oliver stone'un yonetip quantine tarantino'nun senaryosunu yazdıgı super otesi manyak dehset sahneleri olan muhtesem film en sevdiğim repliği"love kills deamon"(aşk seytanı oldurur)
--spoiler--
ve zavalli muhabirin sonu cok acıklıdır ve bir okadarda komik.
--spoiler--
--spoiler--
filmdeki medya ve popüler kültür eleştirisinin bence en çarpıcı kısmı, mallory'nin travmatik geçmişinin anlatıldığı bölümde çokça sitcom gülme efektinin kullanılması.
--spoiler--
american maniacs programının spikeri hapishane çatışmasında gaza gelip eline silahı alır ve ateş etmeye başlar.feci gaza gelmiştir ve bağıra çağıra ateş eder.mickey dönüp nasılsın adamım diye sorduğunda ise "yaşamaya başladığımı hissediyom" diye cevap verir.cinayetin saflığını açıklayan mickey'e de dikkat!
katil doğanlar
bu film, şiddet ögeleriyle kurgulanmış olsa da, aslında bir aşk filmi.
dikkat: bu entryde filmin konusuna yönelik bilgiler vardır.
oliver stone ve quentin tarantino'nun bu filmdeki birlikteliği -her ne kadar aralarında tartışmalara yol açmış olsa da- mükemmel bir kokteylin ortaya çıkmasını sağlamış.
filmdeki karakterleri, mickey ve mallory knox'u iyice anlamak gerek bu filmin tadına varmak için...
yönetmenin ustalıkla kullandığı geri dönüşlerle bize gösterdiği çocukluk yıllarını incelediğimizde; mickey'in üvey babası tarafınan sürekli dövülen, öz annesi tarafından istenmeyen bir çocuk olduğunu ve mallory'nin öz babası tarafından tecavüze uğrayan, öz annesi tarafından umursanmayan bir çocuk olduğunu görüyoruz. ve bu iki mutsuz çocuk, bu iki yaralı karakter; birbirlerine tutunmayı başardıkları anda yalnızca kendilerinden ibaret bir dünya kurup, dünyanın geri kalanına tüm birikmiş öfke ve şiddetlerini kusmaya başlar. gereksiz şiddettir bu, ama onlara uygulanan da gereksiz şiddet değil miydi?
filmdeki polis karakteri muhteşem işlenmiş; katilin polisten daha masum olduğuna inanmanızı sağlıyor. o da yaralı bir çocukluktan gelmiş ve şiddetini ulu orta sergilemek yerine, üniformanın altına gizlemeyi ve sinsi bir saldırganlık geliştirmeyi başarmış.
filmin en güçlü karakterlerinden biri olan televizyon haber starı, inanılmaz ölçüde gerçekçi; medyadaki kokuşmuşluğun ve çıkarcılığın vurgulu bir temsilcisi. şiddeti algılayış biçimi ile akıllarda yer edecek bir karakter olarak filmde çok önemli bir kavramı dolduruyor.
cezaevi müdürü karakterinde, kapatılmışlığın türlü oyuncukları göz önüne serilmekte; cezaevindeki insanlıktan uzak yaklaşımlar, en az mahkumları olduğu kadar, izleyiciyi de tedirgin etmekte...
filmde çok az yeri olmakla birlikte, kızılderili karakteri, saf iyi niyeti bize ve mickey ile mallory'ye gösteriyor.
filmi izlerseniz, filmdeki ana sahnelerin yanı sıra, verilen da ayrıntılara dikkat edin. yönetmen, - o büyücü görüntü yönetmeninin de katkısıyla- anlatmak istediği her şeyi arka planda veriyor. konuyla ilgisiz olduğunu düşündüğünüz bir yılan, koşan atlar, tavşan, akrep gibi arka plan görüntüleri; bu muhteşem kurguyu daha da belirginleştiriyor. özellikle kızılderili'in çadırında mickey ve mallory'nin üzerine düşen yazılar, eczane sahnesindeki ve mallory ile polisin hücrede konuşma sahnesindeki animasyonlar, mallory'nin ailesinin sit-kom tarzındaki trajedisi, mickey'in ütü yapan annesi, diğer kızılderililerin ruhları, ölü geyiğin gözleri ve kapanış jeneriği; size neredeyse filmin kendisi kadar çok şey anlatabiliyor.
müziklerin kullanılışı da ayrı bir başarı olmuş. sahnenin sizi soktuğu ruh haline, o anda çalan müzikten daha başka bir müziğin yakışmayacağını hissediyorsunuz.
Evlenme sahnesi hayalim olan film...Tarantino yapsaydı daha farklı olurdu tabili ama buda fena olmamış kanımca sıkılmadım eglendim...Ayrıca nickimin anası babası olur bu film...