nazım hikmet şiirlerindeki ruhsuzluk

    1.
  1. --spoiler--
    En yumuşak, en sert,
    en tutumlu, en cömert,
    en
    seven,
    en büyük, en güzel kadın :
    TOPRAK
    nerdeyse doğuracak
    doğuracaktı.

    Sıcaktı.
    Bulutlar doluydular.
    Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere.
    Birden-
    - bire
    kayalardan dökülür
    gökten yağar
    yerden biter gibi,
    bu toprağın verdiği en son eser gibi
    Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına
    çıktılar.
    Dikişsiz ak libaslı
    baş açık
    yalnayak ve yalın kılıçtılar.

    Mübalâğa cenk olundu.

    Aydının Türk köylüleri,
    Sakızlı Rum gemiciler,
    Yahudi esnafları,
    on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın
    düşman ormanına on bin balta gibi daldı.
    Bayrakları al, yeşil,
    kalkanları kakma, tolgası tunç
    saflar
    pâre pâre edildi ama,
    boşanan yağmur içinde gün inerken akşama
    on binler iki bin kaldı.

    Hep bir ağızdan türkü söyleyip
    hep beraber sulardan çekmek ağı,
    demiri oya gibi işleyip hep beraber,
    hep beraber sürebilmek toprağı,
    ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
    yârin yanağından gayrı her şeyde
    her yerde
    hep beraber!
    diyebilmek
    için
    on binler verdi sekiz binini..

    Yenildiler.

    Yenenler, yenilenlerin
    dikişsiz, ak gömleğinde sildiler
    kılıçlarının kanını.
    Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
    hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
    Edirne sarayında damızlanmış atların
    eşildi nallarıyla.

    Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların
    zarurî neticesi bu!
    deme, bilirim!
    O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim.
    Ama bu yürek
    o, bu dilden anlamaz pek.
    O, «hey gidi kambur felek,
    hey gidi kahbe devran hey,»
    der.
    Ve teker teker,
    bir an içinde,
    omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
    yüzleri kan içinde
    geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak
    geçer Aydın ellerinden Karaburun mağlûpları..
    --spoiler--

    bu dizeleri okumamış götünden element uyduran insan söylemidir.
    ya şiirden anlamıyor ya da kötüniyetlidir.
    anlaşılır gibi değil adamlar türkiye'yi türkçe'yi nazım'ın şiirlerinden duyuyorlar dünyada, bu adamlar sosyalist olmasını içlerine sindiremiyorlar. usta yazıyor- hatta en kaba tabiriyle allahını yazıyor ruhun da en sahicisini katıyor şiirine- siz hala bana bunlarla geliyorsunuz. kaç tane şair kurtuluş savaşına destan yazdı da nazım'ınki kadar sahici ve duyguluydu?

    (bkz: çok kızdım be sözlük)

    edit: başlık başa kalmış.
    45 ...
  2. 4.
  3. şiir anlayışı falım sakızlarından ibaret olan kendinden geçmiş olanların yapması muhtemel tespit.
    14 ...
  4. 17.
  5. Özdemir Asaf'ın mısralarından birini akla getiren tespitimsi.

    Kendi bahçesinde dal olamayanın biri, girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
    9 ...
  6. 15.
  7. seviyorum seni
    ekmeği tuza banıp yer gibi
    geceleyin ateşler içinde uyanarak
    ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi

    daha ne olsun!
    8 ...
  8. 18.
  9. bak bunu da mevlana yazmış, benden tüm bok atılan değerler için gelsin:

    "bak bil ki domuzların önüne inciler serilmez
    mucevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez
    ne fark eder ki kor insan icin elmas da bir cam da
    sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma"
    9 ...
  10. 11.
  11. herkesin fikrini söylemeye hakkı vardır. ama kimsenin fikir çalmaya hakkı yoktur.
    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=13388650

    * bari kaynak göster. ruhsuz!..

    entryinin silinmesi üzerine zoraki tanım: olmayan ruhsuzluktur.
    6 ...
  12. 25.
  13. ...
    Bir vapur geçer Varna önünden,
    uy Karadeniz'in gümüş telleri,
    bir vapur geçer Bogaz'a doğru.
    Nazım usulcacik okşar vapuru,
    yanar elleri..

