Misal, her sene YÖK protesto edilirdi. Cahilliğim had safhada olduğu için tam olarak neyin protesto edildiğini dahi bilmezdim. Uzaktan izlerdim öyle. TV'lerde öğrencilerin dayak yediklerini görmeme rağmen kafam dönen haksızlığın boyutlarına basmazdı bir türlü. Şimdi biliyorum YÖK'ün ne olduğunu, ve zavallı ülkem akademisini ne hale koyduğunu fakat zamanında "neden" diye sormadım bir kez olsun kendime.
Lisede Kürt sınıf arkadaşlarım vardı. Her Milli Güvenlik dersinde nasıl inceden aşağılandıklarını, derse giren öğretmenin sınıftaki üç-beş öğrenci ile "tartışma" süsü verdiği monologlarında nasıl da bu insanların geldikleri toprakları her fırsatta inceden karaladığını, nasıl da sınıfın geri kalanının beynini yıkadığını hatırlıyorum. Kalkıp bir kez olsun "eğer insanları aşağılayacaksan siktir git bu sınıftan, ırkçı köpek" demedim kendisine. Çok yanlış bir şeyler döndüğünü fark etmeme rağmen benim için koyun gibi dinlemenin alternatifi sıraya bir şeyler karalamak idi. Onların o derslerdeki sıkıntıları şimdi geliyor gözümün önüne. Onlar da muhtemelen sıralara bir şeyler karalıyorlardı. Çok utanıyorum.
Üniverdsitedeyken türbanlı kızların içeri alınmadığını görürdüm. 10 kişi, 20 kişi bekleşirlerdi kenarda. Mevzunun tam olarak ne olduğunu idrak edemezdim bir türlü. "Oh olsun" demezdim, samimiyetle üzülürdüm içimden hallerine. Fakat tam bir konformist olarak yetiştirildiğimden olacak, "onlar da çıkarıverseler ne olur sanki" diye düşünür, bir türlü anlayamazdım. Şimdi yanlarından geçip üniversiteye girerkenki halim geliyor aklıma. Çok utanıyorum. Keşke yüzüme tükürselermiş ben yanlarından geçerken. "Utan, bu gün utan" deselermiş.
Lisedeyken, üniversitedeyken "varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye okul bahçelerini inleten ufaklıkların yanından geçerken hatırlıyorum kendimi. Kazık kadar adam olmama rağmen nasıl da bir kez olsun kimsenin bu çocuklara varlıkları ile ne yapacaklarını dikte edemeyeceğini düşünemeyişim geliyor aklıma. Oysa o çocuklardan birisi de bendim zamanında. Fakir ve küçük okulların andımız okunurken güldü diye tokat yiyen gillerinden gelmeme rağmen, şimdi güya bir üniversite öğrencisi olarak halkın en aydın kesimini temsil etmeme rağmen hep yürüyüp geçtim yanlarından. Bir kez olsun geçmedi aklımdan bu militarist işkenceye karşı çıkmak. Kendi çocukluğum esnasında yaşadıklarımı görmezden gelen öğrenci abilerden olmuştum ben öğrenciyken. Bu yüzden de utanıyorum.
Din derslerine giren ve Alevi/Yahudi düşmanlarını, üniversitede sınıf basıp "bunlar bölücü" diye öğrencileri sivil polislere tartaklatan tarih öğretmenlerini, lisede öğrencileri sırf "ters ters baktı" diye eşek sudan gelinceye kadar döven müdür yardımcılarını, saçı uzun diye bir tutamı makasla kesilen, eteği kısa diye milletin önünde madara edilen, eşcinsel oldukları için fişlenip tartaklanan öğrencileri hatırlıyorum. Ben ya sıraya bir şeyler karalıyor ya da kafam önde geçip gidiyordum bunlar etrafımda yaşanırken. Bu yüzden de çok utanıyorum.
Yukarıdaki yanlışların hiçbirisine ses çıkarmadım. Tam istendiğim gibiydim. "Sistemin öğrencisi" olarak tek kötü yanım "notlarım" idi. Notlarım yüzünden zaten her yerde kötü olan akademinin iyice posasına denk geldim; çok da iyi oldu, ve bundan ötürü gurur duyuyorum. Çünkü bu vesileyle YÖK'ün acizliği yüzünden üniversite kadrolarını dolduranların akademide sebep olduğu çürümeye şahit olup, tüm hayatını bir üniversiteye girmek için çabalayarak geçiren gençlerin üniversitelerde kendilerini bekleyen eğitim kalitesinin içine gizlenmiş olan adaletsizliğin tadına birinci elden bakma fırsatı yakaladım. Fakat buna bile sesimi ancak mezun olduktan, üstünden yıllar geçtikten sonra çıkarabildim (http://j.mp/cME4uR, http://j.mp/e8wRR0).
Örneğin bu gün üniversiteye giriş sınavında yaşana skandalla ilgili olarak ÖSYM'yi ve siyasilerin yaşanan gelişmeler karşısındaki tutumunu protesto etmek için bir avuç insan çıkıyor sokağa. işte ben de öğrenci iken o sokağa çıkmayan milyonlardan birisi idim. insanın aklı biraz geriden geliyor.
Neredeyse bütün öğrencilik hayatım halkın vergileri ile finanse edildi. Fakat öğrenciliğimin hiçbir aşamasında devletin öngördüğü kalıpları kırıp halkın ihtiyacı olan aydın olamadım.
Kötü bir öğrenciydim. Akademik başarı tekrar yani düzenli çalışma isteyen bir başarı. Bense okuduğum bir şeyi kavradigim zaman ilgisini kaybeden biriyim. Ne anladigimi anlatabilirim ama makalede ne yazdığını madde madde siralayamam ki siralayamadım da. Üniversite okumak türkiyede gerekli. Gerek askerlik gerek evlilik gerekse kariyer ve yüksek maaşlı prestijli bir iş için gerekli . Bununla beraber eğer okumak size zor geliyorsa veya sistemli tekrara dayanan çalışma size uygun değilse üniversite okumayın arkadaşlar.