natasa

entry1 galeri0
    2.
  1. mükemmel bir Necati Siyahkan şiiridir.

    NATAŞA

    1.

    Nasıl ki
    Bir ana ceylan
    Vurulmuş yavrusuna
    içten yanıyorsa
    Ve nasıl ki
    Teksas'lı bir kız
    Almanya'da öleni
    istanbul'da arıyorsa
    işte öylesine..

    Beyaz yeleli
    Bir atın sırtında
    Gece demeden
    Gündüz demeden
    Durmadan dinlenmeden
    Koşarak
    Azgın denizlerdeki
    Kudurmuş dalgalar gibi
    Coşarak
    Kokladığın her çiçeği
    Yaprak yaprak
    Bastığın her adım toprağı
    Parmak parmak
    Dolaşarak
    Bir gün ben de seni aramaya çıkacağım Nataşa!
    Seni kaybettiğim dünyada
    Bulmak istemiyorum
    Geçtiğim yollardaki bütün aynaları
    Ters kapattım
    O her köşe başında
    Tüm insanlardan sakladığım
    Hatıralardan
    Birer yıldız yaptım
    Ve onları
    Bilmediğim bir dünyanın
    Göklerine astım
    Tut ki
    Yirmialtıncı asırda
    Merih'te
    Yahut
    Otuzsekizinci asırda
    Uranus'ta
    Yahut
    Zaman adlı çizginin
    Bir x noktasında
    O her köşe başından
    Çekip çıkardığım
    Ellerimle göklerine
    Pençe pençe
    Yıldızlara astığım
    Dünyadayız.
    Orada
    Ne meyhane tezgahlarında
    Mumlar gibi yanıp tutuşunların
    Gönül yarası
    Ne yalın ayak başı kabak
    Sokakta dilenenlerin
    Ekmek davası
    Ve ne de
    Kana susamış insanların
    Ölüm kavgası..
    Her köşe başında bir çeşme
    Her çeşmeden
    Oluk oluk akan sular
    Ve suların başında
    Hep bir ağızdan
    ipek bir yumak sarar gibi
    Türkü söyleyen kızlar..
    Ne Neron
    Ne Sezar
    Ne Hitler
    Ne Mussolini
    Ne Hiroşima
    Na-ta-şa......
    Dokuz gezegenin
    Onuncusu
    Kardeş kavgasının
    En sonuncusu
    Öylesine bir dünya ki bu
    Ne isa'nın oniki havarisi
    Ne Muhammed'in dört halifesi
    Çözemedi
    Çözemedi
    Bunun ne demek
    Olduğunu..

    2.

    Tüm ışıkları söndürdüler
    Birer birer
    Tüm çeşmelere
    Kilit vurdular
    Güneşi hapsettiler
    Ve seni
    Yıldızların karanlığında
    Yaşamaya
    Tutsak ettiler.
    Sen ki
    Burjuva züppeleri nezdinde
    Salonları süsleyen
    Bir gül
    Ve proleter sınıfından
    Bir emekçisin
    istesen
    Senin için
    Sönen mumlar birer birer
    Yanabilir
    Kilit vurulmuş çeşmeler
    Gürül gürül
    Akabilir
    Akvaryumlu meyhanelerde
    Zümrüt yeşili gözlerine
    Şiirler okunur
    Ve Adalar'da
    Türküler yakılır
    Altın saçlarına
    Ben
    Jandarma dipçiklerinin
    Meydanlarında şaha kalktığı
    Sokakları
    Barut ve ölüm kokularının
    Sardığı
    Bir sonbahar akşamında
    Üç kurşun sesiyle doğdum.
    Senin için
    Doktor-hastabakıcı
    Ebe-hemşire
    Yahut suyla ekmek
    Ne ise
    Benim için
    Sehpa ve ölüm
    Barut ve ateş
    Yahut kavga
    O'dur
    Ve kavgasız geçen günlerimin neşesi yoktur.

    Yasamızda
    Akvaryumlu meyhanelerde
    Zümrüt yeşili gözlerine
    Türkü yakmak yok
    Biz çoktan erittik
    Yüreklerimizin çelik potasında
    Sütün bacaklı kızların
    Gözbebeklerini
    Yasamızda
    Kilit vurulmuş
    Yasak kapıları
    Kırmak yok
    Açmak var
    Suları
    Gürül gürül
    Akıtmak var
    Ve tüm insanları
    insanca yaşatmak var.

    Yasamızda
    Kan
    Barut
    Ateş
    Ölüm
    Yok
    Olmayacak
    Özgürlük ve kardeşlik var.

    Ve düşün ki
    Seni
    Yıldızların karanlığında
    Yaşamaya tutsak ettiler
    Ve sen
    Siyahın ne kadar siyah
    Beyazın ne kadar beyaz
    Olduğunu
    Görmeden öleceksin
    Oysa ki ben
    Güneş aydınlığını gördüm
    Güneşin hapsedildiği yeri biliyorum.
    Hazır ol
    Ordu ordu
    Bölük bölük
    Teker teker
    Geliyorum.

    Bu
    Ne benim sana
    Tepeden inme bir emrim
    Ve ne de
    Ayaklarına kapanıp ağladığım
    Bir yalvarışımdır
    Bu
    Eğilmez başların
    Bükülmez bileklerin
    Yani tarihin
    Durdurulmaz emridir.

    Necati Siyahkan
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük