kalacağını hissedip , hikmetli bir nazımla vasiyeti buyrun:

    -vasiyet-
    "Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
    ölürsem kurtuluştan önce yani,
    alıp götürün,
    Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

    Hasan Bey'in vurdurduğu
    Irgat Osman yatsın bir yanımda
    ve çavdarın dibinde toprağı çocuklayıp
    kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

    Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
    seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
    tarlalar orta malı, kanallarda su,
    ne kuraklık, ne candarma korkusu.

    Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
    toprağın altında yatar upuzun,
    çürür kara dallar gibi ölüler,
    toprağın altında kör, sağır, dilsiz.

    Ama bu türküleri söylemişim ben,
    daha onlar düzülmeden,
    duymuşum yanık benzin kokusunu,
    traktörlerin resmi bile çizilmeden.

    Benim sessiz komşulara gelince,
    şehit Ayşe'yle Irgat Osman
    çektiler büyük hasreti sağlıklarında
    belki de farkında bile olmadan.

    Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, ve de uyarına gelirse,
    tepemde bir de çınar olursa
    taş maş da istemez hani...

    Irgat Osman'ın hikâyesinin yer aldığı halk türküsü

    Akpınar'ın taşında
    Osman'ım on beş yaşında
    Osman'ımın ölümü
    Kurumtere başında.

    Parsamazın dağları
    Horhor eder çamları
    Toktamış o Hacı Ethem
    (Hasan Bey'in babası)
    iyi beklesin damları.

    Parsamazdan geçtin mi?
    Soğuk sular içtin mi?
    A benim yiğit Osman'ın
    Sen dünyadan geçtin mi?
    Parsamazın söğüdü
    Seni kimler sürüdü
    Türk Ali ile Hacı Ethem
    Aldı bıçağı yürüdü. "

    http://pazar.zaman.com.tr/?bl=5&hn=463
    1 ...
  15. 177.
  16. okullarda şiirlerini okuyan öğrencilerin okuldan atıladığı şahsiyet.
    2 ...
  17. 178.
  18. Bu ülkenin gördüğü ve göreceği tek mavi gözlü devin, Mustafa Kemal Atatürk olduğunu unutan insanların elim bir şekilde mavi gözlü dev benzetmesini yakıştırdıkları yüce şahsiyettir hazretleri.

    Şu anki dünya düzeninde elle tutulacak tek dayanağı kalmamış bir düşüncenin gerçekleşme hayallerinde yüzen insanların son kozlarından birisidir nazım hikmet.

    Kendisi yaşında gençler taşla, sapanla, kazma kürekle vatan mücadelesine koşarken bu mavi gözlü dev!! kazım karabekir'e gideceğiz yalanıyla sovyetlerde okumaya gitmiştir. Bu yüzden dev'dir o çoklarının gözünde. Uzaktan gördüğü, duyduğu kahramanlığın destanını yazmakta çok zordu be kardeşim. işte bu yüzden vatansever...

    Amerika şerefsizlerinin, Hirosima'ya attığı bombadan ve ya nükleer santrallerden dolayı ölen çocuklar ve kore'ye giden mehmetçikler yüzünden sadece amerika'ya verip veriştirirken, kucağında yattığı stalin'in döneminde öldürülen 4,5 milyon insandan, Kırımda yaşayan bir milyon türk'ü çoluk çocuk, yaşlı, genç demeden bir gecede trenlerle kazakistan çöllerine salan, Azerbaycan'ın 3 te birini sibiryaya süren stalin hakkında tek bir satır yazmadı, yalanmaktan başka. Bu yüzden insan...

    Hayatı boyunca taraflı düşünerek şair olunabilir belki ama ne gerçek vatansever ne de insan olunmayağını bilmezler bazıları. Düşünceler beynin bir tarafını köretmişse insan vasfını yitirmiştir o anda.

    Bu yüzden mavi gözlü dev'dir nazım. sırf bu yüzden.
    6 ...
  19. 179.
  20. "aha çok pis laf soktum" mantalitesinde olanların eleştirdiği kişi. ee o zaman onların tarzında cevap vereceksek şunu soralım ona; "sen ne yaptın bu ülke için?" onun için bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım.
    2 ...
  21. 180.
  22. bir tanem!
    son mektubunda:
    ''başım sızlıyor,
    yüreğim sersem!''
    diyorsun.