    şiir diye kalkıp lise yıllarında ibrahim sadri'yi şu aralar da şebnem kısaparmak'ı takip edenlerin nazım üzerine birtakım sıkıntıları çekecekleri kesin.
    6 ...
  14. 14.
  15. ruhsuzlukla eleştirenlere, onun şiirlerindeki ruh'un ne olduğu yeteri kadar anlatılmış sanırım ama bok atmak için sırada bekleyenler zümre şairi demişler nazım için.

    nazım ve zümre şairi olmak?

    komunist nazım, hükmedenler tarafından vatan haini ilam edilen nazım'ın zümre şairi olaral eleşitirlmesi o kadar kolay ki. nazım belli bir zümre tarafından takip edilmiş ama zaman geçtikçe dünya üzerinde okuyan herkes tarfından beğenilmiş şair.

    umudu anlatan, hasreti anlatan, aşkı anlatan bu kadar da güzel anlatan bir şair nasıl olur da zümre şairi olur?

    ya da nasıl olur da insan bu zümrenin dışında olur?

    dört nala gelip uzak asya'dan
    akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket bizim
    bilekler kan içinde
    dişler kenetli
    ayaklar çıplak
    ve bir ipek halıya benzeyen toprak
    bu cehennem bu cennet bizim..

    "hiç umut yok mu
    umut
    umut
    umut insanda"

    "hava kurşun gibi gebe
    hava kurşun gibi ağır
    bağır bağır bağırıyorum
    koşun! kurşun eritmeye çağırıyorum..."

    "başkasının hesabına utandım yalan söyledim
    yalan söyledim başkasını üzmemek için
    ama durup dururken de yalan söyledim..."
    6 ...
  16. 12.
  17. dikkatimi çekiyor
    birileri yunan'a gavur dölü değil de kardeşimsin diyor gene
    la rage diyor birileri fransa'nın banliyölerinden
    kerem gibi yanıyor isyan ateşiyle ege'nin karşısı
    ve uyanıyor o ağır mı ağır uykusundan benim yurdumun insanları
    işgal ediyor fabrikaları
    ve yemekhaneleri
    ve meydanları
    halk
    ve ne hikmetse
    tepeden düğmeye basılmışçasına feryat ediyor gene birileri
    kusuyor içindeki zehrini
    ne zaman uyanmaya başlasa halklar
    sopalarla bayıltmaya çıkıyor çakal sürüsü

    üstâda selam, yürüşe devam
    6 ...
  18. 6.
  19. kedi olamadan fare tutmaya heveslenmek, buna benzer bir biçimde ifade edebilir kendisini galiba yaşadığımız sanal ve garip yüzyılda. çünkü artık çoğu şey kolay ve basit, veya bizlere öyle görünmekte. zira birkaç edebiyat dergisi ve birkaç farklı yazarın eserlerini dahi okumadan o yazarlar, onların eserleri ve genel edebiyat hakkında çok rahat bir şekilde düşüncelerimizi dile getirebiliyoruz. ve bunu düşünce özgürlüğü veya eleştirebilme özgürlüğü adına yapıyoruz çoğu kez. zaten baştan beri demokrat bir ülkeyiz ya, kime sarsak veya sallasak diye kendi kendimizi yiyoruz çoğu kez. hatta bazı geceler zor uyuyoruz; bugün düşünce özgürlüğümü sağa sola bok atıp rahatlamak için kime sardım ve katılımcı bir demokratik ülke için allah rızası için ne yaptım diye...

    bir insan nazım ustayı, karşılığında yer aldığına inanılan veya karşıtı olarak gösterilen necip fazıl'ın anılarınından ve eleştirilerinden okusa bile eminim ki o bir insanın nazım ustaya düşmanlığı ideolojik ve benzeri karşıtlıklarından ve eleştirilerinden öteye gidemez. çünkü necip fazıl'ın nazım ustayı muhattap olarak görmesini bile gözden kaçırıyor çoğu kişi. zira anlatıldığına göre necip fazıl önemli bir şairmiş, iyi yazarmış ve nazım ustadan hiç haz etmezmiş.

    kaldı ki edebiyattan zerre kadar anlasa bir insan bu kadar acımasız ve taraflı bir yargıda bulunamaz. nazım hikmet şiirlerindeki ruhsuzluk diye başlanmaz bir kere şiir ve şair eleştirisinde cümleye. nasıl ki necip fazıl şiirlerindeki materyalizm noksanlığı diye başlanamazsa. hoş, başlayanlar da kendilerine konuşur.

    en basitinden yükse sesle okunan ve okunamayan şiirler gibi basit bir ayrıma gidilse en başından -edebi- bir yargıya varır bir insan.

    nazım hikmet hakkında kuşku duyan, edebiyatına laf söyleyebilen kişilerin nazım ustanın kitaplarını okumasını salık vermekten başka yapacağım birşey yok ne yazık ki.

    tanım olarak, kimilerine göre nazım ustanın allahsız olmasından kaynaklanan durumdur.
    -bu tanımı bazı insanlar tatmin olsun diye yaptım-
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük