nasılım biliyor musun, elinde ki dünya yıldızını sırf dünyanın en başarısız hocası istedi diye kulüpten yollayan spor bir kulübünün, bir taraftarı gibiyim.
hiç iyi değilim. yaşamak istediğimle, yaşadığım hayat arasında üç hayal boyu mesafe var. üstelik bu ruh haline aidiyetimden taviz verecek, veya değilştircek bir eylem planımda yok...
insan bazen kafayı boşa takmalı ve kontrolü ayaklara terketmeli. onları, dilediği yere gidecek kadar özgür bırakmalı. kaygılardan, sorumluluklardan, korkulardan alabildiğine uzaklaşmalı. bir hafta da olsa, bedenine, ruhuna iyi gelecek aktivitelere konsantre olmalı.
malesef kendimizi çok erteliyoruz.
günü birlik işler ertelenebilir, alış-verişler, ödemeler, çözüm bekleyen ufak tefek işler vs vs. fakat, biz bu ufacık işleri ertelemek yerine en önemli merkez olan benliğimizi erteliyoruz. işe yarar bir eşyayı çöpe atıp, sonra pişman olup geri çıkarabililirsiniz fakat, kendi benliğinizi çöp kutusundan geri çıkaramayabilirsiniz. iş işten geçmeden cesurca müdahele edin kendinize.
sen yapabilir misin bunu? diye soranlara...
hiç yapmadım. umarım bir gün yapabilirim.
Hemen hemen herkesin iyiyim diye cevap verdiği soru cümlesi. Aslında iyi değiliz. Aslında çok kötüyüz ama neden hep o iyiyim kelimesi dilimizin ucunda?
konuşma başlatmak için almayı en çok sevdiğim, bu yüzden de tanışmak için sıklıkla kullandığım kelime.
bilmiyorum en samimi ve içten olan selamlaşma kelimesi buymuş gibi geliyor.
tabii daha orijinal fikirleriniz varsa beklerim