    ''seni asarlarsa
    seni kaybedersem;''
    diyorsun;
    yaşayamam!''

    yaşarsın karıcığım,
    kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;
    yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
    en fazla bir yıl sürer
    yirminci asırlarda
    ölüm acısı!
    1 ...
  23. 181.
  24. herhalde insanların gözünü kör eden bağnazlığa, iktidar müstevlilerinin dikte ettirdiği boş masallara, eşitsizliğe, yoksulluğa, bağnazlığa karşı duyulan nefreti, yazdığı şiir ile en iyi dile getiren büyük insan. türkçe yazan türkçe söyleyen şair:

    yaldızlı meşin kabı
    parçalanmış kitabı
    ay altında dün gece
    deli bir derviş gibi
    mumu sönmüş rahlesi yere devrilmiş gibi
    okudum saatlerce.

    yaldızlı meşin kabın
    parçalanmış koynunda uyuklayan kitabın
    çevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını
    sandım ki eşiyorum bir mezar toprağını...

    ince el yazıları canlandı birer birer
    masallarda çizilen yüzleri gösterdiler
    iblis bir yılan oldu, adem havvaya kandı
    kardeşini öldüren lanetli ruhu gördüm
    koca yahta bir gemi ummanlarda çalkandı
    ufuklardan güvercin bekleyen nuh'u gördüm
    ismail'in topuğu kumdan çıkardı zemzem
    tur-u sina da musa kaldırdı kollarını
    asasını vurunca yarıldı bahr-i kulzem
    buldu ben-i israil kudüs'ün yollarını..

    zekeriya zikrini
    bir sonsuz aha verdi
    doğdu isa bikrini
    meryem allah'a verdi
    kureyş-i muhammed'e kucak açtı medine
    bir ateş mezar oldu kerbela hüseyin'e

    sayfalar döndükçe bunlar hep birer birer
    doğrulup devrildiler
    ay battı güneş doğdu
    kalbimde ateş doğdu
    yaldızlı meşin kabı
    parçalanmış kitabı
    varsın gömülsün diye bir ebedi uykuya
    attım kör bir kuyuya

    yazık yazık bize ki asırlarca aldandık
    karanlıkta çizilen izleri görmek için
    görüp yüz sürmek için
    yazık yazık bize ki bir çırağ gibi yandık
    ne gökten necat geldi ne bir parça merhamet
    çalışan esirlere isa, musa, muhammet
    sade bir satır dua bir tütsü buhur verdi
    masal cennetlerinin yollarını gösterdi

    ne beş vaktin ezanı ne anjelüs çanları
    zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları
    yine biz köleleriz efendilerimiz var
    yine her melun taşı yosunlanmış bir duvar
    esir efendi diye koymuş da adlarını
    iki bahta ayırmış arzın evlatlarını

    efendi işletiyor esir işliyor gene
    yine efendilerin gümüşlü sofrasından
    kar gibi ekmeğinden şarap dolu tasından
    kırıntı artık bile düşmüyor işleyene
    yine biz esir geçen her günün akşamında
    eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz
    gece yağmur inlerken evimizin damında
    ısınabilmek için güneşi bekler gibi
    birbirine sokulan hasta köpekler gibi
    yırtık yorganımızın altında titriyoruz

    çiftimiz balyozumuz sonsuz çalışmamızla
    asırlardır bağrında inleyen kazmamızla
    heyecana geldi de kara toprağın kalbi
    kendini teslim eden taze bir kadın gibi
    çiçeklerle donandı dünya isimli ağaç
    biz bu ağacımızın dibinde ölürken aç
    efendiler gösterip sırıtan dişlerini
    birer birer topluyor bütün yemişlerini

    efendiler ağalar evliyalar keşişler
    ebedi karanlığın boğulsun kollarında
    artık temiz ruhların aydınlık yollarında
    sade bir din bir hak bir kanun varsa
    o da işleyen dişliler...

    nazım hikmet ran
    2 ...
  25. 182.
  26. tahir ile zühre
    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden
    ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    Meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey
    kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
    1 ...
  27. 183.
  28. hapisteyken kendisine acıyanlara net bir cevap veren kişidri de aynı zamanda. kendi fikirlerini açıkça beyan ettiği bu şiir de, kendisine neden acınılması gerekmediğini ifade edeen bir kişi. ölemden önce iki üzüntüsü vardı; 1. istanbul'u ve vatanını bir daha göremeyecek olmak ve kurtuluştan önce ölecek olmak. hapisteyken yazıdığı şiir aşağıdaki gibidir.

    sevdalınız komünisttir,
    on yıldan beri hapistir,
    yatar bursa kalesinde.

    hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,
    en âlâ mertebeye ermiş yatar,
    yatar bursa kalesinde.

    memleket toprağındadır kökü,
    bedreddin gibi taşır yükü,
    yatar bursa kalesinde.

    yüreği delinip batmadan,
    şarkısı tükenip bitmeden,
    cennetini kaybetmeden,
    yatar bursa kalesinde.
    3 ...
  29. 184.
  30. 185.
  31. (bkz: kuvayı milliye destanı)
    bunu yazan vatan haini olamaz,okuyan bilir...
    4 ...
  32. 186.
  33. her insan gibi hatası da doğrusu da olan şair. hatta gelmiş geçmiş en usta türk şair.
    2 ...
  34. 187.
  35. siyasi görüşleri ve bununla ilgili şiirlerini sevmesemde diğer şiirleriyle beni mest eden şahsiyettir.
    2 ...
  36. 188.
  37. ...
    Sonra birden anladım ki, yıllardır, ama uzun yıllardır bu tirende yaşıyorum.
    - ama, bunu nasıl, neden anladığıma hâlâ şaşıyorum -
    ve hep aynı büyük, aynı umutlu türküyü söyleyerek
    sevdiğim şehirlerle sevdiğim kadınlardan boyuna uzaklaşıyorum
    ve hasretlerini etimin içinde işleyen bir yara gibi taşıyorum
    ve bir yerlere yaklaşıyorum, bir yerlere yaklaşıyorum.

    Mart 1960, Akdeniz
    5 ...
  38. 189.
  39. 190.
  40. KIZ ÇOCUĞU

    Kapıları çalan benim
    kapıları birer birer.
    Gözünüze görünemem
    göze görünmez ölüler.

    Hiroşima'da öleli
    oluyor bir on yıl kadar.
    Yedi yaşında bir kızım,
    büyümez ölü çocuklar.

    Saçlarım tutuştu önce,
    gözlerim yandı kavruldu.
    Bir avuç kül oluverdim,
    külüm havaya savruldu.

    Benim sizden kendim için
    hiçbir şey istediğim yok.
    Şeker bile yiyemez ki
    kâat gibi yanan çocuk.

    Çalıyorum kapınızı,
    teyze, amca, bir imza ver.
    Çocuklar öldürülmesin,
    şeker de yiyebilsinler.

    NAZIM HiKMET
    3 ...
  41. 191.
  42. HAYDi GÜLE GÜLE GÜLÜM

    Haydi güle gülü gülüm
    haydi güle güle
    Hani ağlamak yoktu?
    Ağlama kızım,
    gözüne batacak sürmelerin.
    Taksiye bindin işte,
    işte hapishanesinde yattığım şehrin
    geçiyorsun içinden.
    Şöför belki ben yaşta bir adam
    dikiz aynasından bakıyor sana
    anlıyor bu güzel kadının ağlamasını.
    Belki onunda içerde yatanı vardır,
    belki tanır beni, belki kendiside bizdendir.
    Biliyorum:
    Demirlerden seyrettiğim bu şehir
    kaplıcalar
    türbeler
    ipek fabrikaları ve kocaman bir çınardır.
    Ve sahici insanları
    benim insanlarım
    nasılda perişan...
    Fakat yüzlerine güneş vurmuş gibi olmuştur
    sen gözyaşları arasından
    onlara baktığın zaman.
    Sen bu şehre bundan öncede geldin demek?
    Sen bu şehre gelesinde beni aramayasın!
    Öylemi? AĞLA GÜLÜM!
    Hemde hüngür hüngür ağlamalısın.
    Hayır ağlama, Allah belamı versin benim ağlama!
    Etrafına bak:
    Ben ve şehir çoktan arkada kaldık

    NAZIM HiKMET
    3 ...
  43. 192.
  44. ferzan özpetek in cahil periler filminde büyük ve gizli bir aşkın başlamasına sebep olan kitabın yazarı. iki kişi italyada bir kitapçıya girerler ve aynı kitabı arıyorlardır. kitaptan bir tane kalmıştır..
    4 ...
  45. 193.
© 2025 uludağ sözlük