dünyanın gelmiş geçmiş en iyi mizah gücüne sahip ender insan. nasreddin hoca hakkında bu kadar az entry girilmesinden değerlerimize sahip çıkılmadığı anlaşılıyor.
--spoiler--
Nasreddin Hoca, bir gün esegiyle odun getirir. Hava da cok sicak oldugundan hem kendisi hem esegi kan ter icinde kalirlar. Hoca odunlari indirir, yerlestirir.
Karisina:
- Hatun, esek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir.
Karisida o gün yorgun oldugundan:
- Efendi, benim isim var, sen yemleyiver, der.
Hoca sicaktan iyice bunalmis vaziyette kendini minderin üzerine atar.
- Olmaz! Hic halim yok, veremem, sen ver der.
Esegin yemini sen vereceksin ben verecegim derken is kizisir. Epeyce tartisirlar.
En sonunda Hoca:
- Pekala! Öyleyse aramizda bahse tutusalim. Kim önce konusursa esege o yem versin. Anlastik mi? der.
Karisi teklifi kabul eder. Ikisi de birer köseye cekilirler.
Az sonra kadin, el isini alarak komsuya gider. Hoca birsey diyemez.
Aradan biraz zaman gecer. Eve bir hirsiz girer. Hoca'yi görünce kacacak olur. Ama Hoca'dan hic ses ve tepki gelmedigini anlayinca kacmaktan vazgecer.
Ortalikta ne var ne yoksa koca bir cuvala doldurur. Hoca'nin gözleri önünde cuvali yüklenerek evden cikar.
Karisi epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Esyalarin yerinde yeller esmektedir. Telasla:
- Bu ne hal? Efendi! diye ciglik atar.
Hoca yattigi yerden dogrularak:
- Haydi bakalim Hatun, bahsi kaybettin. Esegin yemini sen vereceksin! der.
--spoiler--
birçok fıkrasına konu olan emir timur ile hiç karşılaşmamıştır. (en basitinden zamanlar tutmuyor).
emir timur nasrettin hoca arasında geçti diye anlatılan olaylar-fıkralar vs, aslında hülagu han ve iranlı bir molla olan hoca nasredin adında biri ile geçmektedir.
bu fıkralar nasıl olduysa zamanla emir timur-nasreddin hoca olarak aktarılmıştır.
kabri akşehir'de olan muhterem zat.
anadolu halkı arasında uydurulan fıkralar bu zata atfedilir, çoğu ona ait değildir.
kuvvetle muhtemel tasavvuf erbabıydı.
--spoiler--
Nasrettin Hoca pazarda zeytin satıyormuş...
iki üç sokak ileride oturan yarıbuçuk tanıdığı bir kadın gelmiş.
Kadın: - Zeytinin iyi mi?
Hoca: - Tadına bak.
Kadın: - Ben orucum.
Hoca: - Madem oruçlusun zeytini al git parasını sonra ver.
Hocanın birdenbire aklına düşmüş; Ramazanlık değilmiş çünkü...
Hoca: - Tuttuğun oruç ne orucu ki?
Kadın: - Üç sene önceden borcum vardı da onları tutuyorum.
Hoca tam zeytinleri veriyormuş vazgeçmiş...
Kadın: - Biraz önce al git dedin nolduda vazgeçtin Hoca?
Hoca: - Get anam get... Allah'a olan borcunu üç senede veriyorsan bizim borcu ne zaman getirirsin kimbilir.
Bir gün bir köye gitmis bizim hoca nasreddin. Köylünün biri gelmis demis hoca bugün günlerden ne. Hoca da durur mu yapistirmis cevabi. Ben bu köyün yabancisiyim buranin gunlerini bilmem. Aslinda yapistirma bir cevap yok ama böyle yazmak istedim. Sorgulamayin lütfen.
tarihin arka odası'nda erhan afyoncu'dan öğrendiğimize göre, osmanlı döneminde kendisinin soyu devam etmiş ve kendisine olan saygıdan ötürü torunlarına vergi muafiyeti tanınmış.
nasrettin hoca'ya demişler ki evde yıllanmış sirke varmı?
var demiş, biraz verir misin demişler?
ulan her isteyene versem yıllanır mıydı bu sirke demiş.. *
nasrettin hoca fıkralarıyla tanınmış bir hal filozofudur. ilk bilgilerini köy imamı olan babasından öğrenmiş, daha sonra akşehir'e giderek tanınmış bilginlerden dersler almıştır.
nasrettin hoca fıkralarıyla tanınmış bir hal filozofudur. ilk bilgilerini köy imamı olan babasından öğrenmiş, daha sonra akşehir'e giderek tanınmış bilginlerden dersler almıştır.